Kardeşinizim sizin, başınız sağ olsun

Güncelleme Tarihi:

Kardeşinizim sizin, başınız sağ olsun
Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2012 00:00

Diyarbakır’da 20 yıl önce Musa Anter’le birlikte vurulup ‘öldü’ diye bırakılan Miroğlu, yeni kitabında şehit komando er Gökhan Kaplan’ı da yazdı. Miroğlu, o şehidin ailesiyle buluştu. İşte bir buluşma ve onun perde arkası...

Haberin Devamı

Ünlü Kürt aydını yazar Musa Anter cinayetinden sağ kurtulan Orhan Miroğlu, devletin bir türlü üzerine gitmediği bu faili meçhul cinayeti bıkmadan usanmadan araştırdı, sayısız makale yazdı, anlattı. Geçen yaz, önemli bir gelişme oldu ve Şırnaklı işadamı Dıjwar kod adlı Hamit Yıldırım, Anter cinayetinin zanlısı olarak tutuklandı. Miroğlu, Yıldırım’ı, fotoğraflarından teşhis etti. Kitabında Hamit Yıldırım’ın neden kaçıp saklanma gereği duymadan aynı adreste yaşadığını, işadamı olmasının perde arkasını ve yakalanmasına giden süreçte neler olduğunu da anlatıyor. Miroğlu, Everest Yayınları’ndan çıkan kitabın son bölümünde, ‘Bengo’nun Gözleri, Bir Yüzyıl ve İki Mezar’da Şarköylü şehit komando er Gökhan Kaplan ve ailesine yer vermiş: “Şarköy’den birkaç kilometre uzakta Yörgüç Köyü var. Gökhan Kaplan bu köyde doğmuş büyümüş, sonra da geçen yıl Silvan’da bir saldırıda, 14 Temmuz 2011’de vurulmuş 12 arkadaşıyla beraber. Hikâyesini dinledim, içime bir kor düştü sanki.” Miroğlu, kitabında yazdığı bu öyküyü, arkadaşı Diyarbakırlı işadamı Cevat Korkmaz’dan geçen yaz dinlemiş.

Haberin Devamı

ÇOCUKLAR ÖLÜYOR!

Bal ve peynir almak için Yörgüç’e giden Korkmaz, Gökhan’ın annesi Nevin Kaplan’la karşılaşmış:
“Oğlum, henüz 20 yaşındaydı. Askere seksen kilo gitti. Yanmış, yakılmış bir kömür parçası halinde cesedi geldi bana. (…) Madem Diyarbakırlısın, en iyi sen bilirsin, anlat bana, bu çocuklar neden ölüyor böyle?” Miroğlu da Gökhan’ın köyüne gitmiş. Anısına yaptırılan çeşmeyi, mezarını ziyaret etmiş. Ancak ailesiyle görüşmeye cesaret edememiş. “Bir Kürt aydını olarak, aramızda bütün ağırlığıyla kendini hissettiren bir mesafenin olduğunu görmezlikten gelip Kürt analarının karşısına çıkarken sahip olduğum cesareti koruyarak konuşabileceğimden hiç emin olamadım. Kürt sorunu konusunda bu kadar çok şey yazmış ve çok şey söylemiş biri olarak, oğlunu kaybetmiş Trakyalı bir anaya söyleyecek sözüm olabilir miydi, sonra söylesem bir işe yarar mıydı, hiçbir şeyden emin değildim.”

/images/100/0x0/55ea92fef018fbb8f888e1f8

Haberin Devamı

MATEMDEKİ ANNE BABA

Şehit Gökhan’la Musa Anter’in ölüm nedenlerini, birbirine iki bin kilometre uzaklıktaki iki mezarı öyle etkileyici bir dille anlatıyor ki... Miroğlu ile şehit Gökhan’ın ailesini bir araya getirdik. Bizi buyur ettikleri odanın duvarlarında sıra sıra Gökhan’ın fotoğrafları asılıydı. Bir de o dönem Jandarma Genel Komutanı Nejdet Özel imzalı ‘Şahadetname’si. Miroğlu, sonsuz bir mateme bürünmüş anne Nevin ile baba Ahmet Kaplan’a kitabından oğullarını anlattığı bölümü okudu. Yaşlı gözlerle dinlediler. Miroğlu kitabı uzun uzun yazıp imzaladıktan sonra baba Ahmet Kaplan’a verdi. Yeniden gelmek üzere vedalaşıldı. Gökhan askerden döndükten sonra evlenip yerleşmesi için yaptırdıkları iki katlı ev bomboş. Şehit haberi geldiği an durmuş evdeki hayat. Camlardaki etiketler bile sökülmemiş. Çeyizlik koltuklar, kapı önünde çürümeye terk edilmiş. Meydandaki kahvede, köyün ilk şehidi Gökhan’ın mavi bereli fotoğrafı asılıydı. Miroğlu’nun yazdığı gibi, sözün bittiği yerdeydik.

