Kara çarşafımı nasıl yaktıysam türbanımı atmayı da bilirim

Güncelleme Tarihi:

Kara çarşafımı nasıl yaktıysam türbanımı atmayı da bilirim
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2007 00:00

Asiye Genç (23), Erzurum-İspir’in Yeşiltepe Köyü’nden. Altı erkek kardeşi var. Arıcılık ve hayvancılıkla uğraşan muhafazakár babası Abdurrahman Genç, ilkokuldan sonra okula göndermedi. 14 yaşında çarşafa soktu. Kocaeli’nin Gebze İlçesi’ne taşındıktan iki yıl sonra çarşafını yaktı Asiye.

Açık öğretime gizlice kayıt yaptırdığında 17 yaşındaydı. Gizlice ders çalıştı, diplomasını aldı. Şimdi Açık Öğretim Lisesi’nde. Durumu yeni öğrenen babasını, Asiye’nin kardeşi Adem ikna etti. Asiye, okuma tutkusunun romanını yedi yılda kurguladı, günlüğüne notlar aldı. Geçen yaz, yine ailesinden gizlice tamamladı. 163 sayfalık "Okuma Aşkı" için yayınevi arıyor. Asiye azim ve cesaret abidesi bir genç kız. Eminim ki üniversiteyi bitirecek, yazar da olacak.

Asiye ilkokulu bitirdikten sonra yıllardır dinlediği "İstanbul’a taşınacağız" sözünün bir an önce gerçekleşmesini bekledi. Köyde ortaokul yoktu. Hem belki babası büyük şehirde değişir, kızını okutmaya ikna olurdu. Asiye cesaret edip okumak istediğini babasına söyleyememişti. Gebze’de amcalarıyla ortaklaşa aldıkları arsaya apartman yapılıyordu. Gebze’ye gelebilmek için dört yıl beklemesi gerekiyordu. Asiye evin tek kızıydı, annesi hastaydı. Altı erkeğin yemeği, bulaşığı, çamaşırı, inek ve koyunların sağılması; hep Asiye’nin eline bakıyordu. 14 yaşına basmıştı. Köydeki akranları, yavaş yavaş kara çarşafa giriyordu. Annesi okuryazar değildi. Kocasına itiraz etmeyi bile aklına getirmezdi. Sessiz, pasif, kaderciydi. Asiye, annesinin bu özelliklerini iyi bildiği için erkek kardeşi Adem’le babasına haber gönderdi. "Bana çarşaf almasın, giymem" diye. Bir akşam üstü babası önüne bir paket içinde kara çarşafı bıraktı. Ağlaması, tepinmesi fayda etmedi. Sokağa çıktığında giymek zorunda kaldığı bu giysi için "İçim daralıyordu. Sadece gözlerim açıkta kalıyordu. O halde çıkmak istemiyordum, ilkel ve saçma geliyordu" diyor.

GEBZE’DE AYNI HAYAT

Bir sonbahar günü İstanbul sınırındaki Gebze’ye ulaştılar. Okullar açılmak üzereydi. Eve yerleşir yerleşmez Asiye cesaretini toplayıp babasının karşısına geçti: "Baba beni okula gönder, okumak istiyorum." Babası gözlerini gözlerine dikti. "Kız kısmı okumaz" dedi. Gebze’deki hayatında hiçbir şey değişmedi. Tek başına sokak yasaktı. Ailesiyle dışarı çıktığında da kara çarşaf giyiyordu. Evleri, Ticaret Meslek Lisesi’nin yanındaydı. Tül perdenin arkasından, zil sesiyle ıssızlaşan okul bahçesini, teneffüs saatlerini, öğretmenleriyle yürüyen öğrencileri gördükçe ağlama krizlerine girdi.

Asiye, herkesten gizli kendine kocaman, kalın bir defter aldı. Her gün yazmaya başladı. Gittikçe büyüyen okuma aşkını, "eğer okursam" diye başlayan hayallerini. "Geçen gün günlüğümü okudum. 15 yaşındayken şöyle yazmışım: Okuyacağım okuyacağım o-ku-ya-ca-ğım. Beni Allah’tan başka kimse durduramaz."

Her yaz başında köye gidiyorlardı. Hayvanlar, arı kovanları, çift çubuk işleri sonbahara kadar devam ediyordu. Asiye gittikçe içine kapandı. Kimseyle konuşmuyor, çabucak parlıyordu. Bir gün köyde kara çarşafını aldı, sobaya tıkıp kibritle tutuşturdu. Öyle kararlıydı ki babası bile donup kaldı, ses çıkaramadı.

GÖRÜCÜLERE HAYIR

Asiye güzel kız. Mutaassıp ailenin, biricik namuslu kızı. Çok geçmeden evdeki görücü trafiği hızlandı. Asiye hepsine "hayır" dedi. Peki, astığı astık babası nasıl emrivaki yapmamıştı? "Babam, babaannem çok istediği için annemle evlenmek zorunda kalmış. Annemle iyi anlaşamadığı için eş seçimini bana bırakıyor. Arkadaşının oğluyla evlenmemi çok istedi ama mutsuz olursam, günaha gireceğini düşündüğü için reddetmeme itiraz etmedi. Babam aslında çok iyidir. Sadece değerlerimiz farklı."

