OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 17, 2005 00:00
Televizyondaki kaynana bolluğunda göze çarpan özel bir karakter var. Yabancı Damat dizisindeki Niko’nun kaynanası. Diğerlerinin aksine, Türkiye onu içten bir Anadolu kadını, sevecen bir eş ve hem gelinine hem damadına karşı anaç bir kaynana olarak biliyor.İşte bu sevilen karakterin ardında oyuncu Sumru Yavrucuk’un (44) 30 yıl önce başlayan tiyatro aşkı yatıyor. Öyle bir aşk ki bu, konservatuvarda tiyatro okumak için babasıyla yıllarca küs kalmayı göze almış! Sami Yavrucuk hukuk tahsilini tamamlamış yakışıklı bir milli sporcuydu. Ankara’nın en zengin ailelerinden birinin çocuğu, Yavrucuk Köyü’nün ağasının torunuydu. Ama delikanlının etkileyici bakışları Ankara Valisi’nin özel kalem yardımcısı Nilüfer Yalnız’ı hiç mi hiç etkilemiyordu. Nilüfer, Beyaz Rus göçmeni aristokrat bir babanın kızıydı. Tam bir kitap kurduydu. Genç adam bildiği tek şiiri okumaya karar verdi genç kadına. Onu da zaten kendisi yazmıştı. İşte 50 yıl sonra bile hálá sönmeyen bu aşk o şiirle başladı.1954’te evlendiler. Sami Yavrucuk sporu bıraktı, beden terbiyeci olarak bürokrasiye girdi. 7 yıl sonra doğan dördüncü çocukları nihayet kız oldu. Nilüfer Hanım ona en çok sevdiği şiirin adını verdi: Tevfik Fikret’in ‘Sumru’su. Farsça güneş yüzlü. İsim bu bebeğe çok yakışmıştı. Ankara’da doğan Sumru, babasının tayiniyle Konya’da büyüdü. Dört çocuklu, bir büyük teyzeli aile, Konya’da bahçeli bir eve yerleşti. Ailenin dört çocuğu da yaramazdı ama Sumru tek başına diğer üçüne bedeldi. En sevdiği oyun hareket halindeki faytondan atlamacaydı, aile de her hafta hastaneye taşınırdı. Mahallenin çocuklarına sokaktan topladığı konserve kutularında yemekler yapar, peşinden Nilüfer Hanım zehirlenmesinler diye hepsine yoğurt yedirirdi. İLK HAYRANINI DÖVDÜNilüfer Hanım, çocuklarına çok özenli davranan bir anneydi. İyi bir okuyucu olduğu için onun detaylandırarak anlattığı masalların da Sumru’nun hayatında çok özel bir yeri var. Ailenin şımartılan yumurcağı Sumru, bazen sabah uyandığında, bir önceki gecenin masal kahramanının giysisini bulurdu başucunda. Ama annenin bu sevgisine karşın o, her kız çocuğu gibi babasına aşıktı. Tek hayali babasıyla evlenmekti. Sırf bu yüzden ilkokula başlayana kadar babasına ismiyle hitap etti. Konya’daki mutlu günler 1965’te sona erdi. Ankara’ya geri taşındılar, Sumru ilkokula burada başladı ve beşinci sınıfa kadar her yıl başka bir okulda okudu. En büyük derdi solak olmasıydı. Öğretmenler kızdığı için sağ elini de geliştirmek zorunda kaldı. İş bir süre sonra öyle bir hal almıştı ki, deftere sol elle, tahtaya sağ elle yazıyor; resim yaparken ikisini birden kullanıyordu. Sumru erken gelişmiş bir kız çocuğuydu. İlk flört teklifini de bu zamanlar aldı. Abisinin de onayını aldıktan sonra bu ilk aşkını dövmeye karar verdi. Dövdü de.TİYATRO