Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 2010 00:00
Hayatımda gördüğüm en açık görüşlü insanlarla Malatya’da tanıştım. Biri taşımacılık yapıyor, biri kayısı tedarikçisi, biri inşaatçı, biri kabzımal... Bazısı ortaokul mezunu, bazısı lise. 3 yıl önce kurdukları cami yaptırma ve yaşatma derneği olarak kullanılamaz halde olan Taşhoron Ermeni Kilisesi’ni onaracaklar. Samimiyetleri bürokrasiyi, zekaları maddi engelleri, cesaretleri tepkileri aşmalarına yetiyor. Onların vicdanı ve iyi niyeti bugünlerde memlekete ilaç gelebilir.
“Alov, alov Anjel Abla, he ben Malatya’dan Şeref! Bak şimdi dinle biz bir dernek kurmuştuk ya... He, o dernek sayesinde mahallemizdeki camimizi bir güzel onardık. Şimdi tuttuk sizin kiliseyi yapacağız. He ya!”
Sarkis Abi’nin eşi, dişçi Kirkor’un annesi Anjel Abla, çocukları gözlerinden öpüp, Kaynarca Mahallesi’ndeki eski komşularına selam ederek ve tabii çok mutlu olarak kapattı telefonu. Makine tamircisi Şeref Rüzgar (62) bundan iki yıl önce bir gün Çarmuzu Kaynarca Mahallesi Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği’nin yönetim kurulunda ilginç bir teklifle karşılaşmıştı. 2007’de kurulan derneğin Başkanı Latif Yıldırım ve sağ kolu Haluk Türkyaşar, Malatya’daki 18’inci yüzyıldan kalma Taşhoron Ermeni Kilisesi’ni restore ettirmeyi öneriyordu. Haydaa! Ne alaka, hatta ne münasebet şimdi? 16 üyeli dernekten bu teklifi aynen böyle çok tuhaf karşılayan sadece iki kişi çıktı, dernekten ivedilikle ayrıldılar. Geri kalanlar “Tamam” dediler, “Varız, orası da bir mabettir, bizim mahallemizin, bizim şehrimizin bir eseridir. Yaptıralım.”
Bu hakkaniyetli, sağduyulu insanlar böyle bir fikir birliğine varmıştı ama hakikaten dernek başkanı Latif Yıldırım’ın aklına nereden gelmişti Taşhoron’u onartmak? Mahallesindeki camiyi muhteşem şekilde yeniden inşa ettirdikten sonra bunun gururuyla gerim gerim gerinmek varken niye Ermeni Kilisesi’yle uğraşıyordu? Bundan 3 yıl önce misyoner olduğu iddia edilen Hıristiyanların boğazlanarak öldürüldüğü Malatya gibi bir yerde neden elini taşın altına koyuyordu?
ERMENİLERDEN GÖRDÜĞÜM SICAKLIK
“Biz o dediğiniz taşın altına elimizi değil, bütün bedenimizi koyduk” diyor Yıldırım. Doğrudur. Sebebi çok basit: Zeki, bir o kadar da vicdanlı bir adam. “Doğma büyüme Malatyalıyım ama orta ve liseyi İstanbul’da okudum. O vakit Bakırköy’deki komşularımızın neredeyse tamamı Ermeni’ydi. Onların evinden çıkmazdım, Ramazan’da orucumuzu açtırmadan göndermezlerdi. Çok isabetli fal bakan bir teyzem bile vardı. Onlardan gördüğüm bu sıcaklık ve dostluk benim hayata bakışımı çok değiştirdi, bugün bu kiliseyi onarmak istememde payları büyüktür” diye anlatıyor bu işe neden kalkıştığını.
