32 yaşındaki Ermeni gelin Hermina’yla, Of’un 20 kilometre ilerisindeki Keler Köyü’ndeki evinde tanıştım. Lafa, “Hermina, İstanbul’dan geldim ama ben de Trabzonluyum” diye girdim. Beni baştan aşağı süzdü ve tipik bir Karadeniz şivesiyle, bana kahkaha attıran şu cümleyi sarfett: “Karilar hayat gorünce sosyete oldi!”
Hermina, altı yıl önce geldiği Trabzon’da esprisiyle, şivesiyle, ağzına geleni dan diye söylemesiyle tam bir Karadeniz kadınına dönüşmüş. Adının Hermina olduğunu bilmese, aldığı Türk ismi Ayşe’yle onu doğma büyüme Trabzonlu sanabilirim.
Memleketi Ermenistan’dan, 17 yaşındayken henüz kendi çocuğu daha bir yaşındayken, Kaliforniya’ya başka insanların çocuklarına bakmak için ayrılmış. Birkaç yıl Amerika’da çalıştıktan sonra, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ve son olarak da Dubai’de çalışmış. Ta oralardan, yolunun Trabzon’a düşme hikayesiyse, kızkardeşinin camilere hat yazan bir hattatla evlenmesiyle başlıyor.
YALNIZ KALDIĞIMIZDA İŞARETLE ANLAŞTIKHermina, Avrupa’ya tamamen yerleşmeden önce, son bir kez kardeşini görmek için Trabzon’a gelince, onu bu habere konu eden olaylar silsilesi de peşinden gelmiş. “Kızkardeşimin evinde oturmuş haberleri seyrederken, üzerine yeşil örtü serilmiş tabutlar ve arkasından ağlayan insanlar gördüm. Tek kelime Türkçe bilmediğim için kızkardeşime, “Ne oldu, niye bu insanlar ağlıyor?” diye sordum. O da, bir köyü sel aldığını ve beş kişinin öldüğünü söyledi. Aradan zaman geçti eniştemin yanında bir adam gördüm, sonradan selde ölenlerden birinin onu eşi olduğunu öğrendim. Eniştemle arkadaşlarmış, eve gidip gelmeye başladı.”
Hermina, bunları söylerken söze Ali Şimşek (37) giriyor, o da kendi cephesinden olayları anlatıyor: “Rahmetli eşimin ölümünden sonra, dört çocuğum, hasta ve yaşlı annemle tek başıma kaldım. Ablamlar bir süre çocuklara bakmak için geldiler ama herkesin bir düzeni var. Birkaç hafta baktıktan sonra dönmek zorunda kaldılar. Eşimin acısı içimde olsa da, çocuklarıma analık yapacak biriyle evlenmek zorundaydım. Bana çok insan gösterdiler, hepsine dürüst oldum. “Dört çocuğuma ve anneme bakabilecek misiniz?” dedim. Kimi havalara baktı, kimi “Fark etmez” dedi. Ama hiçbirinde çocuklarıma annelik yapacak samimiyet yoktu. Sohbet için gittiğim arkadaşımın evinde Hermina’yı gördüm. Arkadaşım, “Baldızım çok iyidir ama burada çok kısa bir süre kalıp Avrupa’ya gidecek. İkna edebilirsen onunla evlen” dedi. İkimiz de birbirimizin dilini bilmiyorduk, dinlerimiz farklıydı ama onda bir sıcaklık hissettim. Baldızımın Türkçesi çok iyiydi, onun sayesinde anlaşmaya başladık. Yalnız kaldığımızda da, işaretlerle iletişim kurduk. Onu, benimle evlenmesi için ikna etmeye çalıştım.”
YÜKSEKTEN BAKIYORDUM İNSAN BEĞENMİYORDUM
Hermina gülerek lafa giriyor; “Biraz artistlikler yaptı, çiçek falan getirdi, kandırdı beni”...
Ali, Hermina’yı onunla gelmesine ikna ettiğinde, gece karanlığında köye getirdiğini, gündüz getirirse kaçacağından korktuğunu itiraf ediyor gülerek. Hermina ise hâlâ nasıl ikna olduğunu bilmiyor: “Nasıl oldu bilmiyorum. İçimde hiç korku yoktu. Sanki her şey iyi olacak diye hissettim. Eşimi sevdim ve gözüm başka bir şeyi görmedi galiba. Onun çocuklarına sarıldığımda, kendi çocuğumun hasretini gidermeye çalıştım. Çok sevdim onları, onlar da beni sevdi. Bu duruma en çok annem şaşırdı. Çünkü, “Hayatta bir başkasının çocuğuna bakıp evlenmem” diyordum. İnsan beğenmiyordum. Çok yüksek yerden bakıyordum. Daha önce hiç köyde yaşamamıştım. Annem, “Büyük konuşursan işte böyle olur” diye bana güldü.”
