Kayıp kızının peşinde bir baba

Güncelleme Tarihi:

Kayıp kızının peşinde bir baba
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2004 00:00

Selahattin Bey, yarı baygın haldeydi. ‘Bana telefon vermeyin, konuÅŸacak halde deÄŸilim’ dedi. AÄŸabeyi ısrar etti; ‘Sivas valisi arıyor, ayıp olur. Buldukları kız da yanındaymış’ diyerek uzattı telefonu.Önce valinin ‘Ayla yanımda. Seninle konuÅŸmak istiyor’ dediÄŸini duydu acılı baba, ardından da küçük bir kızın sesi geldi ahizeden. ‘Baba ben Ayla’yım, seni çok özledim.’Ahizeyi yere fırlatmasıyla arkasına dönüp ellerini pencereye vurması bir oldu. Camlar yere inmiÅŸ, saÄŸ elinden oluk gibi kan akıyordu. O ise akan kana bakıyordu ÅŸaÅŸkın bir halde. Oysa o sabah Sivas’tan müjde verildiÄŸinde umutlanmıştı. Haber bu kez ciddi görünüyordu. Yıldırım baskılar yapmış, ‘Kayıp kız Ayla Sivas’ta bulundu’ manÅŸetleri atmıştı gazeteler.Saatlerce heyecan içinde bekledikten sonra telefonda o kızın sesini duyunca yıkılmıştı Selahattin Bey. BeklediÄŸi ses deÄŸildi iÅŸittiÄŸi. Nitekim ertesi gün polis Sivas’tan getirdi küçük kızı. Ayla ile ilgisi yoktu. Yine birileri oyun oynamıştı belli ki.AYLA KAYBOLDU ACELE EVE GEL Baba Selahattin Özakar’ı yataÄŸa düşüren olaylar zinciri, 9 Ekim 1961’de eÅŸinin bir telefonuyla baÅŸlamıştı; Ayla kayboldu acele gel.’Küçük Ayla, hemen hergün evlerinden 100 metre kadar ilerdeki bakkala gider bisküvi, çikolata, sakız gibi ÅŸeyler alır dönerdi. O gün de annesinin verdiÄŸi 10 lirayla bisküvi almak için bakkala gitmiÅŸ ama bir daha dönmemiÅŸti.Bakkal, Ayla’nın bisküvi alıp çıktığını söylüyordu. Selahattin Bey, hemen polise haber verdi. Karakollar, hastaneler, akla gelen her yer arandı sabaha kadar. Hiçbir iz bulunamadı. Kaçırılma ihtimali üzerinde duran polis, bakkalı, onun çırağını, civardaki inÅŸaat işçilerini tek tek sorguladı. Sonuç yine kocaman bir sıfırdı.Bunun üzerine Selahattin Özakar, tek kiÅŸilik bir savaÅŸta baÅŸrol oyunculuÄŸu üstlendi. Binlerce broşür bastırarak Türkiye’nin dört bir yanına gönderdi. Ayla’yı bulana 20 bin lira ödül vereceÄŸini ilan ediyordu. O günlerde Ä°stanbul’da bir daire alınabilecek miktardı.Ardından neredeyse ‘Ayla’yı bulana ödül kampanyası’ baÅŸladı. Ödül miktarı Ayla ile uzaktan yakından ilgisi olmayan insanların açıklamalarıyla büyüdü. Bir vatandaÅŸ altı kamyonundan birini, bir müteahhit yaptığı apartmanın bir dairesini, bir esnaf ise buzdolabı vermeyi taahhüt ediyordu. Ayla için ÅŸarkılar yazıldı, Ayla cikletleri, Ayla karamelaları bile çıkarıldı. Dönemin ünlü çocuk yıldızı AyÅŸecik, Ayla’ya mektup yazdı. Fahri dedektifler, hocalar, büyücüler, falcılar, ruh çağıranlar bile devreye girdi. Herkes elinden geleni yapma gayreti içindeydi.Öyle bir hava oluÅŸmuÅŸtu ki, Ayla bulunsa Türkiye, bayram yapacaktı. 1961’in Türkiyesi, çok farklıydı. 6 yaşındaki kayıp bir kızla ilgili haberler, günlerce gazetelerin manÅŸetinden verilebiliyor; Emniyet TeÅŸkilatı alarm durumuna geçiyor; İçiÅŸleri Bakanı, Meclis, kısacası bütün Türkiye ayaÄŸa kalkabiliyordu. Böyle olunca da Anadolu’nun dört bir yanından haber yağıyordu, ‘Ayla bulundu’ diye.Gece gündüz, özel polis ekipleriyle birlikte ihbarların peÅŸinde koÅŸan Selahattin Bey, yorulmuÅŸ, sinirleri harap olmuÅŸtu. Bir gün postayla gelen yığınla mektubun arasında büyük bir zarf dikkatini çekti. Açtı, içinden küçük bir not ve düzgün çizilmiÅŸ bir kroki çıktı. Kadıköy tarafında bir evin adresini veren ihbarcı, ‘Bu