İkinci sebepse hem gençler için izbe bir sigara içme alanı olmaktan öteye geçmeyen tarihi eseri kurtarmak hem de Malatya’nın aslında bir barış ve hoşgörü şehri olduğunu dünyaya göstermek, bir bakıma adını temize çıkarmak. “Zirve Kitabevi’ndeki cinayetten sonra ben ve benim gibi aklı başında birçok kişi kahrolduk. Biz öyle insanlar değiliz, Malatyalı bu değil. Eğer bu kiliseyi onarmayı başarırsak sadece Türkiye’ye değil, dünyaya da hoşgörünün, birlikte kardeş gibi yaşamanın, birbirinin temel haklarına hürmet etmenin manasını göstermiş olacağız. Ayrıca Malatya’nın da milyon dolarlar verseniz yapamayacağınız reklamı yapılacak. Önümüzdeki hafta El Cezire ve Almanya’dan ZDF kanalı çekim yapmaya gelecek. Ve bu daha başlangıç.” diye anlatıyor heyecanla. Latif Yıldırım’ın son derece becerikli, zeki ve pragmatik olduğunu söylemiştim. Bu özellikleri sayesinde Kaynarca’daki tarihi Fadıl Hoca Cami’nin restore edilmesi için 2.5 milyon lira bulması pek de zaman almamış mesela. “Kilise için de aynı hızda buluruz, maddiyat sorun değil. İş ki beklediğimiz izin çıksın.”
BAZI MÜMİNLER AHİRETTE DAVACI
Peki herşey paradan mı ibaret? Değil elbette. Derneğin taşımacılıkla uğraşan üyesi İhsan Kayapınar(48) kiliseyi onaracakları alenileştikten sonra bazı tepkiler aldıklarını inkar etmiyor: “Ben Aleviyim, kendimi bildim bileli bu tür şeylerin içinde oldum. ‘Ne işiniz var Ermeni kilisesiyle’ diyenlere ‘tarihte atalarımız aynı ekmeği paylaşmış, biz niye yapamayalım’ diyorum. Ayrıca biz gelmişiz Ermenilerin topraklarına oturmuşuz. Koca şehirde 12 hane kalmışlar, bir ibadethaneleri yok. İşimize gelmeyen bazı şeyleri kabul etmiyoruz” diyor. Haluk Bey’in Malatya halkını bunun hayırlı bir iş olduğuna ikna etme yöntemiyse biraz daha ılımlı ve belki de akıllıca: “Ohoo bu kilise işi duyulduktan sonra bana neler demediler. Ne papazlığım kaldı, ne dinsizliğim... Ama ben işten ne zaman vakit bulsam, bizim Şire Pazarı’na gider anlatırım. Böyle teker teker anlatırsan, orası da bir ibadet yeridir, mukaddestir dersen ‘La yapın o zaman sevaptır. Olur a baba!’ deyiverirler.”
Derneğin internet sitesinde iki üç gün önce yaptıkları ankette 230 kişi kilise restorasyonuna destek vermiş, 11 kişi hayır demiş. “Eğer bu kiliseyi yaptırırsanız mümin kardeşiniz olarak ahrette sizden davacı olacağım” diyen bir iki mektup ve telefon da almışlar tabii. “Ama biz çok daha büyük hezeyanlara kendimizi hazırlamıştık. Bu birşey değil” diyor Yıldırım, “Şahsen benim ailem de son derece muhafazakardır. Eşimin ve annemin başı örtülüdür. Onlara söylerken bile tereddüt etmiştim. Fakat hiç karşı çıkmadılar. Ağabeylerim zaten dernekte ve destek veriyorlar; benimle koşturuyorlar. Anlayacağınız ne Malatya sizin sandığınız gibi tutucu, ne de barış adına bir adım atmak o kadar zor. Medeniyetler İttifakı buluşmasını işte gerçekten pratiğe döküyoruz.”