Asiye, günlerden bir gün amcasının, kızlarıyla konuşmasına kulak misafiri oldu. "Amcamın benden küçük kızları okumak istemiyordu. Onlara ’Bari açık ortaokula gidin, bir şeyler öğrenirsiniz’ dedi." Dışarıdan okuyabileceği bir okulun varlığını öğrenince beyninde şimşek çaktı. Ama bu okula kayıt ancak yazın yapılıyordu. Yani Asiye’nin köyde olduğu zaman. İsyanı kimseyle konuşmama, içine kapanma oldu. O yaz, köye gitme vakti gelip çatınca bağırıp çağırmaya, kapıları çarpmaya başladı. Odasına kapandı. "TV’de istediğim kanalı seyretme şansım bile yoktu. Kumanda aletini geçen yıla kadar elime bile almadım. Okumama engel olmayacak biriyle evlenmeyi düşündüm, fikir gerçekçi gelmedi. İntiharı çok düşündüm ama teşebbüs etmedim. Ne yapıp edip okuyacaktım."

Babası Asiye’nin odasına gelip davranışlarının nedenini sordu. Asiye bu kez ağlayıp yalvardı. Babası da "Köye gidelim, seni Erzurum’daki bir okula yazdırırım" dedi. Asiye kulaklarına inanamadı, şüphelendi. Arkasından gidip babannesiyle konuşmalarını dinledi. "Babaannem, kandırıp götür, köyde bir güzel döversin, bir daha da sesi çıkmaz, dedi." Asiye, tavan arasına kaçıp saklandı. Ailesi köye gidince açık ortaokula kaydolacaktı. Karanlık çöktü. Tam seviniyordu ki onu buldular.

Sonraki yaz, köye gitmeden önce Asiye kayıt için gerekli tüm evrakları tamamladı. Amcasının kızına, kimseye söylemeyeceğine yemin ettirip verdi. "Kaydımı yaptırdı. Babamın gazabından korktuğu için kimseye söylemedi." Geceleri el ayak çekildikten sonra odasının kapısını kilitleyip ders çalıştı. Ailedekiler elinde kitap, defter görmedi.

Sınavlar için İzmit’e gitmesi gerekiyordu. "Sabah erkenden kalkıyor, ışığı açmıyordum. Parmaklarımın ucunda yürüyor, ayakkabılarımı sokakta giyiyordum." Okul için her yıl kayıt yenilemek gerekiyordu. Her yaz köye gittiği için aksattı. Bu nedenle Açık Öğretim Ortaokulu’nu altı yılda bitirebildi. Keşke, diyor, "Annem bu kadar korkak olmasa her şey farklı olurdu. Köydeki okuldan sıra arkadaşım diş hekimi oldu. Çünkü erkekti."

ŞİMDİ LİSEDE

Yıl, 2006. Ortaokul bitmiş, sıra Açık Öğretim Lisesi’ne kaydolmaya gelmişti. Asiye bir plan yaptı. Ailede tek üniversite öğrenimi gören, Gazi Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğrencisi kardeşi Adem’e gizlice ortaokulu bitirdiğini, liseye kaydolacağını, köye gitmeyeceğini anlattı. Mayıs ortasında tüm ailesiyle birlikte kendisi de köye gitmek için hazırlandı. Eşyalar, valizler denkleştirildi. Tam evden çıkacakken Asiye, "Siz gidin, ben arkanızdan yetişirim" dedi. Adem de babasını sakinleştirdi, kardeşinin otobüsü kaçırdığını, başka otobüsle sonra gelebileceğini söyleyip ikna etti. Hem Asiye evde yalnız değildi, kamyon şoförü ağabeyiyle yengesi, yeğeni vardı nasıl olsa.

Liseye kaydını yaptırdıktan sonra Asiye sıkı bir programı uygulamaya koyuldu. Yıllardır kafasında kurduğu, notlar aldığı romanını ailesinin köyde kalacağı dört buçuk ayda bitirmek üzere çalışmaya başladı. Sabahlara kadar yazdı, planladığı sürede bitirdi.

Artık liseye kaydolduğunu, roman yazdığını bugün bütün ailesi biliyor. Liseyi üç yılda bitirmesi için köye gitmemesi gerekiyor. "Allah’tan ki babam artık bana karışmıyor, dayak atmıyor. Tek kız çocuğu olmamın avantajı da var. Bana düşkündür, çok sever."

TIP YA DA EDEBİYAT OKUYACAĞIM

Asiye, üniversiteyi açık öğretimde okumak istemiyor. "Dershaneye gidip üniversite sınavına iyi hazırlanacağım. Tıp mı, edebiyat mı karar vermek için de sayısal bölüme geçeceğim bir yıllığına." Üniversitede karşılaşacağı muhtemel türban sorunu için çözümü ise şimdiden düşünmüş: "Annem gibi cahil kalmak istemiyorum. Kara çarşafımı nasıl yaktıysam, türbanımı da atarım."

Çirkin ördek değilim, kuğuyum

Farklı bir şey üretmeliydim, ayaklarımın üzerinde durabileceğim bir alanda para kazanmalıydım. Kültür seviyesi yüksek bir çevrede, kendi kararlarını yaşayan, üretken; Asiye değil, insanlara yardım eden Asya olmak, otomobil kullanmak, tatile çıkmak, bir de kedim olsun istiyorum. Akranlarım kaderine razı olmuş, çeyiz hazırlıyor, birbirine ördükleri dantelleri gösteriyorlardı. Onlar gibi yaşamıyordum, aynanın karşısına geçmiş, ağlıyor, nasıl okuyacağım, diyordum. Karşımda dinleyicileri hayal ediyor, okuma isteğim üzerine nutuk atıyordum. Beni anlamıyorlar ama çirkin ördek değilim, kuğuyum, diyordum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!