Güncelleme Tarihi:
Hayatımda bir kaykay salonuna (skatepark) ilk kez geçen hafta gittim. Kadıköy Altıyol’da geçen pazar Alçak Skatepark adında bir kaykay salonu açıldı. Ama ne açılış! Bir yanda kaykay, paten kayanlar, kafe-bar kısmında parti ile mini hip-hop konserleri. 10 yaşında kaykaycılardan Athena Gökhan’a kadar kaykaya meraklı kim varsa orada. Çocuklar hip-hop’çu kıyafetleriyle çok şirinler. Fakat işi nasıl ciddiye aldıklarını görmelisiniz. 10 yaşında bacaksız, annesi getirmiş... Ama hip-hop’çu kıyafetleriyle havasına baksanız, büyümüş de küçülmüş dünya şampiyonu sanacaksınız.
EVLİ VE ÇOCUKLU
Burası büyük bir işhanının bodrum katında, 400 metrekare alana kurulu. Bir kayma havuzu, bir mini half pipe (içinde sağa sola gittikleri iki ucu yüksek platform) ve iki de street corse (ince kaykay yolu) var. Kafe-bar bu pistlere bakıyor.
Mekânın yaratıcısı da kıdemli bir kaykaycı: Ömer Ünal’ın 1984’ten beri bisiklet, kaykay, paten ya da snowboard, yapmadığı kayak kalmadı. Şimdi 36 yaşında, evli ve iki çocuk babası olmasına rağmen kaykay tutkusu hiç kesilmedi, sonunda da Alçak Skatepark’ı açtı.
Böyle bir yerin maliyeti 200 bin lira civarında. Ancak işçiliğini de kendileri yapıp 80’e bağlamışlar olayı. Ne de olsa sahibi, tasarımcı bir iç mimar. Haftanın yedi günü 09.00-22.00 arası. Parka giriş 10 lira ama 100 lira verip üye olursanız, bir yıl boyunca giriş 5 lira. (216) 418 71 80.
KENDİ ÇOCUKLARI İÇİN AÇTI
Ömer Ünal aslında tasarımcı. Marmara Üniversitesi’nde iç mimarlığın üstüne İtalya’da tasarım eğitimi aldı. 8 uluslararası tasarım ödülü var. Zaten yaptığı tasarımları da kaykay salonunda sergiliyor. Mesela ağaç şeklindeki kaykay rafı onun tasarımı. Dergilikli sehpa ve sandalyeler de. “Skatepark’ı kendi çocuklarım için yaptım aslında. Büyüğü 5 yaşında ufak ufak kaymaya başladı bile. Bizim zamanımızda böyle yerler yoktu. Haftasonları 12 yaş altına kaykay kursları da vereceğiz. Ama burayı sadece bir kaykay parkı olarak düşünmemek lazım. Bir sosyal alan olsun istiyoruz. Diğer tasarımcı arkadaşlarımın işlerini sergileyeceğiz. Mini konserler yapacağız. Kaykay pistinde uzaktan kumandalı araba yarışları düzenleyeceğiz” diyor.
Türkçe dinlemeye Azerbaycan’a mı gideceğiz?
İstanbul’da ciddi bir Türkçe müzik sıkıntısı var. Çoğu mekânda birbirinin kopyası, basmakalıp DJ setleri; Türkçe pop, gay barlara hapsolmuş durumda. Türkçe dinleyecekseniz ya canlı müziğe gideceksiniz ya da konsere. Yoksa Maçka’daki Scotch gibi bir 70’ler diskoteği niye bu kadar popüler olsun? Üstelik de popülerlik yaramadı, hesapları abarttıkça abarttılar.
İşte Scotch’taki gibi Nişantaşı fırlamalarıyla Osmanbey esnafının bir arada eğlenebildiği bir örnek daha var: Bomonti’deki Astek. Herkes mantısını, dolmasını yazıyor; ben de size cumartesi eğlencesini anlatayım... Geçen hafta üç kapı yaptıktan sonra iki taksi halinde Astek’in önüne yığılıyoruz. İçeri bir giriyoruz ki, yer yok, zar zor bir masa-loca ayarlıyorlar. Küçük, biraz salaş ama yok böyle bir yer. Ağzına iki sucuk atıyorsun, kalkıp dansediyorsun, sonra tekrar oturup dolma, sonra kalkıp tekrar dans...
SARIŞINLAR SAYIN ESMERLER ŞORAY
Müzik Türkçe. Hem de 60’ların 70’lerin popüler şarkıları. Son Verdim Kalbimin İşine, Mavi Boncuk derken bizim kızlara bir haller oluyor. Sarışınlar Emel Sayın, esmerler Türkan Şoray kesiliyor, zamanın şarkılarında tamba tumba şovlar yapıyorlar. Geri kalanımız avaz avaz Şu Dünyanın Haline Bak şarkısını söylüyoruz.
Saat sabahın beşi. Fire vere vere 6 kişi kalmışız. İkişer, üçer tur içkiye ve onca sucuk, mantı ve dolmaya 6 kişi 200 lira hesap ödüyoruz. Doğum günümde bu kadar eğlendiğimiz için, son kuruşuna kadar da helal ederek! (212) 296 40 42.
Pornografinin kraliçeleri geliyor
Client aslında İngiltere-Londra’dan bir grup ama Almanya’da kendi memleketlerinden daha meşhur oldular. Depeche Mode’dan Andrew Fletcher’ın keşfi. DM ile dünya konserine falan çıktılar ama sonra Fletcher’ın şirketi Toast Hawaii’yi Amerikan Metropolis Records için terk etti vefasız hostesler. İskandinav Havayolları hostes üniformalarını yeniden yorumlayarak giymeleriyle tanınıyorlar, synt-pop’un kraliçeleri diye biliniyorlar ve Pornography adında sevilen bir şarkıları var. Bu gece 12.00’de, Beyoğlu Bronx-Pi’deler. Biletler Biletix’te 15-25 lira. (216) 556 98 00.
Zumbacılar Uludağ’da
Geçen yaz yazdığım dans-fitness çılgınlığı Zumba, “Gençken yapılması gereken 100 şey” listesine de girdi. Yazın Bodrum, Çeşme ve İstanbul’da 3 bin 500 kişinin katıldığı Zumba partileri, Hillside City Club tarafından Türkiye’ye getirilmişti. Bu defa Uludağ’da. Hem de üniversitelerin tatil dönemine denk gelen 24-28 Ocak’ta. www.hillsidecityclub.com
Avatar’ın mavileri Oscar alabilir mi?
James Cameron’un Avatar’ı çekmek için 13 yıl üzerinde çalıştığı kameraları gördünüz mü? Hürriyet Web TV’de var, izleyebilirsiniz. Kamera, aslında var olan bir teknolojinin sinema için geliştirilmiş hali gibi. Gerçek insanların orasına burasına elektrot yapıştırıp gerçek hareketler yaptırıyorlar. Kamera o elektrotlar üzerinden gerçek hareketleri kaydediyor. En kaba haliyle x-ray cihazı gibi bir şey. Aldıkları temel görüntülerin aralarını boyayıp çizgi kahraman yapıyorlar. Tom ve Jerry gibi değil yani, o mavi çizgi karakterleri oynayan gerçek insanlar var. Mesela mavi Pandoralıyı oynayan Zoe Saldana. Başrolde, ama filmde gerçek yüzü hiç görünmüyor. Bana gelen can alıcı soru şu, ben de size sormuş olayım: Madem öyle, sırf sansasyon olsun diye bu yıl bu çizgi karakterlerden birini Oscar’a aday gösterirler mi?