Kansere karşı kemo parti

Güncelleme Tarihi:

Kansere karşı kemo parti
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2011 00:00

Işınsu Kestelli, 49 yaşında, İzmir Ticaret Borsası Başkanı bir iş kadını. Deli dolu, kurduğu cümlelerin içinde kahkahası eksik olmayan, tanıyınca insanın damağında tadı kalan şahane bir insan. İşte o kadın, geçen ocak ayında meme kanseri oldu ve hayat ona, “Hadi bakalım şimdi de gül bakalım gülebilirsen” diye meydan okudu. Peki o ne yaptı? “Meydan okumak öyle olmaz, böyle olur” diyerek, her kemoterapi tedavisinden önce, “Ben kanserimi şenlik gibi yaşamak istiyorum” diyerek kemo partisi vermeye başladı

Altıncısı ve sonuncusu yapılan kemo partinin ev sahibi Alaçatı’nın sevilen iş kadınlarından biri. Işınsu Hanım’la sadece birkaç yıldır tanışmalarına rağmen, ileri yaşlarda giderek zorlaşan dost kazanma sanatını başarmışlar. Alaçatı’nın birkaç kilometre dışındaki evin havuzbaşında, hazırlıklar tamam. 85 davetliyi muhteşem bir gecenin beklediği ortamın şıklığından ve havuz başına kurulu orkestradan aşikar.
İzmir Ticaret Borsası ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın Başkanı olan Işınsu Hanım, geçen haftalarda Hürriyet Hakkımızdır Treni’nin İzmir’e gelişi vesilesiyle verilen bir yemekte, şu sıralar ‘İzmir Çetesi’ dizisinde oynayan Kadir İnanır’la tanışmış. Öyle matrak bir gece olmuş ki, ikisi de birbirlerini çok sevip derin bir muhabbete koyulmuşlar. İşte bu fırsatı kaçırmayan arkadaşı Aynur Tartan, davetin verileceği bahçenin girişine, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ film afişinde, Kadir İnanır’ın yanındaki Türkan Şoray yerine Işınsu Hanım’ın fotoğrafını montajlamış. Gören kahkahayı basıp öyle geçiyor bahçeye. Herkesin yakasında ‘Işınsu’ yazılı rozetler takılı. Hafta arası, hem Türkiye’nin hem dünyanın dört bir yanından bu parti için işini gücünü bırakıp gelmiş kişileri gördükçe, giderek azalan vefa duygusunun, 21. yüzyılda hâlâ gerçek dostluklarla var olduğunu görerek umutlanıyoruz çünkü sırf bu gece için Singapur’dan gelen bile var.

KANSER HAYATIMDA BİR ÇATLAKTI IŞIĞIN GİRMESİ İÇİN ÇATLAK LAZIM

Gece, Işınsu Hanım’ın orkestra için kurulmuş sahnede eline mikrofunu alıp Ömer Hayyam’dan alıntı yaptığı ve aslında gecenin özetini anlatan bir cümlesiyle başladı: “Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin, tekkede manastırda eremezsin.” Sonrasındaysa, arkadaşlarının alkış kıyamet kopardığı şu konuşma geldi: “Hayatımda kanser diye bir çatlak oldu. Ama ışığın girebilmesi için bazen çatlaklar gerekiyor. Sizinle birlikte kanserin tadını çıkarıyorum. Kanser, bana arkadaşlarımın da tadını çıkarma şansı verdi. Başta bunalımdaydım ama dostluğunuzla beni yalnız bırakmadığınız için sonsuz teşekkürler. Sevginiz, dünyanın varoluşunun en güzel çatısı. Hadi mutluluğumuzu kutlayalım!” Bütün arkadaşları sahnede. Hepsi birbirlerine sarılarak, ‘Arkadaş’ şarkısını söylüyor. Hiçbirini tanımasam da anın samimiyetinden dudağımda tebessüm, gözlerim doluyor.

