Savaş Özbey
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2009 00:00
Çook canım sıkkın çoook. Sebebini sorma ey mütecessis okur, arkadaşlarım bile pare pare: Kimine göre şımarıklıktan, kimine göre haklı içimdeki katran. Sebebini boşverin, ben size ilacını söyleyeyim: İstanbul terapisi!Girdi koluma arkadaşım, doğru Eminönü’ne. Önce Tahtakale üstü az Mısır Çarşısı. Baharatçılar, kuşlar, balıklar, sülükler, turistler, seyyar yemişçiler derken, istikamet Galata Köprüsü. Yeni Cami’nin önündeki altgeçitle deniz kenarına.
Galata Köprüsü’ne varınca köprüyü kat’a düz geçmeyeceksiniz. Köprünün raconu alt katına inip bir Haliç’e, bir Boğaz’a doğru zikzaklar yapmak. Böylece bütün lokantaları kafeleri görüp, köprünün her yanını keşfedebilirsiniz. Yalnız nedir o restoran çığırtkanlarının mütecavizliği? Zavallı turistler! Kendilerinden başka kimseye sempatik gelmeyen yarım yamalak İngilizceleri ve sulu esprileriyle sadece turistleri değil, turiste benzettikleri Türkleri de köprüye hatta dünyaya geldiklerine pişman ediyorlar.
Kızdık, hiçbir yere oturmadık, devam Karaköy’e. Karaköy’de tam iskelenin karşısında sevdiğim birkaç kıyı lokantası var. Topkapı Sarayı’nı tam cepheden görürler; oturumlara, sefalara doyum olmaz. Oraya gidiyoruz.
Fakat o da ne! Kalleş İDO, iskeleyi büyütmüş, inadına da boydan boya siyah cam çekmiş denizin ve zevkimizin önüne. Oturup deniz görmek mümkün değil. Hayırlarla andık tabii müsebbiplerini. Neyse ki taa en baştaki lokantanın önünde, kıyıya bağlı iki geminin arasından sarayı gören boş bir masa bulduk da kimseler kapmadan kuruluverdik.
Vapura yetişmeye çalışanları seyredip eğlenirken, siparişlerimiz de gelmeye başladı. Her bir tanesi başparmağım kadar barbunyalar, mis gibi Ezine peyniri, tazecik çoban salata, pamuk gibi ekmekler. Açık hava, iyot kokusu, yürümüşüz, acıkmışız... Çatal matal hak getire, ekmekle giriştik lezzetlere. Üstüne çıtttır çıtır kalamar, çupra...
Aslan sütü de gelince masaya, yesek mi yoksa dokunmayıp yanına mı yatsak bilemedik.
İki kişi 60 lira hesap ödedik ama eve dönmek için kalkıp Tünel’e doğru yürürken artık ne katran, ne gam, ne kasavet. Çocuklar gibi şendik!
TEKNOLOJİ-GÜZELLİK-BAKIMTopuk botoksu OUT
Yüksek topuklu bir ayakkabıyla her kadın boyunu 20 santime kadar uzatabiliyor. Ama bedeli ağır: Stilettotarsal yani yüksek topluklu giymekten kaynaklanan topuk ağrısı. Çaresi topuklara botoks yaptırmak. Jennifer Aniston’dan Angelina Jolie’ye kadar birçok kırmızı halı kraliçesinin, aslında bu topuk botoksu sayesinde o kulelerin tepesinde durduğu söyleniyor.
HD makyaj IN
High Definition teknolojisinin televizyonlarda kullanılmasıyla beraber ünlüler, sunucular ve modacılar arasında ona uygun bir makyaj ihtiyacı doğdu. Çünkü en ufak pudra tanesini bile fark edilebiliyor. Cargo firması bu sorunu çözen HD makyaj serisi geliştirdi. Yüz ve makyaj hatları daha az görünecek ama bunun için ağustosu beklemek gerek.
İLİŞKİLER-AŞK-CİNSELLİK
Yapay ilk gece zarı IN
Sevgilinizle ilk gecenizi tekrar yaşamaya ne dersiniz? O zaman bu plastik ilk gece simülatörü tam size göre. Reklamlarında, her iki tarafa da ilk aşk hissini tekrar yaşatır deniyor. Erkekler iki kere dikkat! İnternetten 15 dolara edinilen bu masum oyuncak, cinsel geçmişleri konusunda dürüst davranmayan kadınların elinde aldatıcı bir silaha da dönüşebilir.
Birleşen dövmeler OUT
Tek başına anlamı olmayan ama bir başka dövmeyle yanyana geldiğinde bir şekil alan yeni dövmelere birleşen dövme deniyor. Aşkınızın bütünleştiren yanını estetik bir şekilde ortaya koymak isterseniz iyi fikir olabilir. Tek kusuru şimdiden çok sayıda ayrılmış çiftin hiçbir manaya gelmeyen yarım dövmelerle dolaşması.
YENİ LAFTo Erdogan, erdoganning
To erdogan, İngilizce’de çekip gitmek, terk etmek, bırakmak... Başbakanın Davos’taki bidahada’sına atfen Time yazarı Justin Fox’un Davos’tan Öğrendiklerim başlıklı yazısından yayıldı. Uludağ Sözlük’teki çocuklar cümle içinde de kullanmış: I erdoganned the party last night / Dün gece partiyi erdoğan’ladım. Yani partiyi terk ettim ya da partiden anamı da aldım gittim.
HAFTANIN OLAYI Depardieu’nün âşıkları
Cümle Fransız matbuatı bu hikayeyi yazıyor. Olay Fransa’da işçilik yapan Osman Boz’un başına geldi. Osman Boz bir ay önce kendine bir telefon aldı. Ama ilk geceden itibaren telefon susmak bilmiyor. Çeşitli yaşlarda birçok kadın Guillaume diye birini soruyor. Hatta “Guillaume seni çok özledim” gibisinden SMS mesajları... Meğer Osman Boz’un aldığı numara, Gerard Depardieu’nün oyuncu oğlu Guillaume Depardieu’nun numarasıymış. Yakışıklı Guillaume Depardieu birkaç ay önce öldü. Aile numaranın en az bir yıl başkasına verilmemesini istemiş ama servis sağlayıcısı dikkate almamış. Arayanlar Guillaume’un öldüğünü bilmeyen âşıkları. Mağdur Osman Bey ne dese beğenirsiniz: “Tevekeli değil telefonu alacağım gün Depardieu rüyama girmişti.”
ÇEVRE-SAĞLIK-EĞLENCEDans et, soğusun OUT
Dünyanın ilk ekolojik gece kulübü Greenhouse kışın New York’ta açıldı. Peşinden Londra’daki Club4climat geldi. Eko-gece kulüplerinde ses ve ışık sistemi için gereken güç, müşterilerin pistte zıplarken ürettikleri enerjiden emiliyor. İçerideki her şey organik ve doğa dostu, daha az su tüketiliyor. Kulübe araç yerine bisikletle gelenlere giriş bedava.
Nano güneş kremi IN
Ekolojik kulüplerde bütün kış tepindiler ama küresel ısınma dinmedi. Yazın ilk bombasıysa nano güneş kremi. Madem soğutamadın bari korun hesabı. Kremi bir kere sürünce nano tekleoji sayesinde deniz suyundan, terden, güneş ışınlarından hatta havluyla kurulanmanızdan bile etkilenmiyor. E peki sonra nasıl çıkacak? Denemek isteyene Vivatinell’in 125 gramlık Enjoy’u 65 lira.