Güncelleme Tarihi:
Hálá sinemada kalmaya karar vermiş değilim
"Duvara Karşı" filmi ile yıldızı parlayan Sibel Kekilli, uzun aradan sonra "Kış Bahçesi" adlı yeni projeyle yeniden sinemaseverlerin karşısında... Kazandığı uluslararası başarıya rağmen hálá tam olarak sinemada kalıp kalmamaya karar veremediğini söyleyen genç oyuncu, sürpriz bir kararla sinemadan kopabileceğini itiraf etti.
Fatih Akın’ın "Duvara Karşı" filmiyle bir anda yıldızı parlayan, ancak hemen ardından geçmişi üzerine çıkan tartışmalar nedeniyle yıldızının yine bir anda söneceği sanılan Sibel Kekilli, uzun bir aradan sonra yeni filmiyle sinemaseverlerin karşısında... Kekilli "Duvara Karşı"daki gibi başrolü üstlendiği "Winterreise" (Kış Seyahati) filmindeki başarılı oyunculuğuyla dikkatleri yeniden üzerine çekmeyi başardı. Ünlü Alman sinema yıldızı Hanna Schygulla, onun için "Sibel’in bir küçük bir de büyük yanı var" diyerek, Kekilli’nin geleceğin büyük bir sinema yıldızı adayı ve doğal bir yetenek olduğuna işaret etti.
Sibel Kekilli’nin ünlü sinema yıldızları Hanna Schygulla ve Josef Bierbichler ile birlikte başrolü paylaştığı "Winterreise" (Kış Seyahati) adlı film kasım ayında vizyona girecek. Ancak film daha vizyona girmeden sinema eleştirmenlerinden övgü almaya başladı. Münih Film Festivali de bu filmle açılış yaptı. Festivalde basının ilgi odağı olan, gazetecilerin, televizyon ve radyoların röportaj yapmak için peşinden koştuğu Sibel Kekilli yaşamı, kişiliği ve sinema oyunculuğu üzerine düşüncelerini Kelebek’e anlattı.
EN BÜYÜK LÜKSÜM ZAMAN
"Duvara Karşı" filminden sonra çıkan tartışmalar sonrası, sinema çevreleri size hemen yeni bir filmde oynamanızı tavsiye etti. Ama siz uzun süre beklediniz. Niçin?
- Kendime zaman ayırdım, bekledim. Benim için en büyük lüks, zaman... Sinemaya devam edip etmemek için karar vermem gerekiyordu. Sinemada kalmak istiyor muyum, istemiyor muyum diye düşündüm. Kendimle hesaplaştım. Bu arada teklifler geldi, ama gelen teklifleri beğenmedim. "Kış Seyahati"ni gelen teklifler arasında en güzel senaryoya sahip olduğu için kabul ettim.
Yani sinemada kalmaya karar verdiniz...
- Sanmıyorum. Ben kendimi bir şeye bağlamak istemiyorum. Şimdi çok mutluyum. Sinema oyunculuğunu çok seviyorum. Büyük zevk veriyor. Şu an için mesleğimden çok memnun olsam da 10 yıl sonra ne yaparım bilmiyorum. Fotoğrafçılık ilgimi çekiyor, ama meslek olarak değil, bir hobi olarak.
Lüksü seviyor musunuz?
- Lüks düşkünü değilim. Gucci elbise giymek beni mutlu etmiyor. Elbette yeni ayakkabı aldığımda seviniyorum. Ama onun markasında mutluluk aramıyorum. Ben eskisi gibiyim, öyle kaldım. Benim için en büyük lüks zaman ve sağlık.
Kurgucu Mai Seck’in Köln’de, yolda giderken sizi durdurup "Fatih Akın’ın ’Duvara Karşı’ filminde oynar mısınız?" diye sorduğu ve sizin böylece tesadüfen keşfedildiğiniz söyleniyor, doğru mu?
- Evet, doğru.
O zaman tesadüflere inanıyorsunuz...
Hayır, ama kadere, her şeyin önceden belirlendiğine ve alın yazısına inanıyorum. Sonunda tesadüfmüş gibi gözüküyor, ama bu benim kaderim. Benim şimdiye kadar şansım çok iyi gitti. Fatih Akın’ın filminde, ardından Josef Bierbichler, Hanna Schygulla gibi büyük oyuncularla birlikte "Kış Seyahati"nde oynamak, çekimler için Afrika’ya gitmek, bütün bunlar benim için büyük bir şans...
