Oluşturulma Tarihi: Eylül 09, 2007 00:00
İstanbul yeni sanat sezonuna çok hızlı bir giriş yaptı. Bienaldi, paralel sergilerdi, tasarım haftasıydı derken nefes nefese kaldık.
Geçtiğimiz salı akşamı İstanbul Design Week’in (İstanbul Tasarım Haftası) açılışı vardı eski Galata Köprüsü’nde.
Endüstriden sanata, medyadan modaya, tekstilden çevreye kadar tasarımın her türünün en uç örneklerini görmek mümkün.
Gerçekten ufuk açıcı bir etkinlik.
Tasarım Haftası kapsamında düzenlenen ilginç yarışmalar da var.
Bunlardan biri, 2010 İstanbul Taksisi Canlı Proje Yarışması. Bu yarışmanın yapılış şekli de oldukça farklı.
Gökhan Akış ve Tülay Beşir’in danışmanlığında 30 tasarımcı 4 Eylül Salı akşamı köprünün kendilerine ayrılan bölümüne kapandılar ve çalışmalara başladılar.
Pazartesi akşamına kadar da orada olacaklar. Eğer bugün yolunuz düşerse aralarına karışabilir ve onlarla sohbet de edebilirsiniz.
Gerçi yarın son günleri ve yaptıkları işler ortaya çıkacağı için size zaman ayırabilirler mi bilmem ama en azından geleceğin taksilerini ilk siz görebilirsiniz.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçildi ya, ortaya çıkacak tasarımlardan beğenilenler öneri olarak yetkililere sunulacak.
Yarışmanın sponsorları Volvo ve Mekana.
Similasyon işinin uzmanı Mekana ve Volvo belki de geleceğin taksilerini üretme konusunda işbirliği bile yapabilirler.
İstanbul Design Week’e bu yıl pek çok yabancı tasarımcı ve dünyanın sayılı tasarım haftalarını düzenleyen kişiler de katılıyor.
Dünya Tasarım Haftaları Network’ü oluşturulması kararı alındı bu yıl ve İstanbul da bunun merkezi olacak.
KENDİ HÜRRİYET’İNİZİ YAPIN
Tasarım Haftası’nın sponsorları arasında Hürriyet de var. Hürriyet standına gidip kendi birinci sayfanızı tasarlama imkanı sunuluyor burada da ziyaretçilere. Tasarladığınız gezete sayfanız beğenilirse Hürriyet’te yayınlanacak. Yani Hürriyet bir gün sizin tasarladığınız birinci sayfayla çıkabilir.
David Elliot İstanbul Modern’den neden ayrılıyor
Tokyo’daki Mori Sanat Müzesi’nden transfer edilerek İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin başına getirilişi sadece bizde değil dünya sanat çevrelerinde de ilgiyle karşılanmıştı David Elliot’ın.
Oldukça parlak bir kariyeri vardı ve bu işin zirvedeki isimlerinden biriydi çünkü.
Tokyo’daki Mori Sanat Müzesi’nin kurucu üyesi olan David Elliott, 1976-1996 arasında İngiltere’nin Oxford şehrindeki Modern Sanat Müzesi’nin müdürlüğünü, 1996-2001 arasında İsveç’in Stockholm kentindeki Modern Museet’nin (Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi) müdürlüğünü, 1998-2004 yılları arasında da Modern ve Çağdaş Sanat Müzeleri Uluslararası Müzeler Konseyi Uluslararası Komitesi (CIMAM) başkanlığını yapmıştı.
Sanat tarihçisi, küratör ve müze müdürü David Elliot Ocak 2007’de İstanbul Modern’de göreve başladığında müzeyi; "Bölgede modern ve çağdaş sanat eserlerini sergileyen ve toplayan başlıca kuruluşlardan biri haline getireceğiz" demişti.
Ama ne yazık ki İstanbul macerası kısa sürdü.
Elliot’ın ekim ayında İstanbul Modern ile ilişkisinin kesileceği söyleniyor. Bunu zaten kendisi de dost-ahbap konuşmalarında dile getiriyormuş.
Türkiye’de müze müdürlüğü ve küratörlük yapmak zordur. Çünkü cadı kazanları her daim fokur fokur kaynar. O kazanların ateşi de hep körüklenir.
Acaba Elliot İstanbul’a gelirken kafasına koyduğu hedeflerin çoğunun İstanbul Modern’de zaten yapılmış olduğunu görüp biraz geride kaldığını düşünmüş olabilir mi?
Neyse ayrılık resmiyete döküldüğünde bunu da öğrenmiş oluruz.
Nazlı Eray’ın kartviziti
İki hafta önce yazarların, şairlerin geçinebilmek için başka başka mesleklerde çalıştıklarını, yazma işini de adeta hobi gibi yaptıklarını yazmıştım.
Kimin neyle geçindiğinin de kısaca bir dökümünü vermiştim. Aralarında yazdıklarıyla geçinebilenler de vardı. Bunlardan biri de Nazlı Eray.
Nazlı Eray’ın kitaplarının yeni baskıları geldi geçtiğimiz hafta Merkez Kitaplar’dan. İçinden de kartviziti çıktı. Üzerine fotoğrafını da bastırdığı kartta şu bilgiler var: Nazlı Eray, yazar, adres, e-posta ve telefon numarası. İlk kez bir kartvizitte yazar yazdığını gördüğümü itiraf etmeliyim. Yazarlar kendilerine kart bastırırsa üzerinde ne yazabilir ki başka?
Murathan Mungan’ınkini görmüştüm, sadece telefon numarası vardı.
Yanlış zaman yanlış pazarlama
"Who is Who" yani "Kim Kimdir" diye bir biyografi ansiklopedisi vardır. Her ülkenin ünlü isimleri bu ansiklopediye eklenir. Ve ilginç de bir pazarlama yöntemi vardır. Orada ismi bulunanlara bu ansiklopdedi satılır.
Amaç, "Öyle ünlüyüm ki, önemli şahsiyetlerin biyografilerine yer veren bu ansiklopedide benim de adım var" şeklinde hava atma imkanı vermesidir.
Bu tür pazarlama kurnazlıkları artık tutmuyor biliyorsunuz. Google çıktı tezgah dağıldı.
Fakat hálá bunun farkına varamayanlar da var.
Türkiye’nin edebiyatçı ve kültür adamlarının yer aldığı on ciltlik bir ansiklopedi var. Bu ansiklopediyi hazırlayanlar şimdi orada ismi bulunanları tek tek arayıp ansiklopediyi satmaya çalışıyorlarmış.
Tamam, edebiyatçılar kitap meraklısıdır ama neyi alacaklarını iyi bilirler. Sokağa atacak kadar paraları da yoktur ayrıca, isimleri pek çok ansiklopedide zaten vardır.