Kapılar onlarla açılıp onlarla kapanıyor

Güncelleme Tarihi:

Kapılar onlarla açılıp onlarla kapanıyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 20, 2006 12:00

Haberin Devamı

ALMANYA’nın kilitçiler şehri olarak bilinen Velbert’deki en büyük ve en köklü kilit fabrikalardan GTV beş yıldan bu yana Türklerin. Türkiye’deki kilit devi Kale Kilit’in ortak olduğu GTV’nin, ortağı ve genel müdürü Sivaslı Cafer Çarpaz (45) beş yıl önce kapanma tehlikesi içindeyken satın aldıkları firmayı başarılı çalışmalarıyla kar eden bir kurum haline getirdi.

1780 yılında kurulan ve 66 kişinin çalıştığı firma özel kilit üretiminde Almanya’nın en büyük 10 firması arasında. Genç yaşta atıldığı ticarette kimi zaman işçi yurtlarında kumaş satan, kimi zaman sinema işleten Çarpaz, kilit sektöründeki başarısının sırrını 20 yıllık deneyimine ve Kale Kilit’in sahibi Sadık Özgür’ün desteğine bağlıyor.

Fabrikaya her sabah geldiğinde pres makinesinin sesini duymanın kendisine büyük bir haz verdiğini söyleyen evli ve 4 çocuk babası Çarpaz, "Fabrika adeta benim ikinci evim. Başarılı olmak ve bir kişiye iş vererek onu işsizlikten kurtarmak dünyanın en güzel şeyi" diyor. Türklerin Almanya’da pek de söz sahibi olmadığı kilit sektöründe büyük bir başarıya imza atan başarılı işadamı Çarpaz başarı öyküsünü bizlerle paylaştı.

Haberin Devamı

Almanya’ya nasıl geldiniz ve kilit işine girmeden önce neler yaptınız?

Annem ve babam Almanya’daydı. Ortaokulu Sivas’ın Divriği İlçesi’nde bitirdikten sonra aile birleşimiyle 1974 yılında Almanya’ya geldim ve eğitimime burada devam ettim. Çok başarılı bir öğrenci olmadığım için üniversiteye gidemedim. Türkler arasında popüler olan otomobil tamirciliği mesleğini yaptım. Meslek eğitimim biter bitmez ticarete atıldım. O yıllarda işçi yurtları vardı. Oralara gidiyor metre ile kumaş satıyordum. Bu arada sinema alanında bir boşluk olduğunu görüp o alana yöneldim. Uydu antenleri, kablolu yayınlar filan olmadığı için Türkler Türkçe televizyonları izleme şansına sahip değildi. Montabauer ve çevresinde sinemalar kiralayıp Türk filmleri oynatmaya başladım. Sinema tıklım tıklım doluyordu. İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur çok meşhurdu ve filmleri seviliyordu. Filmlerini kiralamak için 700-800 Mark para ödüyordum. Sonra, kiraladığım sinemalardan birini satın aldım. Sinemayı satın aldıktan iki-üç ay sonra videolar çıktı. Müşteriler azalmaya başlayınca ben de sinemayı elden çıkardım. Sinema maceram iki yıl sürdü.

Kilit işiyle nasıl tanıştınız?

Haberin Devamı

Kale Kilit’in sahipleriyle akrabalığım var. Sinema işine nokta koyduktan sonra Kale Kilit’in sahibi Sadık Bey ve oğlu Sedat Özgür’e Almanya’da malzeme alımlarında yardımcı olmaya başladım. Birlikte fuarlara gidiyorduk. Bu işe bir süre devam ettikten sonra deri işine girdim. Türkiye’den ithal ettiğim derileri Almanya’da pazarlıyordum. İşler büyüyünce Türkiye’de yatırım yaptım. Fakat girdiğim ortalıkta çok zarar ettim. Bunun üzerine deri işini bıraktım. Almanya’ya geri dönerek Kale Kilit’in ürünlerini pazarlamaya başladım. Sadık Bey o günlerde bana çok destek oldu ve beni büyük bir tüccar yapacağını söyledi. Ürünlerimizi pazarlamak için müşterileri birlikte dolaşıyorduk. Bazı müşteriler ürünlerimizin markasız olduğunu söyleyip küçümsüyorlardı. Benim zoruma gidiyordu. Ama Sadık Bey bana, ’kafana takma kapıdan kovsalar pencereden gireceğiz’ diyordu. Tabi o zamanlar bizi küçümseyenler şimdi en iyi müşterilerimiz.

Haberin Devamı

GTV’yi satın alma fikri nasıl doğdu?

GTV kilit fabrikasını 5 yıl önce satın aldık. GTV firması bizim müşterilerimiz arasındaydı. Bir dönem ödemelerde zorlanmaya başladılar. Şirket yetkilileriyle yaptığım görüşmede şirketin kayyıma girdiğini öğrendim. Bana şirketi satın alıp alamayacağımı sordular. Kale Kilit ile irtibata geçtim. Kale Kilit, GTV 1780 yılında kurulmuş eski bir firma olduğu için ilk başta pek sıcak bakmadı. Ancak daha sonra almaya karar verdik. Devraldığımızda firma zarardaydı. Çok kısa sürede kara geçirdik. Firmayı ayağa kaldırmamızda Sadık Bey’in tecrübe ve çabalarının çok büyük katkısı oldu.

Şirketi devraldığınızda ne gibi zorluklar yaşadınız?

