Memleketinizde yani Urfa’da hiç konser verdiniz mi?
- Evet, dört kez... Güneydoğu’da çok iyi anlaşıldığımı düşünüyorum. Ne yapmak istediğimin herkes farkında.
Peki hekim Ferhat Göçer, şark hizmeti yaptı mı?
- Urfa’nın Karaköprü köyünde, 1.5 yıl yaptım. Hayatımın en zor günleriydi.
Neden?
- Kitaplara gömülmüş yaşarken, konservatuvara girdim. Ve oradaki Melek Hocam sayesinde dünyam değişti. Bir anda sosyal birisi oldum. Hastanede, konservatuvarda okuyan tıp öğrencisi olarak da ilgi görmeye başladım, insanların gözünde kavramlar ve özellikler kazandım. Derken okulumdan mezun oldum. Müzik konusunda yolumu çizeceğim bir dönemde her şeyi bırakıp, Karaköprü’deki sağlık ocağında, tek göz bir odaya gittim. İşte o zaman, ’Her şey bitti’ dedim ama ne hekimlikten ne de müzikten vazgeçtim.
Hiç hemşire sevgiliniz oldu mu?
- Hayır, hiç hemşire sevgilim olmadı. Ben hastanede kimseyle duygusal ilişkiye girmedim. Ama bir defa Urfa’da ilginç bir şey yaşadım. Sağlık ocağında görevliyken, Şanlıurfa Devlet Hastanesi’nin acil servisine geçtim. O dönem GAP FM adlı bir radyo kanalında, haftada bir gün müzik programı yapmaya başladım. Acil serviste çalışan hemşire arkadaşlarımdan bir tanesi programımı çok beğendiğini, bu işin nasıl yapıldığını merak ettiğini söyledi. Ben de onu bir akşam radyoya davet ettim. Yayına girmeden önce, radyo binasının karşısında bulunan bir restoranda
yemek yedik. Ondan sonra radyoya geçtik, programı yaptık. Program bittikten sonra da kendisini kaldığı otele bıraktım. O sırada bizi, rakip kanallarda çalışan birisi görmüş. Adam yayında, "Ferhat Göçer, nöbetini terk etti. Hemşire Hanım’la Turban Otel’e gitti. Otelde bir gece geçirdi, arkasından radyoya geçti. Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz, bu adam hálá niye görevde?" diye bas bas bağırıyor. Şok oldum! Ondan sonra başıma bir tane fotoğrafçı arkadaş diktiler.
İstanbul’a gelmeden meşhur olmuşsunuz yani...
- Sormayın... Benim çalıştığım radyo ile rakip radyonun sahiplerinin gazeteleri de vardı... Bir anda kendimi bu iki firmanın savaşının içinde buldum. Neyse, bir hemşire hanım ile böyle üç saatlik maceram vardır, o kadar. Bu son olmuştur. Ondan sonra tövbe ettim.
Hastalarınızla ilişkileriniz nasıl?
- Çok ilginç şeyler yaşıyorum. Bir hastam kangren oldu ve ayak parmakları kesilecek. Ameliyata giriyoruz, ’Aaaa siz şarkıcı doktorsunuz, bir fotoğraf çektirebilir miyiz?’ dedi. Ameliyat öncesi fotoğraf çektirdik. Ve ben 10 dakika sonra onun parmaklarını kestim. Çok acayip bir şey. Sonra aynı gün sahneye çıkıp şarkı söyledim...
Çok acayip bir durum...
- Herkes bana sahnede çok ciddi durduğumu sölyüyor. Nasıl durmayayım? Daha birkaç saat önce ciddi bir ameliyattan çıkmışım...
İKİ KEZ EVLENDİM İKİ ÇOCUĞUM VAR
İki kez evlendiniz değil mi?
- Evet... İlk evliliğimi genç yaşta yaptım. Tıp fakültesinde okurken tanışmıştık. Ama yürümedi. İkinci evliliğimi 2000 yılında yaptım. İki çocuğum var. Bir kız, bir oğlan... Biri ilk evliliğimden diğeri ise ikinci eşimden...
Neden hiç eşinizle görmüyoruz sizi? Herkes bekár olduğunuzu zannediyor...
- Şarkı söyleyen birisiyseniz, sesinizle, insanların hayal dünyasında bir yere sahip oluyorsunuz. Dolayısıyla evliliğinizi gözlerinin içine sokmaya gerek yok. Müzik sektöründeki işlerimle, evliliği mümkün olduğu kadar birbirinden ayırmaya çalışıyorum.
Ama eşiniz de bir konsere gelip sizi izlemek istiyor olabilir?
- Geliyor, siz görmüyorsunuz...
Belki de kolunuza girip, ’Ben onun karısıyım’ demek istiyordur, bunu göstermek istiyordur?
- Yapmak isteyip de yapamadığımız şeyler var tabii. Ama bunlar kendi içimizde konuşup, karara bağladığımız şeyler. Belki biraz abartıyor da olabilirim bu konuda.
Bence abartıyorsunuz...
