Kazadan açılmıştı ÅŸansları bir kere

Güncelleme Tarihi:

Kazadan açılmıştı şansları bir kere
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 24, 2004 00:00

Kötü haberi duyan eÅŸi Serpil hastaneye geldiÄŸinde, doktorlar Muhsin’in baÅŸucundaydı. Vücuduna yapışan iç çamaşırlarını cımbızla temizliyorlardı. Kocasını o halde görünce olduÄŸu yere yığıldı. Doktorlardan birinin attığı tokatla kendine gelebildi.(...)Yüzü ağır derecede yanmış olan bir genç, her gün ayna istiyordu ondan. Serpil de ‘Ah, yine unuttum getirmeyi’ deyip geçiÅŸtirmeye çalışıyordu. Oysa çantasında küçük bir ayna taşıyordu her zaman. Yüzünü o halde görmesini istemediÄŸi için vermiyordu aynayı.Trafoda yaÄŸ akıtan bölümü iÅŸaret etmek üzere parmağını kaldırdığı anda ÅŸimÅŸek çaktı. Kolundaki metal saat çekmiÅŸ olmalıydı. Elektrik, yakıp kavuran bir akım halinde parmağından girip vücudunu dolaÅŸtı; sol topuÄŸundan ayakkabısını delerek yere aktı. Kapkara bir duman bulutunun ortasında kaldı çiftlik müdürü Muhsin ÖzÅŸahin.Hemen arkasında duran iki elektrik mühendisi ve bir teknisyen korkuyla kendilerini dışarı attılar. Birkaç dakika sonra olayın ÅŸokunu atlatan elektrik teknisyeni Muhsin’i hatırladı. Ölmüş müydü acaba? Cesaretini toplayarak trafoya döndü. Vücudundan hálá dumanlar çıkan Muhsin, acı içinde inliyordu. Kötü haberi duyan eÅŸi Serpil hastaneye geldiÄŸinde, doktorlar Muhsin’in baÅŸucundaydı. Vücuduna yapışan iç çamaşırlarını cımbızla temizliyorlardı. Kocasını o halde görünce olduÄŸu yere yığıldı. Doktorlardan birinin attığı tokatla kendine gelebildi. ‘Sevinmen lazım, eÅŸinin yaÅŸaması mucize’ diye teselli etti doktor onu.Dokuz uzun gün boyunca acılar içinde kıvrandı Muhsin. EÅŸi de her dakikayı onunla paylaÅŸtı. Gece gündüz baÅŸucundaydı. Acısını azaltmak için krem sürüyor, kolonyalı pamukla su toplayan yaraları temizliyordu.Muhsin, Bandırma Merinos YetiÅŸtirme ÇiftliÄŸi Müdürü olduÄŸu için ziyaretçi de eksik olmuyordu. Çiftlik çalışanları ve dostları ziyarete geliyor, Serpil bir yandan da onlarla ilgileniyordu.BOÅž BÄ°R KASETEKAYIT YAPAR GÄ°BÄ°Onuncu gün kendini iyi hisseden Muhsin ayaÄŸa kalkmak istedi. Doktorlar da izin verince, tuvalete kadar yürüdü. Dönüşte zorlandı, başı dönüyordu. YataÄŸa girerken kendini kaybetti. Ayıldığında konuÅŸamaz olmuÅŸtu. Dili dönmüyor, sesi çıkmıyordu.Doktor, saÄŸ tarafına kısmi felç geldiÄŸini, tamamen bitkisel yaÅŸama da girebileceÄŸini söyledi üzülerek.Durumun giderek ciddileÅŸtiÄŸini gören Serpil, eÅŸini Ankara’ya, Hacettepe Ãœniversitesi Hastanesi’ne götürmeye karar verdi. KardeÅŸinin yardımıyla askeri bir uçak bulundu. Muhsin, pamuk ve gazlı bezlere sarılarak saÄŸ salim Ankara’ya taşındı.Serpil de karadan