KOLU ALMAYINCA TİYATRO KURDUBeden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü yapan babasının tayinleri bitmiyordu. İstanbul’a, Etiler’e taşındılar. Levent Lisesi’ne (şimdiki Etiler Lisesi) yazıldı. Okulda cici kızlardan Bilgen Bengü vardı. Onun havasını çok kıskanırdı. Şarkıcı Jale de sınıf arkadaşıydı. Okulun bir tiyatro kolu vardı. Başvurdu, küçük diye aralarına almadılar. Hırs yaptı, alternatif bir tiyatro topluluğu kurdu. O yıl asli kol oyun çıkaramadı ama Sumru kendi grubuyla ilk sahne denemesini yapmayı başardı. Orta ikiye gidiyordu ve bu ilk sahne deneyiminden sonra artık kararını vermişti: ‘Ben tiyatrodan başka bir iş yapamam.’ Bir kere bu işin üniforması yoktu. İkincisi tiyatroyu hayatının her alanında kullanabilirdi. Yani tiyatro faydalı bir şeydi.Konservatuvarın sınavına girdi. Ne bir metin biliyordu, ne de hayatında herhangi bir tiyatro oyunu okumuştu. Çaresiz, sınavda Cem Karaca başta olmak üzere popüler sanatçıların taklitlerini yaptı. Hocalar gülmekten yerlere yattı. O kadar iyiydi ki, sırf sahnede kalsın diye biraz daha oynamasını istediler. Bu kez abisinin edebiyat kitabından ezberlediği ve yıllar sonra profesyonel olarak oynayacağı Macbeth’i oynadı. O farkında değildi ama ezberlediği bölüm Lady Macbeth’in değil, kocası Macbeth’in sözleriydi. Hocalar hálá gülüyordu. Bu kadar gülüp beğendiklerine göre, seçmeleri kesin kazandım, diye düşündü. Listeler açıklandı, bir de baktı ki seçilenler arasında ismi yok. Onu ağlarken gören Yıldız Kenter sordu:- Caniko neden ağlıyorsun? Üzülme bu kadar, seneye tekrar hazırlan kazanırsın.Fakat seneye kadar bekleyemezdi ki! - Ama caniko, misafir öğrenci olman için bile konservatuvardaki diğer bölümlerden birine kaydolman şart.Ertesi gün şan sınavları vardı. Evdeki opera plaklarından birini ezberledi, girdi, kazandı. Koşarak Yıldız Kenter’e gitti. Cevap onu göklere uçurdu: - Tamam caniko.BABASINI CÜNEYT GÖKÇER İKNA ETTİBir yıl tiyatroya misafir oyuncu olma hakkı kazanmıştı. Aylar geçti kış geldi. O yıl İstanbul’a inanılmaz bir kar yağmıştı. Konservatuvarın bulunduğu Sultahahmet’ten Etiler’e giden 59-A otobüsü bir türlü geçmiyordu. Çaresiz babasını aradı. Kızının Etiler Lisesi’nde değil de, konservatuvarda tiyatro okuduğunu böylece öğrenen babası, Sumru’ya hayatında ilk defa çok kızdı. Lamı cimi yok tiyatroyu unutmalıydı.15 yaşındaydı ve durum gösteriyordu ki, o evde yaşadığı sürece tiyatrocu olamayacak. Babası iş seyahatindeyken Ankara’ya devlet konservatuvarının yatılı sınavlarına gitti. 400 kişinin arasından tek yatılı öğrenci olarak sınavı kazandı. Ama bu başarıya karşın seyahat dönüşü İstanbul’un ültimatomu sert olmuştu: ‘Tiyatrocu olursan seni evlatlıktan reddederim.’Kimin umrunda? İlk yılı birincilikle bitirdi. Annesi ev harçlıklarından artırdıklarını ona yolluyor, bir jetonluk görüşmelerde konuşamadan sadece karşılıklı ağlıyorlardı. 