- Bakın Kayahan modeli var mesela. Artık bunu konuşmak istiyorum, çünkü çok yanlış buluyorum. Hayatım boyunca asla böyle bir model olmak istemiyorum. Doğru bulmuyorum. Yanında ailesi olan bir fotoğraf karesinin içerisindeki erkek olmak istemiyorum. Julio Iglesias da 70 yaşında ama adam ailesiyle bir kez fotoğraf çektirmiştir. O da özel bir gündür, onun için basının karşısına çıkmıştır. Frank Sinatra’yı hiç öyle ailesiyle gördünüz mü, hayır...
Kayahan Bey, insanların aileye özlem duymasını sağlamak için ailesiyle bir arada bulunduğunu söyledi ama...
- Bakın insanlar nasıl algılamak isterlerse, öyle algılarlar. Bence toplumun yüzde 70’i bunu böyle algılamıyor.
Nasıl algılıyor?
- Yanlış algılıyor.
Kayahan Bey’in reklam yaptığı mı düşünülüyor, nedir yanlış algılama dediğiniz şey?
- Bu bir reklamdır. Kayahan neden albüm çıkardığı zaman hep bunu yapıyor, neden albüm zamanı televizyona çıkıp da çocuğuyla şarkı sölüyor. Bana sempatik, samimi gelmiyor. Kayahan’ın yaptığına karşı değilim. Özel hayat konusunda neden aşırı reaksiyon gösterdiğimi anlatmak için bir örnek verdim sadece. Ben böyle bir şeye çok alerjik yaklaşıyorum. Çünkü dünyada örnek aldığım sanatçılar eşleriyle, çocuklarıyla, özel hayatlarıyla gündeme gelmiyorlar.
Birkaç yıl önceki röportajlarınızda hep, ’Daha fenomen olmama zaman var’ demişsiniz. Oldunuz mu fenomen?
- İkinci albümümle beraber, hayal ettiğim, hedeflediğim noktaya ulaşmak için artık doğru yola girdiğimi düşünüyorum. İlk albüm, bir tanışma albümüydü. Ama ikinci albüm, daha konsept, daha profesyonel bir albüm çıkarma mantığı ile hazırlanmış bir çalışma...
Klasik ile popüler müzik arasında bir sıkışmışlığınız vardı. Ama bu albümle tamamen popu tercih etmiş gibisiniz?
- Şunu açıkça söyleyebilirim ki artık pop sanatçısıyım. Ama ben, yıllarca klasik müzik eğitimi almış bir pop sanatçısıyım. Ben kendime farklı bir yol açtığımı düşünüyorum. Kendi yolumu, kendim açtım ve o yolda da ilerlemek istiyorum...
Hedefiniz nedir?
- Pop müziğin çok ağır bir yerini yakaladım. İnsanları eğlendirmek, göbek attırmak için bu işin içine girmedim. Tamam sahnede eğlendiriyorum ama 20’li yaşlara hitap eden bir imajla çıkmadım. Bu albümle hem kitlem genişledi hem de yaş grubum gençleşti. Eskiden beni kültürel ve ekonomik düzeyi üst sıralarda olan insanlar dinlerken, şimdi daha tabana yayılmış durumdayım. Daha yolun başındayım. Başarıda istikrar önemlidir. Bu, iki albümle olacak bir iş değil. Ülkemi temsil eden bir sanatçı olmak istiyorum.
Tarkan, sevgilisi Bilge’yle öpüşünce büyüsünü kaybetti
Sahne üzerindeyken seyircinizle flört eder misiniz?
- Evet. Leyla Gencer her seminerde bize bunu anlatırdı. Erkekseniz, kadınların gözlerine, sevgilileri gibi bakmak zorundasınız derdi. Çünkü siz
onlara aşk, duygu veriyorsunuz, yalnızlıklarını, en özel duygularını paylaşıyorsunuz derdi. Hülya (Avşar) ile Sibel (Can) da evliler ve onlar da sahne üzerindeyken flört ediyorlar. Giydikleri kıyafetler, direkt erotizm kokuyor. Ben de sahnede flört ederim. Her sahneye çıktığımda birine aşık olduğumu düşünürüm.
Türkiye’deki en büyük flörtist kim peki?
- İbrahim Tatlıses...
Tarkan?
- Tarkan da öyle... Tarkan, Bilge’yle dolaşmaya ve özel hayatını bu kadar gündeme getirmeye başladığı günden itibaren o yeteneğini kaybetti ama. İbrahim Tatlıses’e bakın. Kadınlarıyla ilişkileri konuşulur ama hiçbir zaman onu görüntüye taşımaz. Tarkan ne zaman sevgilisiyle öpüşürken fotoğraflarını çektirmeye başladı, sahnedeki büyüsünü kaybetti.
Yüzlerce kadın arasından hangi kadını seçer ve onunla flört edersiniz peki?
- Beni bir kadının bakışı, gözleri etkiler. O elektriği aldım mı, tamamdır. O bakışı, sahne üzerinde yaptığım işi coşkulandırmak için, araç olarak kullanırım. Yoksa gece boyunca ona kilitlenmem. Hatta bir daha o göze bakmam bile. Eğer o bakışı bulamazsam, kendim yaratırım. Gözlerimi kapatırım, geçmişteki aşklarıma yönelirim. Yani sahne adamı olarak asla tek eşli değilim. Sanatçı Ferhat Göçer tek eşli olamaz zaten...
Röportaj: Sema DENKER Fotoğraflar: Sema DENKER