İflas eden Bavyeralı bir işadamının dramatik hayat öyküsünün anlatıldığı "Kış Seyahati" filminde Leyla adında, İngilizce tercümanlık yapan genç bir Kürt kızını oynuyorsunuz. Bu rolü hemen kabul ettiniz mi?
- Önce senaryoyu okudum. Türk kökenli olduğum için rolümün Türk olarak değiştirilmesine kızdım. Bu nedenle başlangıçta reddettim. Elbette ben Türk kökenliyim, bunu reddetmiyorum ve sebebi varsa seve seve Türk kadını rolünü oynarım. Ama adım Sibel olduğu için bana sadece Türk rolü verilmesini istemiyorum. Ancak filmin yönetmeni Hans Steinbichler beni ikna etti.
Hanna Schygulla, Hans Steinbichler gibi büyük oyuncularla kamera önüne geçerken zorlandınız mı?
- Başlangıçta çok korktum. Ama onlar bana çok iyi davrandılar. Hanna Schygulla beni acele etmeye zorlamadığı gibi, tam tersine "Yavaş ve sakin ol" diyerek heyecanımı yatıştırdı. Josef Bierbichler ise benim için babacan bir arkadaş oldu. Beni çok güldürdüler, çekimler hayli eğlenceli geçti.
SENARYOYU SÖYLEMEM
Filmin bir bölümü Kenya-Nairobi’de geçiyor, değil mi?
- Evet. Hayatımda ilk kez bu çekimler sayesinde Afrika’ya gittim. Her şey çok ilginçti. Elbette ilk önce insan yabancı olduğu yerde biraz korkuyor. Ama insanlar çok sıcaktı. Nairobi öyle turistik bir yer olmadığı için çekimlerde bize polis koruması verdiler. Akşam saat 18.00’den sonra da otelden dışarı çıkmamamızı tavsiye ettiler. Ama ben insanlarını çok sevdim. Nairobi dışında da çekimler yapıldı. Maymunlar vardı. Onlara yiyecek verdim. Aşçımız maymunları beslediğim için bana biraz kızdı, çünkü maymunlar gelip yumurtaları çalmışlar. Benim için her şey ilginçti ve filmin Afrika’da çekilmesi de büyük bir şanstı.
Türkiye’de de bir film çevirdiniz.
- Türkiye’de 12 Eylül Darbesi’ni konu alan "Eve Dönüş" adlı filmde oynadım. Çekimler bitti.
Şu sıralar bir senaryo yazmakta olduğunuzu öğrendik. Konusunu öğrenebilir miyiz?
- Doğru, bir arkadaşımla birlikte yazıyoruz senaryoyu. Ama içeriğini söylemem. Çünkü bitmeden söylemek uğursuzluk getirir.
Artık olgunlaştım
İlk filminiz "Duvara Karşı"da sinema seyircisi çok hareketli, yaşama aç, dolu dolu yaşamak isteyen bir Sibel Kekilli gördü. "Kış Seyahati"nde ise tamamen farklı bir roldesiniz; oldukça sakin, çok az konuşan, biraz melankolik bir kadın... Hangisi gerçek Sibel Kekilli’ye daha çok benziyor?
- İkisinde de benden özellikler var. İkisinde de bir asilik var. Birinde hareketli, birinde sessiz bir isyankarlık. Ben isyankarım. Her şeye karşı isyankarım. Kadın hakları, hayvan hakları için mücadele ediyorum. Kadın hakları için ’Terre des Femmes’, hayvanları korumak için ise ’Peta’ derneğiyle çalışıyorum. Türkiye’de sokak köpeklerinin korunması için uğraşıyorum. Çünkü Türkiye’de sokak köpeklerinin durumu hiç iyi değil. Ben kendime karşı da isyankarım. Başkaları gibi çoğunluğa göre davranan biri olmak istemiyorum. Ben kendi yoluma gitmek ve kendim olmak istiyorum. Hiçbir şeyi planlamıyorum. Kendi akışına bırakıyorum. Olgunlaştım artık.