Güncelleme Tarihi:
- İlk albümle şöhret geldi ama zaten bir grup dinleyici tarafından yıllardır takip ediliyordunuz...
- 15 yıl önce şarkılarımı kasete kaydetmiştim. Onlar elden ele gezmiş, çoğaltılmış. Mesela Ankara’da bir arkadaşımın evinde kasetim vardı ama o da bilmiyordu şarkıyı söyleyenin ben olduğumu. Eskişehir’de bir bara gitmiştim, sahnede şarkılarımı söylüyorlardı.
- O sıkı yeraltı dinleyici grubunuz sizin popüler olmanızdan çok rahatsızmış...
- Evet, hiç istemiyorlar beni insanlar tanısın, bilsin. Onlar istiyor ki, evimde oturayım yeni şeyler üreteyim onlarla yine yeraltından paylaşayım.
- ‘İncir Reçeli’ filmi sizin için dönüm noktası mı oldu?
- Filmin senaristi ve yönetmeni Aytaç Ağırlar bir şarkımı filme koymayı teklif etti. Bu benim için önemliydi çünkü albümümün çıkış şarkılarından birini başka bir projede kullanacaktım. ‘İsyan’ı söyledim filmde. Hem filmi aldı yürüttü hem de benim hayallerime bir adım yaklaşmamı sağladı.
- Hayaliniz neydi?
- Çocukluğumdan beri hep kendimi kalabalığa şarkı söylerken hayal ediyordum.
- Bu gerçekleştiyse sırada hangi hayal var?
- Aşkı bulmak...
- ‘İncir Reçeli’nden mi kaldı bilmiyorum, belki şarkıların da etkisi var ama sizinle ilgili fazla romantik, naif bir adam algısı oluştu.
- Var öyle bir kafam evet, severim romantizmi.
- Ve bu kadar romantik bir adamın sevgilisi yok, öyle mi?
- Yok... Yani artık yok. Geçen ağustosta ayrıldık. Zaten uzun süreli iki ilişkim oldu. Hayatımın kadınını buldum sanıyordum ama beceremedik bir türlü.
- Bu acıklı şarkılar, ‘İsyan’lar, ‘Paramparça’ olmalar o ilişkilerin izleri mi?
- İlişkimi yaşarken yaptım o şarkıları. Kız arkadaşlarım bana, “Mutsuz musun, başka birini mi düşünüyorsun” diye soruyordu. Başka sorunlarım var benim. İnsan sevgilisi yanındayken onu özler mi; ben özlüyordum. İlişkide kendime karşı güvensizim. Aslında en açık anlatımı, kaybetme korkum var.
- Ne yaptırıyor o korku size?
- Yalnız bırakıyor. Hiç bitmeyeceğini sandığınız bir ilişki bitiyor ve dünyanın ortasında yapayalnız hissediyorsunuz. Bir kadının seni sevip ilgilendikten
sonra, yok olması travma yaratıyor. Hele hele duygusal zekanız yüksekse... Eskiden çekip gitmek, hayata küsmek gibi cahilce şeyler yapabiliyordum. ‘Ihlamurlar Altında’da oynadığım dönemdi. Böyle bir duygusal kırgınlık yaşıyordum. Her şeyi bıraktım. Sekiz ay Kelebekler Vadisi’nde yaşadım.
- Nasıl geçindiniz?
- Ot toplayıp yaşıyorsun işte... Orada ihtiyacın yok ki paraya. Robinson hayatı...
MANTI AÇAR ÇİĞBÖREK YAPARIM
- Aile ilişkiniz de sorunlu mu?
- Yok, son derece mutlu ve birbirine bağlı bir aile. Kız kardeşim Duygu da oyuncu. İyi bir şeyler yapıyorsam ailem için yapıyorum. Onlar mutluysa mutluyum.
- Ben mutlu düşünemedim bir anda sizi...
- Siz beni sabah yataktan ağlayarak filan mı kalkıyor zannediyorsunuz? Tam aksine, çok eğlenceliyimdir.
- Hüzünlü bir havanız var tabii. Hele rakı içip şarkı söylerken...
- Bizde güzel rakı muhabbetleri vardır. Dayılarım da babam da çok güzel meze yapar. O kültür bana da geçmiş. Çok iyi kuru fasulye, nohut, arapaşı çorbası, börek, mantı, çiğbörek yaparım.
ÇAYCILIK DA YAPTIM GARSONLUK DA
Spora yazılıp bir türlü gidemeyen tayfadanım. Bisiklete biniyorum, motor kullanıyorum.
Aynı anda iki kitap okurum. Bu aralar Osmanlı ve Türk tarihine merak saldım.
İşini iyi yapmayan insana, yalan söyleyene tahammül edemiyorum. Öğrenciyken çay ocağında çalıştım. Tiyatroyla beraber garsonluk da yaptım. Her ikisinde de çok iyiydim.
İkinci albümde sahne şovlu konserler yapmak istiyorum. Neticede tiyatrocu arkadaşlarımla çok güzel işler çıkarabiliriz. Ve bir müzikal, ‘Moulin Rouge’ tadını yakalayabileceğimiz bir film...
Atalarımız Bulgaristan tarafından. Bulgaristan’ın Pazarcık ilinin merkez köyüymüş Paracık. Dünyanın en güzel beş köyünden biri. O yüzden soyadımız Paracıkoğlu. Gidip görmek istiyorum.
100 civarında şarkım var. Daha önce Özcan Deniz ve Melih Ünen’e şarkı vermiştim ama artık şarkılarımı kendim seslendireceğim.