HIRANT DİNK’İN EVİNE KOMŞU SOFRA
Derneğin onardığı camiiyi ve Taşhoron Kilisesi’ni gezdikten sonra Latif Yıldırım’ın evinin bahçesinde kurduğu sofrada buluşuluyor. Gerçeküstü, mutluluk ve ümit verici bir sofra burası. Camii onarma derneğine üye olan Alevi İhsan Bey, zamanında ülkücü olduğu için kanlı bıçaklı olduğu Haluk Bey’in şimdi nasıl en yakın dostu haline geldiğini anlatıyor. İslam dini hakkında kendisini bir imam kadar bilgili gören Şeref Bey çocukken malum kilisenin önünde ne güzel top koşturduğundan bahsediyor. İnşaat işleriyle uğraşan bir başka dernek üyesi zamanında mahallenin Ermenileri göçmeden ticaretin daha canlı olduğundan dem vururken masanın ucunda oturan biri, yakın dostu Agop Ağabey’i arayıp “Gelsene tatlı tatlı sohbeti koyduk” diyor. Latif Yıldırım’ın bahçede yetiştirdiği güvercinlerin kapısını açmasıyla komposizyon tamamlanıyor. Hrant Dink’in doğduğu mahalleye birkaç adım uzaklıkta kurulan bu sofranın tepesinde paçalı ve beyaz güvercinler uçuyor. Dink’in “su çatlağını bir gün bulacak” dediği bu olsa gerek.
ADIM ADIM RESTORASYON BÜROKRASİSİ
* Dernek olarak yönetim kurulundan kilise için onay aldıktan sonra 21 Ocak 2009’da önce Başbakanlığa bir mektup yazıldı.
* Olumsuz bir yanıt almayınca Kültür Bakanlığı Restorasyon Müdürlüğü’ne şu soruyu sordular: “Biz bir camii derneğiyiz ama Ermeni kilisesini onarmak istiyoruz. Bunu yapabilir miyiz yoksa yönetmeliğe aykırı mı?” Müdürlük çok iyi bir iş yaptıklarını, yönetmeliğe aykırı bir durum olmadığını söyledi
* Sıra Ermeni Cemaati’nden olur almaya geldi. “Ermeni Patrik vekili Aram Ateşyan’dan randevu istedik, ilk başta herhalde neyiz ne değiliz bilmediğinden kabul etmedi. Üç gün sonra Patrikhane’den bir telefon: “Eğer bu Perşembe gelebilirseniz Patrik Hazretleri sizinle tanışmak istiyor” dediler. Biz de kayısılarımızı alıp gittik. 45 dakika boyunca anlattık, niyetimiz halistir, artniyet yok, rant yok dedik.” Patrik Ateşyan ikna oldu, gururlandı ve manevi olarak elinden gelen desteği esirgemeyeceğini söyledi.
* Dernek bu görüşmeyle, Yıldırım’ın deyimiyle kilise için gereken barışın sac ayağında dengeyi sağlayacak elzem adımı atmıştı. Şimdi Kültür Bakanlığı’ndan işe koyulabilirsiniz işaretinin gelmesini bekliyorlar. Bu arada elbette ciddi bir sponsor arayışındalar. AB fonlarına başvurdular, Ermeni Cemaati’nden varlıklı kimselerle görüştüler, Malatyalı işadamlarıyla toplantılar yaptılar.
TELEVİZYON PROGRAMI VE KÖŞESİ DE OLAN ALEVİ DEDESİ MUSTAFA TOSUN
Bu dernek bu işi yapar mı? Buz gibi de yapar evladım. Çünkü artık bu ülke geçmişteki sivri zekalılardan kurtuluyor. Dünya kısır çekişmelerle değil böyle gelişmelerle kardeşliği bulacak. Malatya halkı bu kilisenin yapılmasından çok yarar görecek.
MALATYA’NIN ÜNLÜ “SOSYETİK” İMAMI ŞEKER HOCA
Biz nasıl Avrupa’da bir cami yaptırmak istediğimizde sorun çıkarsa canımız sıkılıyor, öyleyse kendi memleketimizde de diğer dinlerin ibadet hakkına saygı göstermeliyiz. Bu kilisenin onarılması için derneğe her türlü desteği vereceğim. Cuma hutbemde cemaate güzelce anlatacağım.