Güncelleme Tarihi:
Deniz İNCEOĞLU
Tiyatronun kapısından girdiğinizde sizi karşılayan kör biletçiye dikkat. Çünkü sizden biletle birlikte üzerinizdeki tüm yanıcı, ışık saçan aletlerinizi, cep telefonunuzu ya da gözlüğünüzü vermenizi isteyecek. Onları bir zarfa koyup imzanızı aldıktan sonra sırada önünüzde duran kişinin sağ omzundan tutup beklemenizi rica edecek. Belli bir kişi sayısından sonraysa zifiri karanlığa doğru yolculuğunuz başlayacak.
Burada dikkatli olmanız şart. Çünkü öndekinin omzunu bıraktığınız anda karanlıktan dolayı hem siz, hem de arkanızdakiler büyük bir boşluğa düşebilir.
Bu şekilde salona 70 kişi alınıyor. Koltuğunuza oturduğunuzda hiçbir şey göremiyorsunuz ama aslında sahnede büyük bir yatak, masa ve duvarda asılı bir saz var. Tabii bir de Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan oyuncu Sinan Demirer.
Sanatçı, Tulga Serim’le birlikte projelendirdiği Dost adlı tek kişilik oyunu sahneliyor. Dost’un kahramanıysa Aşık Veysel Şatıroğlu. Ünlü halk ozanı, 37. ölüm yıldönümünde hayat hikayesinin anlatıldığı bu oyunla anılmış olacak.
Oyunun en ilginç taraflarından biri de sahnede dekor ışığının bile olmaması. Yani eseri, oyuncu da karanlıkta başlayıp bitiriyor. Bu sırada her şey bir görevli tarafından gece görüşü kamerayla çekiliyor.
Oyun bitiminde de tıpkı başta olduğu gibi sırayla öndekinin omuzunu tutarak dışarı çıkıyorsunuz. Girişte verdiğiniz zarf da size teslim ediliyor.
KÖR BİRİ FOTOĞRAFI NASIL ÇEKER
Bu projenin fikir babası Galata Diyalog Derneği’nin başkanı Nuri Kaya.
İnsanların çevrelerindeki nesneleri tüm duyu organlarıyla algılamaya çalışmadığını, sadece gözlerini kullandığını düşünüyor. Bunun için baskın olan görme duyusunu ortadan kaldırıp diğer duyu organlarıyla çevrenin algılanmasını sağlıyor.
Kaya, daha önceleri de körlerle pek çok proje yapmış. Belgesel çekmiş, müzelerle ortak çalışmalar hazırlamış. Son projesi de Kör Fotoğrafçılar Projesi olmuş. Doğuştan yüzde 100 görme engelli 100 kişi, Polaroid makinelerle İstanbul’u fotoğraflıyor.
Kör biri nasıl fotoğraf çekebilir ki sorusu geliyor insanın aklına...
Nuri Kaya da hemen bir hikayesini anlatıyor: “Fotoğrafçılardan biri rüzgarlı bir günde yolda yürürken hışırtı sesleriyle yakınınındaki ağacı fark etdiyor. Bu durum ona İslam öğretisinde cennette kökü yukarıda, dalı aşağıda duran ağacı çağrıştırıyor. Bu ağaca gönderme yapmak için makineyi ters çevirip kadrajını da rüzgarın sesine göre yaparak fotoğrafı çekiyor. Sonucuysa hiç fena olmuyor. Hatta aynı mekanda belki de biz olsak aklımıza böyle bir şey gelmez, çağrışım yapmazdı.”
Projenin devamında ise İskender Pala, Leyla Erbil, Selim İleri ya da Sunay Akın gibi 200 yazar devreye giriyor. Her biri seçtikleri fotoğraflar için metin hazırlıyorlar. Bu metinler, Braille (kabartma yazı) yöntemiyle fotoğrafın yanına asılacak.
Ancak bu sergi ne yazık ki hâlâ açılamadı. Çünkü Nuri Kaya’nın dediğine göre İstanbul 2010 Ajansı onları yarı yolda bırakmış. Şimdi finansal destek arıyorlar.
Zaten Galata Diyalog Derneği’nin karanlıkta yemek, karanlıkta dans ve tiyatro gibi aktiviteler yapmasının sebebi de Nuri Kaya’nın artık satacak bir mal varlığının kalmaması...
Siz de onlara destek olmak istiyor ama “Yarın mümkün değil, gidemem” diyorsanız, 27 Mart’ta Stand Up gösterisi izleyip müzik dinleyebilir, 8 Nisan’da Soner Arıca & Ferhat Köse Akustik şovunu izleyebilir ya da 27 Nisan’da Münir Nurettin Selçuk Anma Gecesi’nde solist Eda Karaytuğ’a eşlik edebilirsiniz.
Zifiri karanlıkta yapılacak tiyatro gösterisi yarın saat 13.00 ve 20.00’de. Biletler 40 lira. Tel: 0532 342 25 38.