yetiÅŸti ona. Hacettepe’de kısa sürede komadan çıktı Muhsin. Ä°ki kere ameliyat olmuÅŸ, kolu bacağından alınan deriyle kaplanıp askıya alınmıştı. Acıyla kıvranıyordu.Yaraları iyileÅŸme sürecine girmiÅŸti. Ancak hálá konuÅŸamıyordu. Başını ÅŸiddetle yere çarptığı için beynin, konuÅŸma merkezi hasar görmüştü. YaÅŸadıklarını hatırlamakta güçlük çekiyor, okuyup yazamıyordu. Ãœnlü nörolog Prof.Dr. Orhan Kalabay, Serpil’i uyardı:‘EÅŸinin beyni boÅŸ bir kaset gibi. Bu kaseti tekrar doldurmak için bir kelimeyi belki yüz defa tekrar edeceksin.’Muhsin’in yeniden hayata dönmesi için Serpil’e büyük iÅŸ düşüyordu. Sabırla, inatla, bir an bile yorgunluk belirtisi göstermeden, en önemlisi ona üzüntüsünü fark ettirmeden emek harcaması gerekecekti. BaÅŸardı da. Titizlikle baktı eÅŸine. Eliyle besledi, iyileÅŸmesi için elinden geleni esirgemedi. Dayanamadığı tek ÅŸey, eÅŸinin pansuman sırasındaki feryatlarıydı. Pansuman sırasında odadan kaçıyordu.Serpil, bölümdeki tek refakatçiydi. Sürekli olarak maske ve steril önlük ile dolaşıyor, öbür hastalara da yardımcı oluyordu.Yüzü ağır derecede yanmış olan bir genç, her gün ayna istiyordu ondan. Serpil de ‘Ah, yine unuttum getirmeyi’ deyip geçiÅŸtirmeye çalışıyordu. Oysa çantasında küçük bir ayna taşıyordu her zaman. Yüzünü o halde görmesini istemediÄŸi için vermiyordu aynayı. Delikanlı, kız arkadaşı için merak ediyordu kendi yüzünün ne halde olduÄŸunu.Yandaki odada ise sekiz ve on yaÅŸlarında iki kız çocuÄŸu yatıyordu. Anneleri, yüksekteki vanayı açmak için üzerine basınca sıcak su musluÄŸu kırılmış; iki çocuk kaynar suyla haÅŸlanmışlardı. Çektikleri acı dayanılmaz haldeydi; sürekli aÄŸlıyorlardı.Kısa bir süre sonra da birkaç gün arayla yaÅŸamlarını yitirdiler. Kendini suçlayan anne de yaÅŸayan bir ölüye dönüştü.SENÄ° BEKLERÄ°MÖPTÜĞÜM YERDE Muhsin de etkileniyordu etrafında olup bitenlerden. 25 günü geçmiÅŸti hastanede. Kolu iyileÅŸme yoluna girmiÅŸ olsa da konuÅŸma ve okuma-yazma konusunda bir ilerleme saÄŸlanamamıştı. Rehabilitasyon merkezindeki eÄŸitim çalışmaları sonuçsuz kalıyordu. Ä°ÅŸaretle anlaşıyorlardı hálá.Çok sıkılmış, bunalmıştı Muhsin. Veteriner hekim olarak mesleki kariyerinde ilerleme planları yaptığı bir noktada talihsiz bir kazayla yataÄŸa baÄŸlanmış olmayı kabullenemiyordu. Bırakın gelecek hayalini, günü bile yaÅŸayamıyordu artık.Hastaneden çıkmak istedi. ‘Ne olursa olsun’ diyordu! Serpil, eÅŸinin çırpınışlarına daha fazla tahammül edemedi. SorumluluÄŸu aldığını söyleyip doktorları ikna etti. Bandırma’ya döndükten sonra da hastaneden kurtulamadılar. Her gün pansuman için hastaneye gidiyor, oradan fizik tedavi bölümüne geçiyor, günü rehabilitasyon merkezinde noktalıyorlardı. Muhsin’in