Kaya resimlerinden endüstriyel envantere Türkiye’nin tüm fotoğrafları

Güncelleme Tarihi:

Kaya resimlerinden endüstriyel envantere Türkiye’nin tüm fotoğrafları
Oluşturulma Tarihi: Aralık 28, 2013 01:36

Fotoğrafın piri sayılabilecek birkaç kişiden biri Ersin Alok. Türkiye’nin endüstriyel, mimari, tarihi, turistik ve arkeolojik görüntü envanterine sahip, içerisinde kaya resimlerinin de olduğu 48 kitabı yayımlanmış bir fotoğraf efsanesi. Kapısına dayanıp ustadan gerçek bir fotoğrafçının hikâyesini dinledik.

Haberin Devamı

Beyoğlu’ndaki stüdyosuna girip ortamı görünce “fotoğrafçıyım” diyemedim. Yerden tavana kadar yüzlerce çekmecenin içinde tek tek tasnif edilerek tanımlanmış dia ve negatif hazinesini oluşturmak her babayiğidin harcı değil. Yalnızca Türkiye mi? Dünyanın her köşesinden onbinlerce fotoğraf...
Sonra Alok’un kamera hazinesinin olduğu bölüme geçiyoruz. En ucuzu 50 bin Euro olan Linhof kameralar cenneti...
Alok, öğrencilik yıllarından itibaren dağcılık, sualtı, tarih ve arkeolojiyle ilgilenmiş, elindeki orta karar bir fotoğraf makinesiyle amatörce görüntüler de kaydediyormuş. Rastlantılar ve merak birleşince bugünkü fotoğrafçı Ersin Alok ortaya çıkmış: İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdikten sora Lepra Hastanesi’nde psikolog olarak çalışmaya başlıyor. Bir gün iş dönüşü vapurda makarna fabrikası sahibi bir arkadaşına rastlıyor. Konu fotoğraftan açılınca arkadaşı Alok’a kendi ürün fotoğraflarını gösteriyor.
Alok, “Fotoğrafta, boynunda havlu olan bir işçi, paçalarını sıyırmış terli terli makarna imalatı yapıyordu. ‘İlanlarda bu fotoğrafları kullanırsan senin ürünlerini kim alır? İstersen bir de ben çekeyim, beğenmezsen kullanmazsın’ dedim. Fabrikada çekimleri yapıp arkadaşa gösterdiğimde çok hoşuna gitti. İşin karşılığında bana öyle bir çek gönderdi ki; neredeyse hastanede kazandığım bir yıllık maaş kadar” diye anlatıyor.
Derhal profesyonel bir kamera alıp, o zamanlar doğası daha bozulmamış olan Tuzla civarında fotoğraf çekmek için dolanmaya başlıyor. Bir yol ayırımında ‘Porselen Sanayi’ tabelasını görüp fabrikada bir arkadaşının çalıştığını anımsayarak yanına uğruyor. Muhabbetin ortasında ne iş yaptığı sorulunca da “Fotoğrafçıyım” diyor. Aynı anda odaya giren biri; “Fotoğrafçıyla konuştum, altı aydan önce bizim işleri çekemezmiş. Nürnberg’deki fuara fotoğraf lazım, yoksa tüm malzemeyi Almanya’ya göndermek zorunda kalacağız” diyor. Hemen lafa girip fotoğrafları kendisinin çekebileceğini söylüyor: “Bana birkaç parça verin çekip getireyim, beğenmezseniz kullanmazsınız.” Banyo ve baskılarını yapıp ertesi gün fabrikaya gidiyor. Fotoğrafları görünce fabrikadakiler sonuca inanamıyor. Ertesi gün evde otururken kapı çalıyor; çekilecek ürünler kamyonla getirilmiş... Hastaneden yıllık izin alıp işe koyuluyor. 10 gün boyunca gece gündüz 1286 parça ürünün fotoğrafını çekip teslim ediyor. Karşılığında aldığı ücreti görünce anında hastaneden istifa ediyor.

Haberin Devamı

Dünya birincisi olduğumu radyodan öğrendim

Haberin Devamı

“Türkiye’nin yedi bölgesinde Turizm Bakanlığı fotoğraf çektirecek ve fotoğraf alımı yapacaktı. Bize de Doğu Anadolu düştü. Allah’tan dağcılık var, vaziyetten çok mutluyum. Yola çıktık: İshak Paşa Sarayı, Mardin, Nemrut, Munzur Dağları... Kör topal bir araba kiraladık. Erzurum’a geldik. Şehrin hafif dışına doğru meşhur cağkebabı yapan Kemal’in dükkânında yemek yerken radyoda ‘Paris’te yapılan Dördüncü Paris Bienali’nde bir Türk fotoğrafçısı 40 bin kişi arasından birincilik ödülü kazandı’ diye bir şey duyduk. ‘Helal olsun kimmiş acaba?’ falan derken, spiker ‘Genç Türk fotoğrafçısı Ersin Alok’ demez mi! Anadolu’ya çıkmadan önce Paris Bienali için resimler toplanıyordu ben de bir tane vermiştim. Oradan gönderildi herhalde.
İki gün sonra bir zarf
geldi Fransa’dan: ‘3 Kasım’da Paris’te Müze Modern Art’ta açılacak olan sergiye sizi bekliyoruz’. 150 bin Frank
ödül verecekler. Herifler bana dediler ki ‘bir ay müddetle buradasınız süre sonunda sergi açma hakkınız var. Ne yapmak istersiniz Paris’te?’ ‘Lasco’daki kaya üstü resimlerini görmek istiyorum’ dedim. Adamlar çok güldüler.”

Haberin Devamı

Parasını ödediğim makineyi vermediler

Münih’teki Linhof firmasına gittim 20 tane makine gösterdiler. Bir tanesini beğendim. Görevli cebinden çıkardığı bir kibrit kutusunu çıkarıp fotoğrafını çekmemi istedi, çektim ama ne ben beğendim ne de onlar… Parasını verdiğim makineyi vermiyorlar iyi mi? Makineyi kullanmayı bilmiyormuşum. 15 gün sonra bir kurs varmış katılabileceğimi söylediler. Paraları verdik, makine yok. 15 gün sonra hakikaten sabahleyin ordaydım. Şimdi hayatımda geriye baktığım zaman düşünüyorum da en büyük okula gitmişim, daha büyüğü yok. Başka hiç kimse o bilgileri öğretemez.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!