Güncelleme Tarihi:
Yeni Karaoğlan’ın oyunculuk serüveni nasıl başladı?
- Yıl 2003, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde elektronik program bölümünde okuyordum. Evimin yakınında kimsesiz çocuklar yurdu vardı. Sonra okulumuzda bir kulübün oradaki çocuklara ders verdiklerini duydum. Tiyatro kulübünden arkadaşlarla toplanıp oraya ders vermeye gittik. Hep birlikte çalışarak küçük küçük tiradlar çıkardık onlara yıl sonunda. Aralarında hâlâ görüştüklerim var.
Oyunculuğa kafayı takmışken mankenlik. Neden ve nereden geldi?
- Bir ajanstan modellikle ilgili bir teklif aldım. Önce oyunculuğa heveslendim. Normalde modellikten oyunculuğa geçilir bende tam tersi oldu; oyunculuktan modelliğe, sonra oyunculuğa geri dönüş...
Peki nasıl bir çocukluk geçirdin? Samsunlu’sun, orada mı büyüdün?
- Çocukluğum enteresandı aslında. Babam başkomiser, o yüzden çok gezdim. İstanbul’da doğdum ama kimliğimde Elazığ yazıyor mesela. Oradan Elazığ’a gittik, sonra Hatay’a geçtik. Orada büyüdüm. Ama asıl kütüğüm Samsun ve üniversiteyi orada okudum.
Türkiye’nin birçok yerini gezmişsin.
- Evet. Bu sayede her yerin şivesini kaptım. Bazen Elazığ, bazen Hatay şivesi çıkar ağzımdan.
BANA OKULDA “AYNASIZ” DERLERDİ
Bu şive oyunculuk için iyi bir şey aslında. Peki başkomiser oğlu olmak nasıl bir şey?
- Onun da hem avantajı hem dezavantajı var. Her gittiğim okulda polislikle ilgili bir lakabım vardı. Aynasız, ayna; o tarz şeyler,,. Ama tabii herkes mesafeli yaklaşıyordu.
Kullandın mı bu avantajını?
- Yok, sevmem öyle şeyleri. Mesela hocalar bile sorduklarında “Babam memur” derdim. “Ne memuru?” dediklerinde “Devlet memuru” diyordum. Babam başkomiser diye bir ayrıcalığım olsun istemiyordum.
Kaç kardeşsiniz?
- Üç... Ablam, abim ve ben. En küçük benim.
EVDE BAKKAL ÇOCUĞU, TELEVİZYON KUMANDASIYDIM
En küçük olduğun için el üstünde tutuluyordun herhalde?
- Yok, tam tersi. Ben bakkal çocuğuydum, televizyon kumandasıydım.
Peki modellik yapmak istemene ailenin tepkisi ne oldu?
- İstemediler. 18 yaşındayken Hong Kong’taki bir ajanstan teklif geldi. Babam o kadar uzaklara gitmeme karşı çıktı. O yaşta yurtdışında yaşamayı ben de istemedim doğrusu ve şansımı Türkiye’de denemeye karar verdim. Sonra İstanbul’daki iyi bir ajanstan teklif alıp buraya geldim, beş yıl modellik yaptım.
Sonra dizi ve ilk başrol. Biraz damdan düşer gibi olmamış mı?
- Evet, ben de çok korktum zaten. Eğitimim yoktu ve bu durum lisede çocuklara ders vermeye benzemiyor. İyi isimlerle başrol oynamak çok başka bir şey.
Nasıl yendin peki o korkuyu? Eğitim aldın mı o arada?
- Hemen yapımcı ile paylaştım korkularımı. “İstanbul Üniversitesi Tiyatro Bölüm Başkanı ile çalışacaksın ve hızlandırılmış eğitim alacaksın” dedi. Tiyatro bölümü derslerine de girdim, eskrim dersi de aldım. Sonra rolüme hazırlanmak için at binmeyi öğrendim.
BABAM TELSİZİ GÖSTERDİ ATARIM BUNU KAFANIZA DEDİ
At binmeye o dizi sayesinde başladın yani...