kolundaki yara kapanmaya baÅŸladı. Fakat çok sinirliydi. Karı koca arasında gereksiz bir gerginlik yaÅŸanıyordu. Hayli bunalmış olan Serpil, bu günlerin de geçeceÄŸi düşüncesiyle teselli ediyordu kendini.KonuÅŸma ve okuma-yazmayı öğretmek için ‘boÅŸ kasete kayıt’ yöntemini uyguluyordu. Her sözcüğü bıkmadan usanmadan defalarca tekrarlıyordu. Unutunca bir daha baÅŸlıyordu aynı sözcüğü yinelemeye. EvlendiÄŸi günü anımsıyordu böyle anlarda. 1967 sonbaharındaki düğünün üzerinden 11 yıl geçmiÅŸ, Serpil 31 yaşına gelmiÅŸti. O gün dansettikleri ‘Seni beklerim öptüğün yerde’ ÅŸarkısı takılmış bir plak gibi beyninin içinde çalıp duruyordu. O mutluluÄŸun yinelenmesini umutla bekliyordu. En büyük desteÄŸi iki kızıydı. Üçünün de tek hedefi haline gelmiÅŸti, Muhsin’in saÄŸlığına kavuÅŸup yaÅŸama dönmesi.KARÅžIYA GEÇERKEN BÄ°R ARAÇ ÇARPMIÅžAradan koca bir yıl geçti. EÅŸi ve iki kızının çabası sadece meramını anlatmasına yetecek kadar konuÅŸabilmesini saÄŸlayabilmiÅŸti Muhsin’in.Raporlu olmasına raÄŸmen hemen hergün iÅŸe gidip geliyordu. Koltuk deÄŸnekleriyle yürürken buzda kaymasın diye lojman ile daire arasındaki yola gizlice kül döküyordu Serpil.Bir gün okulda ders verirken yanına çağırdı Serpil öğretmeni müdür... ‘EÅŸin trafik kazası geçirmiÅŸ. Korkma önemli bir ÅŸeyi yokmuş’ dedi. Serpil, koÅŸa koÅŸa hastaneye gitti. Ayağı alçıya alınmış yatıyordu Muhsin. Hastaneye gitmek için çiftlikten çıkmış, karşıdan karşıya geçerken bir araç çarpmıştı. Ucuz atlatmıştı kazayı.Birkaç gün sonra da taburcu oldu ama baÅŸdönmeleri geçmiyordu bir türlü. Sonra krizler baÅŸladı. Giderek de sıklaÅŸtı. Serpil, her krizde diÅŸlerinin kilitlenmemesi için bulduÄŸu bir ÅŸeyi, kocasının diÅŸlerinin arasına sokuyordu. O gün yakında uygun bir ÅŸey bulamayınca, parmağını soktu. Muhsin’in diÅŸleri parmağını kesmiÅŸ kanatıyor, canı yanıyor ama bir türlü elini kurtaramıyordu. Çok korkan büyük kızı, yardım etmek yerine çığlık çığlığa dışarı koÅŸtu. Az sonra dışarda bulduÄŸu birisiyle geri döndü. Ancak Serpil’i öyle kanlar içinde görünce beti benzi attı adamın. Onun da bayılmasından korkan Serpil, bağırdı:- Mutfaktan bir kaşık alıp parmağımı kurtar. Adam, denileni yaptı. Serpil’in parmağı kurtuldu. Muhsin’i hastaneye götürdüler. TeÅŸhis konulamayınca yine Ankara yolu gözüktü. BELLEĞİ YÄ°NE BOÅžBÄ°R KASEDE DÖNDÃœBu kez Ankara Ãœniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırdılar Muhsin’i. Doktorlar kızdılar, ‘Neden geciktiniz’ diye. Kaza sırasında beyinde ödem oluÅŸmuÅŸtu. Hemen ameliyata aldılar. Muhsin, bir kez daha uçurumun kıyısından dönmüştü.Serpil tanrıya şükretti: ‘O bize Allahın bir lütfu. O bir Kayra!’ KonuÅŸma ve okuma-yazma derslerinin tümünün boÅŸa gitmesi, Muhsin’in belleÄŸinin yine boÅŸ bir kasete dönmesi onu yıldırmadı. Derslere aynı azimle yeniden baÅŸladı.Bir yıl kadar sonra, 1980’de raporu bittiÄŸinde Muhsin, yardımsız yürüyebilir, az çok sorununu anlatır duruma gelmiÅŸti. Yine daireye gidip geliyordu. Serpil, Hacettepe Ãœniversitesi’nde doktorlara yalvardı neredeyse:- O çalışamazsa ölür. Raporluyken bile iÅŸe gidip geliyor. Doktorlar, anlayış gösterip ‘Çalışabilir’ raporu vermeselerdi, Muhsin’in hayata sarılması için neden kalmayacaktı.Veteriner hekim olarak Ankara Lalahan’daki Zooteknoloji AraÅŸtırma Enstitüsü’ne atandı. Çalışmaktan çok, dairedeki masasına gidip gelmekten ibaretti aslında iÅŸ yaÅŸamı.BeÅŸ yıl önce emekli olana kadar da böyle sürdü hayatı. AlışveriÅŸini kendi başına yapabilecek, kendi başına dolaÅŸabilecek kadar iyileÅŸmiÅŸti. Hatta büyük kızının 27 Ocak’taki doÄŸum günlerini yeniden kutlamaya baÅŸlamışlardı. Oysa 27 Ocak, aynı zamanda trafodaki o kazanın da yıldönümüydü.ÖzÅŸahin ailesinin başına gelen son felaket, trafoda ya da yolda deÄŸil bankada oldu. Muhsin, ailenin küçük birikimini Ä°marbank’tan aldığı hazine bonosuna yatırmıştı. Tam da devletin bankaya el koymasından 20 gün önce. Serpil’den habersiz almıştı bu kararı. Ve uçup gitti onca emekle biriken paralar. Kazalardan açılmıştı ailenin ÅŸansı bir kere...YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: 0 (212) 677 0 888 e-mail: fbildirici@hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Medya Towers GüneÅŸli/Ä°stanbul. Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamOKURA PUSULAKatya’ya ne oldu‘Bedeni benimle ruhu çantasıylaydı’ baÅŸlığıyla yayınlanan öykü, Katya’nın doktor Hüsnü’nün başına ÅŸiÅŸe geçirmesiyle noktalanmıştı. Öyküyü okuyan çok sayıda okurdan ‘Katya’ya ne oldu?’ sorusu geldi. Aktarayım, Katya yaÅŸamına aynı ÅŸekilde devam ediyor. Tiflis ile fahiÅŸelik yaptığı Trabzon arasında mekik dokuyor. Doktor Hüsnü ile iliÅŸkisi de devam ediyor. Katya söz verdiÄŸi gibi Hüsnü ile birlikte olduÄŸu zaman ücret almıyor. Hüsnü ise baÅŸka kadınlarla birlikte olmaya devam ederek Katya’yı kızdırıyor. Ä°liÅŸkileri böylesine çalkantılı biçimde sürüp gidiyor.Bugün yayınlanan öyküye gelince; zorluklara, acılara dayanma gücünü kendi içindeki enerji kaynağından alan Serpil ÖzÅŸahin’in mektubuna dayanarak kaleme aldım. Serpil öğretmen ile defalarca konuÅŸup boÅŸlukları doldurduk. FotoÄŸraflar, gazete kupürleri ile hastane raporlarını inceledik. Serpil öğretmen bitmek tükenmek bilmeyen sorularımı yanıtlarken de sabırlıydı. Tıpkı yaÅŸam öyküsünde olduÄŸu gibi... PAZARTESÄ°: BÄ°R EVE KAPATIP OÄžLUMU ELÄ°MDEN ALDILARÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!