Haberin Devamı

Şirketi devraldığımızda çok zorlandık. Fabrikanın 85 çalışanı aylarca maaşlarını alamamıştı. İşçilerin yaş ortalaması 54’tü. Kendi kendime, ’eyvah yaşlılar yurdu satın almışız’ dedim. Tabi bir de ırkçı yaklaşımlara maruz kaldık. Fabrikada çalışan bir tek yabancı yoktu. Bizim satın aldığımızı duyunca Türkler iş için müracaat etmeye başladı. Türkleri işe almaya başlayınca Alman işçiler rahatsız oldu. ’Fabrika Türk kokmaya başladı’ gibi sözler geldi kulağımıza. Ancak tüm bunların altından kalktık. Çok sorun olanları işten çıkardık. Şimdi 66 çalışanımız var. Bunların büyük kısmı Almanlar. Bir çok milletten elemanımız var. Elemanlarımızla bir aile gibiyiz. Elemanlarımızın büyük kısmı iyi eğitim almış gençler. Fabrikayı satın aldığımızda sabah açıyor, akşam kapatıyordum. Kadrolarımız tam oturmadığı için bir çok şeyi kendim yapıyordum. Pazarlama, üretim, satın alma ile ben uğraşıyordum.

Haberin Devamı

Şirkette ne gibi değişiklikler yaptınız ve insanlar bu alanda bir Türk’ün patron olmasını nasıl karşıladılar?

Yurtdışına ağırlık vermeye başladık. Biz alana kadar sadece az sayıdaki Avrupa ülkesine ihracat yapılıyordu. Şimdi Rusya’ya, Arap ülkelerine ve Avrupa’nın dört bir yanına mal pazarlıyoruz. Yeni ürünler üretip, yeni pazarlara açılıyoruz. Dünyanın çeşitli yerlerindeki fuarlara katılıyoruz. Müşterilerimizin büyük kısmı bize çok olumlu yaklaştı. Buna karşın, ’Ben Türk’ü zengin etmem’ diyenler de oldu. Müşterilerimizle yakın ilişki kuruyoruz. Kimi zaman bizzat giderek ziyaret ediyorum. İki ay önce Dubai fuarına katıldık ve o bölgeden işler aldık. Orada, Müslüman ve Türk olmamızın avantajını gördük.

Çin’in tüm sektörleri tehdit ettiği bir dönemde ayakta kalmanızın ve kar etmenizin sırrı nedir?

Standart kilitleri herkes üretiyor. Uzakdoğu’dan bir Dolara kilit geliyor. Bunlarla rekabet etmek çok zor. Bu nedenle biz klasik kilitler yerine özel kilitler üretiyoruz. Master kilit sistemlerinde uzmanız. Master kilitle bir binadaki kapıların tamamını açabilirsiniz. Örneğin bir şirketin çalışanları birbirlerinin odalarını açamazlar. Fakat genel müdür tek bir kilitle tüm personelin odasını açabilir. Bunu kilitlerin içerisine koyduğumuz pimlerle ve kanallarla yapıyoruz. Almanya’da master kilit alanında 8. sıradayız. Bunlar kişiye özel kilitler. Her anahtarın ayrı bir profili var. Size anahtarla ilgili kart veriyoruz. Anahtara ilişkin kayıtlar bizim sistemimizde 20 yıl kayıtlı kalıyor. Kaybettiğinizde bize gelip yaptırabiliyorsunuz. Taklidi ve kopyasının yapılması mümkün değil. Ayakta kalmamızın nedeni de yaptığımız özel ürünler. Kilitlerimiz daha emniyetli, daha güvenli ve daha kaliteli. 20 yıl Kale Kilit’te çalışmam ve üretim, teknik, pazarlama konularındaki tecrübem de bana avantaj sağlıyor.

İşverenler son yıllarda yatırımlarını yurtdışına kaydırıyorlar. Sizin böyle bir düşünceniz var mı?

İşverenlerin Almanya’dan kaçmaları haksız değil. Burada işçi maliyetleri çok fazla. Vergiler yüksek. Almanya’da sendikanın onayı olmadan işçi alamazsınız veya çıkartamazsınız. Bir işçi rapor alıp 6 hafta işe gelmese bile maaşını ödemek zorundasınız. İşverenler bu nedenlerden ötürü kaçıyorlar. Diğer ülkelerde böyle değil. İşçiler daha iyi çalışıyor. İleride şartlar bizi zorlarsa belki taşınırız. Ancak bunun kararını tek başıma değil ortağımız Kale Kilit ile birlikte verebilirim. Türkiye’de de yatırım yapabiliriz. Maliyetler önemli bir faktör. Artık Almanya’da kilit fabrikalarının sahipleri şahıslar değil. Fabrikalar ya çok ortaklı şirketlerin ya da vakıfların elinde.

İyi bir kilit nasıl olmalı?

Kilit emniyetli olmalı. Kilidin herkes tarafından kopya edilememesi çok önemli. Ucuz bir kilidin güvenliği de o ölçüde olur. Kilit bana özel yapılmışsa, kendimi daha emniyette hissederim. Kilidinizin taklidi ve kopyasının yapılması mümkün olmamalı. Can ve mal güvenliğimiz öncelikle kilidin güvenirliliğinden geçiyor. Eskiden insanlar kapılarını, pencerelerini açık bırakırlarmış ama günümüzde durum çok farklı. Kilide verdiğiniz paraya asla acımayın.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!