- Evet, o zamana kadar hiç binmemiştim. Ama 7 yaşındayken abimle birlikte pazarda bulduğumuz bir atı apartmana getirmişliğimiz olmuştu.
Baban ne dedi bu duruma?
- Komikti tepkisi. Zile bastık, cama çıktı, ne olduğunu anlamayıp tekrar tekrar baktı. Sonra telsizi gösterdi, “Bunu atarım kafanıza, hemen götürün” dedi. Hatta adama kızdı “hadi bunlar çocuk, sen atı onlara nasıl veriyorsun” diye.
Baba sert miydi?
- Bize karşı çok sert değildi ama lafla döverdi.
ORTAOKULDA DERSKOLİK LİSEDE POPÜLERDİM
İlk aşk ilkokulda mı yaşandı? Yoksa herkes senin ne kadar yakışıklı olduğunu fark ettikten sonra mı?
- İlk ortaokuldaydı...
Popüler miydin?
- Yok, ortaokulda derskoliktim, kendimi tamamen derslere vermiştim. Lisede popüler oldum.
Sonra lisede kendini kızlara verdin sanırım?
- Aynen öyle oldu.
BARIŞ AKARSU KONUSUNDA BİR YANLIŞ ANLAMA VAR
“Dağlar Delisi” ile ilgili hiç kapanmayan bir Barış Akarsu muhabbeti var. Bu konuya açıklık getirir misin?
- Orada büyük bir yanlış anlaşılma var. Ben ondan 6-7 ay önce dahil olmuştum diziye. Ama bazı gazeteler, o ölünce yüzlerce kişi arasından Volkan Keskin seçildi falan yazmıştı. Daha yakın zamana kadar yolda gören insanlar “Sen Barış’ın yerine seçilen çocuksun” diyorlardı.
Nasıl hissettirdi bu durum?
- Kötü. Çünkü ölen bir insanla kıyaslanmak olmaz. Benzemiyorum da üstelik. Saçıma fön çekilip düzleştirildiğinde ve sürme çekildiğinde belki biraz. Ama yüz ve kemik yapısına bakılırsa alakam yok.
Sürme ne zamandan beri var? Ve neden? Nasıl?
- Modellik yaptığım zamanlarda açık gri sürmeler kullanıyordum. Ama devamlı değil, çekim zamanları sadece.
Karaoğlan’da var mı sürme?
- Hayır yok. Kullanmadık.
Benim gördüğüm kadarıyla gözü pek, korkusuz bir karakterin var. Nereden kaynaklıyor sence?
- Hatay’da geçirdiğim çocukluk yıllarından kaldı sanırım. Ailem de “şu saatte eve gel” diyen bir aile değildi. Ava giderdik mesela o yaşta.
Av mı? Yapma!
- O dönem balık kuş avlardık. Saçma tabancalarımız vardı. Şimdi olsa kızarım tabii ama çocukluk işte.
Düşe kalka sokaklarda geçmiş bir çocukluktan bahsediyorsun. İlk kazan ne zaman oldu?
- Hatay’da ilkokulu bitiren her çocuğa babası mobilet alırdı. O yaşta bana da alınmıştı ve düşüp diz kapağımı kırmıştım.
DUBLÖR KULLANMADIM GEREK DE YOKTU ZATEN
Sonra sinema ve “Fetih 1453” çekimlerinde kırılan bir parmak. Talihsiz kaza yüzünden filmdeki rolünden olmuşsun?
- Evet, ondan önce de buz pateni yaparken ayağımı kırmıştım. Doktora kırık değil diye ısrar etsem de röntgenler tersini söyledi.
Bu kadar gözükaralık da pes doğrusu. Karaoğlan için çektiğin sahneleri görünce şaşırdım, cesaretine de hayran kaldım. Bir elinde kılıç, at şaha kalkmış. Dublör mü oradaki, sen misin?
- Benim. Bunu yapacak dublör bulamadık zaten.
Attan ilk düşüşün?
