TGC üyesi Bülent Düzgit, 1947’de doğdu. İstanbul Sultanahmet Ticaret Lisesi ile İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İlk çizgileri 1967’de Pardon mizah dergisinde yayımlandı. Daha sonra Hayat Mecmuası’nda çalışmaya başladı.
Kelebek’te ‘Şirin’i çizdi
1972’de Hürriyet’in bünyesinde çıkan Kelebek Gazetesi’nde ‘Şirin’ tiplemesini yarattı. Çarşaf mizah dergisinin kuruluş kadrosunda bulundu. 1988 yılından beri Hürriyet Gazetesi’nde günlük karikatürler çiziyordu. Meslektaşları arasında iyi kalpliliği, insan sevgisiyle tanınan Düzgit’i 2002’de Hür Portreler adlı yazı dizisinde üstat Oğuz Aral şöyle anlatmıştı:
“Sımsıcak çizgisi ve keyifli espri dünyasıyla dünyanın belki de son örneği. Usta deseninden gelen rahat ve sevimli çizgisiyle en sivri eleştiriyi yaparken bile insana olan sevgisini kaybetmeyen son bir örnek. Eleştirdiği kişiyi bile seviyor sanki. Nuri, Cemal Nadir, Sururi gibi eski ustaların günümüzdeki izdüşümü.
Sessiz sedasız, alçakgönüllü
Bülent hem yeni bir çizgi diline, hem de eski bir İstanbul çelebisinin birikimine sahiptir. Karikatür sanatındaki başarısı da işte buradadır. Karikatür denen bu yeni dünya sanatında karikatürcü dediğin adam biraz mel’un olmalı. Isırdı mı koparmasa bile, can yakmalı, diye bilinir. Hatta punduna getirirse belden aşağı vurmalı ve yan hakeme çaktırmamalıdır. Ama Bülent, sessiz sedasız, alçakgönüllü, reklamsız, propagandasız, mahcup kişiliktir. Ortalıkta asla görünmez.
O muhteşem deseniyle niçin yarım sayfa panorama karikatürler çizmediğini, güzelim esprilerini halktan niye sakladığını, bunun için gazete içinde savaşım vermesi gerektiğini her zamanki saldırgan gevezeliğimle hababam anlatıp duruyorum. O, duru mavi gözlerini önündeki kaleme dikiyor ve mahcubiyetten yanakları daha da pembeleşiyor. Lafa başladığımdan yarım saat sonra nihayet ağzından bir cümle çıkıyor. ‘Haklısınız ama ben böylesini de seviyorum ağabey’ diyor. Düşünebiliyor musunuz, en az 20 yıllık dostluğumuz var ve bana hâlâ ‘siz’ diyor.”
Bülent Düzgit’in cenazesi bugün öğlen Fatih Camisi’nden kaldırılacak.
Erdoğan’ın mesajıÖte yandan Başbakan Tayyip Erdoğan, Düzgit’in vefatı nedeniyle bir mesaj yayımladı. Erdoğan’ın mesajı şöyle: “Değerli karikatürist Düzgit’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Karikatür sanatının özgün isimlerinden biri olan Düzgit’i her zaman saygıyla hatırlayacağız. Merhuma Cenab-ı Allah’tan rahmet; ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.”
Ne dedilerDoğan Hızlan
Ortak paydayı bulmuştu
Bülent Düzgit, etkileyici anlamların ve bildirilerin sade çizgilerle iletilebileceğini bilen ve onu başaran bir sanatçıydı. Günlük karikatür çizmek kolay görünen zor bir iştir. Belki Türkiye gibi bir ülkede sıkıntı çekmezsiniz ama ortak paydanın ve izleyenin geniş olacağı bir amacı sağlamak güçtür. İşte Bülent Düzgit bu güçlüğü aşmış bir sanatçıydı.
Latif Demirci
Çizginin naif sanatçısıBülent ile 1976-77 yılları arasında Çarşaf Dergisi’nde çalıştık. Ben çok gençtim, onun bileğine hayrandım. Kendisi Türkiye’nin en naif sanatçısıydı. Ağır bir hastalık geçirmesine karşın son yıllarda da karikatürden kopmadı. Her zaman günceli naif çizgileriyle yakaladı. Türk karikatür sanatı büyük bir sanatçısını yitirdi.
Ercan Akyol
İyi bir desenci
Çarşaf Dergisi’nde birlikte çalışmıştık. O kadar ustaydı ki biz ona ‘Doktor’ derdik. Bizim kuşağın klasik çizgisi vardı. Bülent o çizginin doruklarındaydı. Çarşaf’ın kapaklarını yapardı. Lokomotif gibiydi bir oturuşta tüm dergiyi çizebilecek yeteneği vardı. Sadece karikatürist değil, çok iyi bir desenciydi.
Metin Üstündağ
Bir gölge kadar sessizdiBülent Ağabey’le 80’lerde Çarşaf Dergisi’nde birlikte çalıştık. Hiçbir mizahçıya benzemeyen bir mizacı vardı. Usta bir çizerdi ama bir o kadar da alçakgönüllüydü. Bir gölge kadar sessiz efendiydi. Ve çok sıradan bir şey konuşurken bile yüzü kızaran çok iyi, çok sevimli, çok mahçup bir adamdı. Nefis portreler, uzun panoramalar öyküler çizerdi. İnsan değil de Nabokov’un bir roman kahramanı gibiydi. Çok üzüldüm, yürürken yukardan önüme bir tuğla düştü sanki.