Hermina bunları anlatırken, çayından bir yudum alıp, eliyle dizlerine vurup, “Yani anlayacağın, oldum tam bir köy karısı” diyor.
Hermina, Ali’yle birlikteliğinin ikinci yılında Müslüman olmaya karar vermiş. En etkilendiği şeyin, herkesin herkese yardıma koşması olduğunu söylüyor. Köye gelin geldiği ilk zaman pantolon giyerken, Ali’nin ona etek hediye etmesiyle etek giymeye başlamış. Başını örtmesini de, “Herkes örtüyordu, ben de örtüm. Beni kimse zorlamadı. Hatta görümcelerim, ‘Bizde zorlama yok, istiyorsan kapanırsın’ dediler. Hermina, Müslümanlıkla ilgili en şaşırdığı hikayesini anlatıyor: “Ramazan ayında, oruç tutmayı anlattılar bana.
Yemek yemeyeceksin, su içmeyeceksin dediler. Ben de ne yemek yedim ne su içtim ama fındık yiyordum. O zaman, ‘Hani oruç tutuyordun, fındık yiyorsun’ dediler. ‘O yemek değil ki, fındık. Bu da mı yok’ dedim, herkes bana çok güldü.”
ALTI YILDIR BİRLİKTELER AMA GEÇEN HAFTA EVLENEBİLDİLEROf Kaymakamı Tuncay Sonel’in, yetim ve öksüzler projesi olmasaydı, Hermina ve Ali belki de hiç evlenemeyecekti. Kaymakam Tuncel Sonel, önce Of’taki yetim ve öksüz çocukları tespit edip, anne ya da babaları hayatta olsaydı, onlardan ne isterlerdi diye sordu. Cevap verenler arasında, Ali’nin çocukları da vardı. Anneleri hayatta olsaydı bebek, kolye ve kitap isteyeceklerini yazdılar. Kaymakam Tuncay Sonel, hediyelerle birlikte eve gittiğinde Hermina’nın hikayesini öğrendi. Hermina’nın Türkiye’de kalıp Ali ile evlenebilmesi için bürokratik işlemlerin halledilmesi talimatını verdi. Böylece çift, altı yıllık bekleyişten sonra geçen hafta evlenebildi. Dört ve iki yaşında olan çocuklarının nüfus cüzdanları da çıkarıldı. Hermina, Ayşe adıyla üç yıl sonra Türk vatandaşlığına da geçebilecek.
HALA NİYE BU KAVGAPeki, her şey iyi güzel de, bir tarafta milliyetçi bir Trabzonlu, diğer tarafta tarihte bir türlü hesap kesilememiş Ermeni sorununun ortasında genç bir kadın. Nasıl oldu da, bütün hassasiyetler birden bire rafa kalktı? Nasıl oldu da, dışardan gelen çatlak seslere kulak tıkandı?
* Hermina Dalmazyan: Çocukluğumda, öğretmenler sürekli Türkleri anlatırdı, o zamanlar yaptıklarına çok kızardım. Ama şimdi başka düşünüyorum. Türkiye barışmak istiyor ama bizim Sarkisyan kabul etmiyor. Ne yapmaya çalışıyorlar, ellerine ne geçecek bilmiyorum. Ben çocukluktan beri Türklerin Ermeniler’e yaptığı hikayelerle büyüyüp, dilini bile bilmediğim bir ülkede, üstelik dört çocuklu ve yaşlı annesi olan bir Türkle evlenebiliyorsam, demek ki insanlar problemi ortadan kaldırabilir.
* Ali Şimşek: Tarihte, Ermenilerle aramızda kötü şeyler yaşanmış. Onlar bizi vurmuş, biz onları vurmuşuz. Ama hâlâ niye bu kavga sürüyor? Bana herkes, “Niye bir Ermeni’yle evlendin?” diye sordu ama eşim herkese kendini öyle sevdirdi ki, bunu söyleyenler zamanla söylediklerinden utandı. İnsanlar ona hiç kötü bakmadı. Geçenlerde Sarkisyan, yine tansiyon arttırıcı konuşmuş, hanıma dönüp, “Sizinki, yine ortalığı karıştırıyor” diye takıldım.