- At binmeye başlayalı iki hafta olmuştu sanırım. Düştüm. Oldukça yüksek bir İngiliz atıydı üstelik ama bir şey olmadı. Hoşuma bile gitti.
Düşmeyi öğrenmek de bu işin önemli bir kısmı olmalı aslında. Öyle değil mi?
- Kesinlikle. Düşerken kene gibi yapışıyorum ata ve yumuşak düşüyorum.
RAHATLAMAK İÇİN PSİKOLOĞA GİTMEK YERİNE AT BİNERİM
At-insan ilişkisi nasıl bir şey sence?
- Bambaşka bir duygu. Psikoloğa gitmem, at binerim, o beni rahatlatır. Kudret hoca (Sabancı) sete uykusuz geldiğimde ya da moralim bozuk olduğunda “Volkan sen atı al, sahile git gel” diyordu. Döndüğümde gözlerim ışıldıyordu, enerji doluyordum. O özgürlük ve hakimiyet duygusu çok başka. İnsana özgüven geliyor.
Ne yazik ki sonradan öğrendik “Fetih 1453”te birçok at telef olmuş. “Karaoğlan”la ilgili şu ana kadar kulağımıza böyle bir şey gelmedi.
- Evet, bizim sette atlara, develere çok iyi bakıldı. Atlar yorgun ya da hasta diye çekim ertelediğimiz oluyordu. Her atla ilgilenen iki kişi vardı ve her gün soruluyordu nasıllar diye. Çekim ondan sonra yapılıyordu.
Bir de maymununuz var sette?
- Maymunumuz kabus gibiydi! Yemek seçerdi. Normalde rolünü yapıyor ama kameralar gelince nazlanıyordu. Herkesin üzerine çıkıp çişini yapıyordu. Benim üzerime iki kez işedi. O sıcakta alerji de yaptı.
SUAT YALAZ “SEN KARTAL TİBET’TEN İYİSİN” DEDİ
Neden Karaoğlan sen oldun dersin?
- Üç nedeni var bunun. Birincisi benziyorum. Ayrıca iyi at biniyorum. Kudret hoca ve Erol Avcı ile de çok iyi anlaştık. Kudret hocayı eskiden tanıyordum zaten. Geçen yıl buz pateni yaparken ayağımı kırmıştım, o dönem bana bir dönem işi olduğunu söylemişti ama Karaoğlan dememişti. Sonra muhtemelen unuttu ve tekrar aklına geldi. Karşılaşınca hatırladık ve benim sakalsız halimi merak etti. İnternetten merak edip bakarken Karaoğlan’a çok benzediğimi gördük. Kaslıdır ama iri yarı değildir Karaoğlan, bacakları sıskadır. Ben de aynı onun gibiyim. Sadece yüzüm değil vücut yapım da benziyor o çizgi karaktere.
Suat Yalaz izledi mı filmi? Seni nasıl buldu?
- İzledi, çok beğendi. Hatta üç kez “Sen Kartal Tibet’ten daha iyisin” dedi. Ama ben Kartal Tibet’e bayılırım tabii.
Sen spor eğitmenliği de yapmışsın galiba?
- Evet. Hiçbir şey bilmiyorken salona gittim ve bir ay sonra salonun fitness eğitmeni oldum.
Var mı yeni tüyo ve trendler?
- Şu an boksu öneriyorum.
Ben sana boksu önermiyorum ama. Bu kadar güzel yüzü olan bir oyuncunun yapmaması gereken şeylerin başında geliyor sanırım.
- Dikkat ediyorum, merak etme. Yedi yıldır fitness yapıyorum. Boksu 2-3 aydır yapıyorum ve hiç bu kadar fit olduğumu hatırlamıyorum. Yağ oranım çok düştü. Üstelik hiç de sıkılmadan yapabildiğin bir spor.
HAKAN KARAHAN ATTAN DÜŞÜP KABURGASINI KIRDI
Karaoğlan’ın filmdeki atı Yağmur, Hollanda’dan gelmiş. Ve sanırım Baybora’yı oynayan Hakan Karahan dayanamayıp onu kendine almış. Sen de arada sırada bu çiftliğe Yağmur’u görmeye geliyor musun?