Haberin Devamı

Miroğlu imzalayıp verdi

Değerli kardeşim Ahmet ve Nevin
Bu kitapta anlatılan hikâye, bizim ortak hikâyemizdir. Bu yaz yaşadığınız köyü gördüm. Oğlunuz Gökhan’ın mezarını, onun adına yaptığınız çeşmeyi gördüm. Acınızın ve yasınızın ne kadar büyük olduğunu biliyorum. Evinize, bu acıya ve yasa ortak olmaya geldim. Bir kardeşinizim sizin. Başınız sağ olsun. Size sabır diliyorum.
Orhan Miroğlu

Miroğlu ile Gökhan’ın anne babası

- Miroğlu: Çocukların ölümüne çok üzülüyoruz. Köprüleri kurabilseydik facia bu boyutlarda olmazdı.
- Nevin Kaplan: Baştan önlem alınsaydı bir değil bin çocuk yollardım askere. 30 senedir önlem alınmadı. Yavrumu nasıl güvenerek yolladım. Koruyamadılar yavrumu.
- Ahmet Kaplan: Yaşıyor muyuz, yaşamıyor muyuz farkında değiliz.
- Nevin K.: İki oğlum var, Gökhan’dan büyükler. Hiçbirini gözüm görmüyor. İlle Gökhan’ım. Canım yavrumu yolladım, henüz gitmişti Foça’dan Diyarbakır’a. Başlara, büyüklere güvendim. Beceremediler, kanı durdurmanın kulpunu bulamadılar. Bunları düşündükçe yaşamak istemiyorum. Musa Anter’i de teröristler vurdu?
- Miroğlu: Teröristler değil, devlet içindeki gruplar öldürdü. Barışı istemeyen, bu acıyı her iki halkın yaşamasını isteyenler öldürdü.

Haberin Devamı

Tetikçinin ödülü

“Susurluk raporunda, Anter’i öldürenlerin daha sonra pişmanlık duyduklarını okumuştuk yıllar evvel.
Hamit Yıldırım’ın bir filmden farksız hikâyesi, böyle bir pişmanlığın asla yaşanmadığını gösteriyor. Yıldırım’ı kullananlar pişman olsaydı, şimdiye kadar yakalanmış olurdu. Bunu yapmadılar, çünkü Hamit’in ‘hizmetleri’, Anter cinayeti dahil, bütün suçlarını örtüyor, onu dokunulmaz kılıyordu. Hamit yakalandı, ama aydınlanmayı bekleyen daha çok şey var. Musa Abi’yi bu lanetli tuzağa kim çekti? Cinayet emrini kim verdi? Anter cinayetinde ve başka cinayetlerde kullanılan Cemil Işık’ı (Hogır) kim ve neden öldürdü? Hogır’ın Zaho’dan getirilmesinde görev alan Ali Ozansoy ve cinayet gecesi JİTEM grup komutanı olarak görevli Savaş Gevrekçi nerede?”

Haberin Devamı

KİTAPTAN NUSAYBİNLİ BİLGE VE TRAKYALI ÇOCUK
Mezarların birinde, hayatı kuşatmalar, hücreler, hapishaneler, yalnızlıklar içinde geçmiş, sonra da Diyarbakır’da bir sokakta infaz edilmiş, yetmiş yedi yaşında bir Kürt aydını, bir Kürt bilgesi yatıyordu. Birindeyse çocukluğu incir ve zeytin bahçelerinin, üzüm bağlarının içinde geçmiş, sonra da doğup büyüdüğü topraklara kömürleşmiş bir ceset parçası olarak dönmüş, yirmi yaşında, Gökhan adında bir Türk çocuğu... Demokrasisiz cumhuriyetin, inadın, gereksiz bir ulusal kibrin ve öfkenin binlerce kurbanından geriye kalan iki mezar... Biri Musa Anter’in mezarı, diğeri Gökhan Kaplan’ın mezarı... Dede ve torun olacak yaştaydılar. Şimdi birbirinden kilometrelerce uzakta, iki ayrı mezarda yatıyorlar. Bir yüzyıl, iki mezar…

PKK ÇAĞIRDI VE ÖLDÜRÜLDÜ
“Musa Anter’in JİTEM’e inanıp Diyarbakır’a gitmesi için hiçbir sebep yoktur, ama PKK’ya inanması ve istendiğinde görev alması için epey sebep vardır. (…) Diyarbakır’a ‘bir barış işi için’ çağrıldığında bu çağrıyı önemsedi. Katil henüz bize ateş etmeden şöyle demişti: ‘Bunlar bir grup samimi itirafçıdır ve PKK’yla barışmak istiyorlar!’ Bu cümle, Feridun Yazar’a muhtemelen öldürülmeden birkaç gün önce söylediği ‘bir barış işi için çağırmışlar’ cümlesiyle birleştiğinde, en azından ona kurulan tuzağın mahiyetini bilmek mümkün oluyor. Anter Diyarbakır’a çağrıldı ve öldürüldü.
Peki Anter’i Diyarbakır’a çağıran kimdir?”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!