Kapımdaki damat

Güncelleme Tarihi:

Kapımdaki damat
Oluşturulma Tarihi: Ocak 06, 2013 00:00

Bir sabah kapıyı bir açıyorsun, damatlık elbiseleriyle bir Biscolata erkeği karşında duruyor, çipil çipil gözleriyle sana bakıyor deselerdi milyonlarca cevabım olurdu ama iş gerçeğe binince tek yaptığım memleketten Hulusi Amcam gelmiş gibi adama sarılıp, sırtını sıvazlamak oldu.

Haberin Devamı

Rüyamda yine kaybolduğuma, gideceğim yeri bulamadığıma dair bir kâbus görüyordum ki zilin çalmasıyla uyandım. Bizim evde kapıya her zaman kardeşim baktığı için, kargo, apartman görevlisi ya da en fazla otomatiğe basmamızı rica eden anahtarsız cinnetlik bir komşudur diye uykuya dalmak için kendimi hazırladım. Hazırladım hazırlamasına da birtakım sesler gelmeye başladı. Bir sürü insan sesi uğultu gibi ne oluyor diye ayaklandım, kapının oraya gittim takım elbiseli damat gibi giyinmiş pırıl pırıl parlayan bir Biscolata erkeklerinin atası Carlos!

BÖYLE NİMETLERE HAVLANIR MI HİÇ?

Önce hâlâ rüyadayım zannettim, sonra bu bir rüyaysa adam niye giyinik ve arkasında bir sürü kişi var diye sorgulamaya başladım. Ama hâlâ gözlerim açık değil, hatta suratım saatlerce uyumaktan şişmiş, saçlarım uyku topuzu, pijamam ve sürekli havlayan köpekler!
Evet, rüya değildi! Biscolata güzel bir sürpriz yapmış, takvim hediyesini ayılıp bayıldığımız Carlos ile yollamış. İki kardeş pijamalarımızla kalakalmıştık. Zodi ve Puki de hayatı boyunca bizim kapının önünde o kadar kişiyi görmediği için sanırım, korktular. Zodi fırladı, kaçtı. Arkasından köpeği tutmak için koştular. Puki ise düşman görmüş gibi Carlos’a havlamaya başladı. “Kızım, sen ne yapıyorsun? Böyle nimetlere havlanır mı? Hiç mi annene çekmemişsin?” diye dürtüyorum ama yok, hâlâ havlıyor. Ne yapacağımı bilemedim! Sanki memleketten Hulusi Amcam gelmiş gibi adamı sardım sarmaladım, sırtını da sıvazladım, takvimimi aldım, kapıyı kapadım. 10 dakika sonra da olayın gerçekliğiyle kendime geldim.

Haberin Devamı

BİLİNÇALTINDA ERKEKLEŞMEK

Hayat işte hep böyle! Her gün bakkalın önünden tiril tiril en güzel kıyafetlerinle geçersin bir Allah’ın kulu seni görmez; bir pazar günü, kahvaltı hazırlayacağın tutar nasılsa kimse görmez diye pijamalarının altına çizmelerini giyip koşturarak gidersin, bakkalın içi Miss Turkey Erkek Güzellik Yarışması adaylarıyla dolu olur. Her gün Bülent Ersoy’un gerdanı gibi kendini süslersin, makyajın bütün sırlarını ilmek ilmek yüzüne dokursun bir halt olmaz, bir gün iş yerinde makyajımı yapayım dersin, taksiyi beklerken eski sevgilinin yeni kız arkadaşını görürsün. Kızın sana bakışı değişir tabii, suratını bembeyaz görünce, “Yazık, benimkinden ayrıldıktan sonra lösemi olmuş” diye düşünür. Hep ama hep sen uygunsuzsan hayat senin için bir şeyler yapıyor demektir.
Bir de şu gerçek var: Firdevs Yöreoğlu gibi kapıyı açsam ne olacak? Adam takım elbisesini parçalayıp beni nikâhına mı alacak? Asıl sorun başka... Kadın bedeninin yıllarca meta olmasına kıyametleri kopardık, erkeklerin o bakış açısını çiğ hatta iğrenç bulduk. Markaların kadın bedeniyle ilgi çekmeye çalışmasını ucuzluk olarak niteledik ama iş erkeğe dönünce ay bir hoşuma gitti, bir hoşuma gitti. Meğersem içimde intikam almak isteyen bir şey varmış, biri soyunsa da yemeden içmeden ondan bahsetsek diye bekliyormuşum. Aynı şeyi başka bir adam yapsa, demediğimi bırakmam ciddiye bile almam. Bilinçaltında erkekleşmek mi bu hırslı beğenmenin adı yoksa eşitlenmek mi bunu bilmiyorum ama yıllarca kadının kusursuz olma uğraşı erkeğe de geçtiği için açıkçası mutluyum. Biraz da onlar düşünsün azıcık yemekle doymak nasılmış, genetik kusurlardan nefret etmek nasılmış, soyunmaktan utanmak ne demekmiş şimdi onlar düşünsün!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!