GECENİN BÜTÜN YEMEKLERİNİ ARKADAŞLARI YAPTI

Gecede hiçbir şey suni değil. Arkadaşları, gecenin her ayrıntısına emekleri geçsin diye, yemeklerin catering şirketinden gelmesini istememişler. Açık büfe, arkadaşların kendi ellerinden çıkma yemeklerle dolu.
/images/100/0x0/55eaef8df018fbb8f8a0305d

Gecenin sürprizi ise şarkıcı Neco. Işınsu Hanım’ın Alaçatı’dan arkadaş olduğu Neco’nun kızı Zeynep, babasına bu gecede onu yalnız bırakmaması için ricada bulunmuş. Neco’nun sahnede harikalar yarattığını unutmuşum... Neco sahneye çıkınca kimse yerinde duramıyor. Işınsu Hanım’ın eşi Can Kestelli, eşiyle birlikte gecenin en neşelilerinden. Can Bey, partiye katılan kadınlara en zarif ve en neşeli haliyle dansta eşlik ediyor. Bir ara davetliler tren yapıp havuz etrafında dönmeye başlayınca keyifler iyice artıyor. Artık kadınlar için topuklu ayakkabıların fırlatıp atılması zamanı. Ama bir kişi var ki, sadece ayakkabılarını değil, peruğunu da fırlatıp atıyor.

PERUĞUNU ÇIKARDI, MENDİL SALLAR GİBİ SALLAYARAK EĞLENDİ

Işınsu Hanım’ı, elinde peruğu mendil sallar gibi dans ederken gördüğümde, “Kendini ve hayatı ciddiye almamak; hayata meydan okumanın en güzel yolu bu işte”, diye düşünüyorum. Partiden önce sohbet ettiğim bir arkadaşının, “Işınsu’yu tanıdıktan sonra hayat bir daha asla aynı olmaz. Tanıdığın herkesi onunla mukayese edersin ve sonra gidip elini öpersin” lafını şimdi daha iyi anlıyorum. Bir başka arkadaşı, niye orada olduğunu çok kısa ve net anlatıyor: “Çünkü kimsede bulamadığınızı onda bulursunuz.” Bir diğeriyse, “1 verip 10 aldığınız bir dosttur. Buradaysak, sebebi onun bize verdiği enerji” diyor.
Işınsu Kestelli, kanserini bir festival gibi yaşamak isteyen cesur bir yürek. Verdiği ders büyük. Partide çalınan bir şarkı aslında, o gece orada yaşanan her şeyin özeti: “Ağlama değmez hayat bu gözyaşlarına...”

Kanserin bana faydası oldu, kafamın güzelliğini keşfettim

“Yıllar evvel babama kanser teşhisi konduğunda, annem kardeşlerimle beni karşısına alıp ‘Bu konu babanızın yanında konuşulmayacak’ ültimatomunu verdi. O günden sonra, hastalığıyla ilgili babamla konuşamadığım her cümle, yıllar içinde boğazımda hiç geçmeyen bir yumru oldu.” İşte tam da bu nedenle, Işınsu Kestelli’nin yaptığı, yani kanseri telaffuz etmekten çekinmek bir yana, bunu bir şenlik gibi yaşamak istemesi, bu hastalıktan mustariplere bir limonata ferahlığı sunacak, eminim.

Işınsu Hanım’ı, son kemoterapiden önce Alaçatı’da verdiği parti öncesinde tanıdım. Kafasında, kemoterapiden dökülmüş saçlarını kamufle ettiği ve bandanayla süslediği peruğu vardı. Çok değil 10 dakika sonra, kadınlığının sadece saçlarında olduğunu düşenenlere inat, “Ayy offf sıkıldım, kel bir kadından rahatsız olmazsan, şu kafamdakini çıkarayım” dedi. Elinde peruğu, kel başını okşayarak, gayet cilveli “Nasılım?” diye sordu. “Aaa ne güzel kafanız varmış” dedim. “Kanserin bana faydası oldu, kafamın güzelliğini keşfettim” deyip kahkaha attı.