- Evet, mümkün olduğunca sık gelmeye çalışıyorum. Hakan abi geçenlerde at binerken düştü ve kaburgasını kırdı ama... Korseyle dolaşıyor. Biraz yastayız.
Geçmiş olsun. Birazdan at üstünde fotoğraf çekimimiz var. Söylediğin iyi oldu!
- Korkmana gerek yok. Yağmur son derece uslu bir at. Ayrıca bu işlerde cesaretli olmak gerekiyor. Korkunun üzerine gitmeli. Ben buz pateninde ayağımı kırdım. Alçı çıkar çıkmaz tekrar buzun üzerindeydim. Korkunun üzerine gitmezsen, üzerine yapışır, seni yener. Hakan abi de eminim iyileşince gelip at binecektir. Korkarak yaşarsan hayat çekilmez olur.
“Karaoğlan” hikayesini kısaca anlatsan merak edenler için?
- Bir kervan hikayesi. Malatya’dan çıkıp bir göreve gidiyoruz. Kötü adam Camoka sürekli kervana saldırıyor. Biz de prensesi Çağanbay’a teslim etmeya çalışıyoruz. Aksi halde Moğollar Anadolu’ya saldıracaklar. Tüm çizgi romanların bir karışımı oldu bu film.
DEĞİŞİK BİR TİPİM YAKIŞIKLI DEĞİL
Bayırgülü’nden bahsetsek. Ben Bayırgülü kostümünü giydim, yanına geldim. Bana beni sen anlat biraz.
- İlk Malatya pazarında karşılaşıyorlar ve birbirlerinden hoşlanıyorlar. Karaoğlan “senden hoşlandım, benimle gel” diyen bir karakter değil ama.
Sana benziyor mu bu yönüyle?
- Benziyor (gülüyor). İstemiyor gibi görünüyor ama gelse iyi olur da diyor içinden.
Peki ya Karaoğlan’ın çapkınlıkları?
- Biri var hayatında, ki o hep Bayırgülü’dür. Ama çapkınlıkları bitmez. Bazı romanlarında Bayırgülü oradayken bile çapkınlık yapıyor.
Sen öyle misin peki?
- Öyle olsam bile öyleyim der miyim?
Demezsin herhalde!
- Yok ama gerçekten öyleyim. Tek eşliliği seviyorum.
Var mı biri hayatında?
- Mutluyum diyeyim.
Anlaşıldı! Kudret Sabancı senin için “erkek güzeli demiş. Katılıyor musun?
- Öyle mi demiş? Sağ olsun. Onunla çalışmış olmaktı en güzeli aslında. Ama ben kendimi çok beğenmiyorum. Değişik bir tipim var ama yakışıklı olduğumu düşünmüyorum. Herkesin beğendiği bir tip değilim.
Çok mütevazısın gerçekten de! Kartal Tibet’e geçelim. Karaoğlan’ı oynadığında ünlü değildi ve o ilk filmiydi. Seni sence nasıl bir gelecek bekliyor?
- Dönüm noktası olacağını düşünüyorum. Hayatımdaki en mutlu an Karaoğlan olduğumu söyledikleri andı. Benim istediğim dönem filmlerinde aranan isim olmak. Komedi de istiyorum ama bir dönem böyle gitsin.
BUGÜNE DEK OY KULLANMADIM
Karaoğlan serisinin duruşu konusunda neler düşünüyorsun?
- Karaoğlan’a sadece çizgi roman olarak bakmamak lazım. Tarihteki bu özel kahramanlar olmasa Osmanlı, Osmanlı olamazdı. Karaoğlan onlardan esinlenilerek yaratılmış bir kahraman. Ve tarihimizde milyonlarca Karaoğlan var.
Peki ya senin politikaya bakışın?
- Politikayı sevmiyorum. Oy kullanmadım mesela bugüne dek. Pişman olurum diye düşündüm. Siyası konuşmalardan ve tavırlardan kaçarım. Hayata politik değil, insancıl yönden bakıyorum.