adrese gidin Ayla tavan arasında’ diyordu. Ayla bulununca krokinin aslıyla birlikte gelip 20 bin liralık ödülünü alacaktı, öyle yazmıştı.Polis, mektubu ciddiye aldı. Selahattin Bey de polis ekipleriyle birlikte yola çıktı. Evde kimse yoktu, çilingir açtı kapıyı. Ayla yoktu ama tavanarası kolilerce kaçak sigara ve viski doluydu. Düşmanı olduÄŸu kiÅŸinin kaçak sigara ve viskilerini yakalatmak isteyen bir kendini bilmez, kızını arayan bir babanın acısını düşünmeden polisin dikkatini çekmeyi baÅŸarmıştı. Ä°NGÄ°LTERE’DEN AYLA İÇİN MEDYUM DESTEĞİAyla olayı, Ä°ngiltere’de bile yankılandı. Daily Mirror Gazetesi’nden John H.Dawidson adlı muhabir, Ä°stanbul’a gelerek konuyu araÅŸtırdı. Dawidson, olayı yazmakla kalmadı. Ayla’nın paltosunu, Ä°ngiltere’de pek çok faili meçhul olayı aydınlattığı söylenen Hary Edwards adlı medyuma götürdü. Medyumdan aldığı adresleri Ä°stanbul’a gönderdi. Ancak o adreslerden birÅŸey çıkmadı.Birgün telefon çaldı yine. ‘Ayla’nın yerini biliyorum. Polise söylemeden Levent durağına gel’ diyordu genç bir erkek. Cinayet masasına haber verdi. ‘Gidebilirsin’ dediler. Onlar gizlice takip edeceklerdi. Otobüs durağına zamanında gitti Selahattin Bey. Yarım saat kadar sonra 30 yaÅŸlarında birisi girdi arabaya. ‘Ayla’nın yerini biliyorum. 10 bin lira verirsen söylerim’ dedi. Yanında o kadar para yoktu, büroda verebileceÄŸini söyledi. ‘Pekala gidelim’ dedi adam. Ä°nanmıştı. Büroya doÄŸru yola çıktılar. Nereden çıktılarsa tam büronun önünde iki polis aracı yanlarında durdu. Dört polis, adamı karga tulumba büroya götürdüler. Cinayet masası ÅŸefi olan baÅŸkomiser tanıyordu ihbarcıyı. Adı Ä°hsan’dı, zaman zaman polise ispiyonculuk yaparak yolunu bulan iÅŸsiz güçsüz biriydi. ‘Ayla, Gültepe’de bir evde’ diyor, yemin billah ediyordu. Ä°hsan, ‘Komiserim çocuk çingene Osman’ın elinde’ deyince polis arabaları, Gültepe’ye hareket etti hızla. Eve yapılan baskında sadece yaÅŸlı bir çingene kadın buldular karşılarında. Aradıkları çingene Osman’ın annesiydi. OÄŸluna beddualar yaÄŸdırdı kadın, ‘ OÄŸlum TaÅŸlıtarla’ya gitti. Yanında ufak bir kız çocuÄŸu vardı’ dedi. Hatta adresi de tarif etti. TaÅŸlıtarla’ya giderken, Selahattin Bey de mutlu sona yaklaÅŸtığına ve orada gerçekten Ayla’yı bulacağına inanmıştı. YaÅŸlı kadının verdiÄŸi adrese geldiklerinde onu arabada bıraktılar. Evden yükselen gürültülerin ardından polisler, çingene Osman’ı getirdiler.‘Abi, ben kim, çocuk kaçırmak kim? Yanımdaki kız baldızımın kızı’ diyordu. Selahattin Bey bir kez daha yıkılmıştı. Ayla’yı ararken neler olmadı ki? NiÄŸde’de evli ve kambur bir kadını Ayla diye gösterdiler, baÅŸka bir yerde bir erkek çocuÄŸunu çıkardılar ‘İşte Ayla’ diye. Kimi para peÅŸindeydi, kimi baÅŸka ÅŸeylerin. ‘BeÅŸler Çetesi’ imzasıyla gelen bir mektupta ‘Ayla’ya kavuÅŸmak istiyorsan Aksaray’daki camiye 30 bin lira bırak’ deniyordu. Yine polise haber verdi Selahattin Bey. Para bırakıldı, etrafta önlem alındı ama gelen giden olmadı. EskiÅŸehir aramalar sırasında en sık gündeme gelen ÅŸehir oldu. Kendisini hakim olarak tanıtan bir sahtekar, inanılmaz bir senaryo yazmıştı. EskiÅŸehir’den Ä°stanbul’a getirilip günlerce otellerde ağırlandı. Polis, anlattıklarının hayal ürünü olduÄŸunu ortaya çıkarınca sokaÄŸa bıraktı.Bir süre sonra gene EskiÅŸehir’den, çingenelerin yanında Ayla’ya benzeyen birinin bulunduÄŸu haberi geldi. Selahattin Bey, araÅŸtırmak üzere gittiÄŸinde haber kentte duyulmuÅŸ, kalabalık bir grup yardım için bir kamyona doluÅŸmuÅŸ onu bekliyordu. Bu yardımsever kalabalığa Selahattin Bey ve polisler de katıldı, yola çıktılar.DaÄŸa yaklaşınca asfalt bitti, toprak bir yoldan tırmanmaya baÅŸladılar. Önlerine çıkan bir tümseÄŸi kamyon kolayca aÅŸtı ama Selahattin Bey’in Opel aracı takıldı kaldı. Kamyondaki kalabalık yardıma geldi, arabayı hep birlikte kaldırıp geçirdiler tümsekten.Tepeye vardıklarında, bir çingene kafilesiyle karşılaÅŸtılar. Çeribaşı, huzursuz olmuÅŸtu. ‘Ne istiyorsunuz?’ diye sordu. Polis, ‘Bir kız çocuÄŸu arıyoruz, ihbar var’ dedi. Çeribaşı önce izin vermek istemedi, sonunda sadece Selahattin Bey ve bir polisin arama yapması noktasında anlaÅŸtılar.Kalabalık beklerken, Selahattin Bey ve bir polis, tek tek baktılar çadırlara. Bir çadırda Ayla’ya benzeyen bir kız çocuÄŸu vardı. Ama o Ayla deÄŸildi.Selahattin Bey ayrılırken, kamyonla kendisine eÅŸlik edenlere tek tek teÅŸekkür etti, gözleri dolmuÅŸtu. KAYIP KIZ AYLA SÄ°NEMALARDASelahattin Bey bir sabah büroya giderken Çemberlitaş’ta, CaÄŸaloÄŸlu’nda ‘Kayıp Kız Ayla’ yazan film afiÅŸleri gördü. Para kazanma peÅŸinde olan birileri, kendisine haber vermeden Ayla’nın filmini çekmiÅŸlerdi.KumaÅŸ tüccarı bir uyanıktı filmin yapımcısı. Avukatıyla birlikte bürosuna gidip, filmi durdurmasını istedi. 300 bin lira harcadığını söyleyen adam, gülümseyerek kardan pay önerince sinirlendi Selahattin Bey. Bağırıp çağırarak ayrıldı bürodan.Fakat bu tepkisi filmin yapımcısını durdurmaya yetmemiÅŸti. 20 Mayıs 1962’de gazetelerde ‘Kayıp kız Ayla filmi sinemalarda’ ilanları çıktı. Dava açmaktan baÅŸka çaresi kalmamıştı. DuruÅŸma günü geldiÄŸinde, film sinemalarda gösterilmeye baÅŸlanmıştı bile. Mahkeme, filmin kopyalarının toplanmasına karar verdi. Selahattin Bey, icra memurlarıyla sinema sinema dolaÅŸarak filmin kopyalarını topladı. Bazı sinemalara film gösterimde oluyor, Selahattin Bey seansın bitmesine izin vermiyordu. Birkaç gün içinde dokuz kopyadan sekizini el koymayı baÅŸardı. Sadece birini bulamadı. O da zatan Ä°srail’e gönderilmiÅŸti.Bu olay, acı içindeki babanın kalan enerjisini de tüketti. Zaten aylardır ihbarların peÅŸinde oradan oraya koÅŸturmaktan mahvolmuÅŸ, gücü kalmamıştı. Yolun sonuna geldiÄŸini kabul etti. Artık gelen ihbarları polise bildiriyor, sonucunu öğrenmekle yetiniyordu. Umudunu yeniden canlandıracak bir geliÅŸme olmadı yıllar boyunca. O da kızını bir daha göremeyeceÄŸini kabullendi. 10 yıl önce Topkapı Mezarlığı’nda kızı için bir mezartaşı yaptırdı: Ayla Özkakar: DoÄŸumu 1955 KayboluÅŸu 9 Ekim 1961 Canım Kızım...OKURA PUSULAO KORE SAVAÅžINDA GÖNÃœLLÃœ ASKERDÄ°Selahattin Özakar, bugün artık 76 yaşında. Kızı Ayla’nın kaybolması, elbetteki yaÅŸamında karşılaÅŸtığı en önemli ve dramatik olay. Ancak Özakar, yaÅŸamını, çocukluÄŸundan baÅŸlayarak ayrıntılı biçimde kaleme almış. Kendisinden sonraya kalması için çocuklarına bırakmak üzere hazırlamış. Ben yazdığı metnin ağırlıklı olarak Ayla ile ilgili bölümünü öyküleÅŸtirdim.Oysa askerdeyken Kore savaşına gönüllü olarak gidiÅŸi, orada yaÅŸadıkları, ayrı bir öyküye malzeme olacak kadar geniÅŸ ve de ilginç. Bu bölümünü de gelecek sefer sunacağız.ÇARÅžAMBACEPHEDE FOSFORLU SAAT SORUNUYaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: (312) 428 53 18e-mail: fbildirici@ hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Bürosu Cinnah Cad.No 8 K.Dere/AnkaraWeb sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!