Anlattığına göre, her şey memesinde, eline gelen bir kitleyle başladı. Damdan düşer gibi teşhis söylemeyi marifet sayan sağlık ekibinden biri, “Kendini en kötüsüye hazırla” diyerek kestirip atıverince onun da hayatından o an koptu gitti. Zehir gibi akan cümleyle birlikte aklından ilk geçen; “En kötüsü nedir? Ölümdür” oldu. “Öleceğimi düşündüm ve benim daha 12 yaşında bir çocuğum vardı. Bütün gece ağladım.”

ANNESİ, YAKIŞIKLIYI GÖRÜNCE KIZININ KANSERİNİ UNUTTU

Birinci derecede kanser teşhisi kesinleştiğinde ilk derdi, ‘Annem duyarsa’ydı. Annesine nasıl söylediğini ve ne tepki verdiğini anlattığında, kendimi tutamayıp kahkahayı bastım. 75 yaşındaki ruhu genç bu kadınla tanışmak için sabırsızlandım: “Evdeydim. Ablam, yolda annemi bana getirirken arabada söylemiş. Annem hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Aynı anda, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da, beni ziyarete eve gelmişti. Annemle aynı anda kapıdan girdiler. Annem onu görünce, ‘Ayy ne yakışıklı adam, ne kadar da şık. Ayakkabıları da çok güzel’ deyip beni unutuverdi.”

Başımıza musibetler gelmese, hayatımıza dönüp bakacağımız yok. Işınsu Hanım’a da aynen öyle oldu: “O kadar çok çalışıyordum ki, bu hastalık bana, ‘Hooop kadın ne yapıyorsun! Dön de bir hayatına bak’ dedirtti. Bu hastalığa yakalanma sebebinin, bana bir ders hayat dersi vermek olduğunu düşünüyorum.”

KİMİNİN ELİNDE YASİN KİMİNDE OKUNMUŞ PİRİNÇ

Kanser değil, en çok kemoterapi tedavisi bir travma oldu onun için. Ama onu da, Aysel Gürel’i yad ettiren bir fırlamalıkla; Florance Nightingale Hastanesi’nin en yakışıklı doktorlarını seçerek atlattı.
/images/100/0x0/55eaef8df018fbb8f8a0305f


Ameliyatından sonra herkesin karşısına güzel çıkmak için ilk iş hastaneye kuaför çağırdı. Zaten bu, kuaförün kısa bir süre sonra tamamen dökülecek saçlarına son dokunuşuydu. Kemoterapi seansları oldukça renkliydi. Bazı arkadaşları, elinde Yasin okuyor, kimi okunmuş pirinç getiriyor, kimi de hiç böyle şeylere bulaşmayıp, sadece yanında durarak destek veriyordu.

Kemoterapiden 10 gün sonra Malezya’ya bir iş seyahatine gittiğinde saçları elinde kalmaya başladı. Elini saçına her götürüşünde, parça parça saçlar geldi. Kendini bir kuaföre attı ve saçlarını kısacık kestirdi. Fotoğrafını çekip, 12 yaşındaki oğluna gönderdiğinde, “Anne böyle çok güzelsin” cevabını aldı. Türkiye’ye döndüğündeyse, saçlarını tamamen kazıttı.

NURİ ALÇO’NUN PERUKÇUSUNDAN KENDİNE BEŞ PERUK SEÇTİ

Şimdi iş peruk seçmekteydi. Bir arkadaşı internetten araştırıp bir perukçu buldu. Perukçunun kapısından henüz girmeden, Nuri Alço’nun fotoğrafını görünce, “Ayyy bu da ne, onun da mı saçı peruk? Girmesek mi buraya?” diye arkadaşına sordu. Perukçudan, “Evet hanımefendi, onun da peruğunu biz yaptık. İşimizde iyiyizdir, buyrun” cevabını alınca, girdiler. Şimdi beş peruğu var ve hepsini bandanayla kullanıyor. Peruklar rafa kaldırılmak için geçen cuma günü yapılan son kemoterapiyi bekliyordu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!