5 yıllık tiyatro bölümünü sınıf atlayarak 3 yılda tamamladı. Hacettepe Yüksek Tiyatro’nun tarihinde ondan önce bir tek Macide Tanır sınıf atlamıştı. Bir gün okulu basan babasını Cüneyt Gökçer yatıştırdı: ‘Beyefendi bunda bu kadar kızacak bir şey yok, şan ve tiyatro bu kadar farklı şeyler değil. Sumru şimdiye kadar şarkı söylüyordu, artık konuşacak.’ Hocasının bu sözleriyle Sami Bey’e artık kızının bir tiyatrocu olduğunu kabullenmek kalmıştı. Okul bitince tayini İstanbul’a çıktı. İlk oyunu Gılgamış Destanı’ydı. Hem de başrol! Ama oyun berbat geçti. En son söylemesi gereken repliği daha ilk başta söylemişti. Başkası olsa, o anda tiyatroyu bırakırdı. Ama bu kadarına katlanan Sumru, şimdi mi bırakacaktı?Bir gün Devlet Tiyatroları’nın işitme engellilerle çalışacak eleman aradığını duydu. İşe talip oldu. Hem yönetip hem oynadığı bu ekiple Barcelona Dünya Pandomim Yarışması’nda Türkiye’ye birincilik kazandırdı. Henüz 21 yaşındaydı. Engellilerle çalışmaları on yıl sürdü, bu dönem tiyatro adına en çok şey öğrendi.O GÜN BOZCAADA’DA NELER OLDU?1984’te 7 Kocalı Hürmüz ve 86’da Yaşar Yaşamaz’da oynadı. Bunlar adının ilk duyulmaya başladığı yıllardı. 1987’de Abdülcambaz’la Avni Dilligil ödülü kazandı. İlk TV dizisini Ayten Gökçer’le Önce Canan filminde oynadı. Spastik bir çocuğu oynadığı ilk
sinema filmi Yorum Yok ve ardından Seni Seviyorum Roza’yla 1991’de Altın Koza ve Altın Portakal kazandı. Ama
magazin basınında ‘cesur oyuncu’ olarak anılmak hoÅŸuna gitmedi. Önceleri mücadele etti ama sonunda kendi yüzünün altına çıplak kadın vücudu yapıştıran gazetecilere dava açmayı bıraktı; televizyona küstü. Feriköy’de sobalı evinde yaÅŸarken artık hayatında bir tiyatro, bir de koli cinsi köpeÄŸi Golf vardı.1999’da tanıştığı Ä°lhan ÅžeÅŸen’le iki buçuk yıl süren bir iliÅŸki yaÅŸadı. Ä°ki taraf için de fırtınalı geçen bu aÅŸkın ardından Ä°lhan ÅžeÅŸen’in ‘Ellerimde Çiçekler’ ve ‘Neler Oluyor’ ÅŸarkılarını Sumru Yavrucuk için yazdığı yazılıp çizildi.Daha Ä°lhan ÅžeÅŸen’le iliÅŸkisi bitmeden bir müzisyen-ressamla tanıştı. Erdinç Ãœnlü’yle üç yıl sonra evleneceÄŸini o sıralar henüz bilmiyordu. Ä°ki yıl hiç görüşmediler. Ä°ki sanatçıyı Bozcaada biraraya getirdi. Birinin oyunu diÄŸerinin sergisi vardı orada. Uzaktan uzaÄŸa üç ay sürecek adı konulmamış bir flört baÅŸladı. 2002’nin 15 AÄŸustos’unda bu genç adam ne yaptıysa (Sumru Yavrucuk bunu söylemiyor, belki de annesinin başına geldiÄŸi gibi bir ÅŸiir onu baÅŸtan çıkardı) yelkenler suya indi. Ocak’ta evlilik kararı aldılar, bir yıl sonra 16 AÄŸustos’ta Sumru Yavrucuk kendini nikah masasında buldu. Hemen arkasından, Türker Ä°nanoÄŸlu’ndan gelen bir teklifle yıllardır küs olduÄŸu televizyona da geri döndü. Yabancı Damat dizisindeki rolünü çok sevdi ve kabul etti. Kısacası hem iÅŸte hem evde mutlu bir dönem yaşıyor ÅŸimdi. Â
button