Güncelleme Tarihi:
Radyoterapi şansı bulunmayan hastalara, ağrı şikayetinin başlamasıyla birlikte, diğer tedavi yöntemleriyle birlikte uygulanabilen yöntemle, hastanın yaşam kalitesi artıyor ve ömrü uzuyor. Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Küçük, meme, prostat, akciğer gibi birçok kanser türünde ileri evrede birden fazla kemikte metastaz geliştiğini ve ağrıya yol açtığını söyledi.
Kanser hücrelerinin kemiklere yayıldıktan sonra ortaya çıkan ağrının giderek şiddetini artırdığına dikkati çeken Küçük, ağrının hastanın yaşam kalitesini düşürdüğünü, psikolojik açıdan yıprattığını ve hasta yakınlarını çaresiz bıraktığını belirtti.
Küçük, ileri evre kanser hastalarında sadece bir-iki kemikte metastaz gelişmesi durumunda halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen “radyoterapi” ile ağrının şiddetinin azaltılabildiğini ya da tamamen ortadan kaldırılabildiğini anlattı. Metastazın, tüm iskelet sistemine yayılması halinde ise ışın tedavisinin uygulanamadığını vurgulayan Küçük, radyoterapinin sağlam dokuların zarar görmemesi için sadece kanserli bölge ile sınırlı tutularak yapılabildiğini vurguladı.
Küçük, “Metastaz, tüm vücuttaki kemiklerde yayılım gösterdiğinde, radyoterapi şansı kalmıyor. Çünkü, diğer dokulara harabiyet vermemek için ışın tüm vücuda uygulanamıyor. Tüm vücudun radyasyon alması, hastanın ömrünü kısaltıyor” diye konuştu.
Radyoterapinin özellikle kemik iliği, cilt altı, kas, bağ ve yağ dokusu ile cildin dış yüzeyine yan etkileri olduğuna ve sağlam dokuları öldürdüğüne dikkati çeken Küçük, hastanın cildinde yanıklar oluşabildiğini, kemik iliği fonksiyonu bozulduğu için kansızlık görülebildiğini, kanama riskinin arttığını ve enfeksiyon riskinin yükseldiğini söyledi.
Küçük, bu gibi nedenlerle ağrılı yaygın kemik metastazlarında radyoterapi yerine “radyoaktif tedavi” yapılabildiğini belirterek, “Bu tedavi yöntemi ile radyoaktif maddenin sadece kemik metastazlarında tutulmasını sağlayarak hastanın ağrı şikayetini yok etmeye çalışıyoruz” dedi. Metastatik odaklarda kemik yapı ve yıkımı arasındaki dengenin bozuk olduğunu dile getiren Küçük,görüntüleme metotlarında da kemik yapım ve yıkımlarının belirlenebildiğini söyledi. Küçük, radyoaktif tedavinin, doğrudan damar yolundan yapıldığını ve kemik sintigrafisinde hastaya uygulanan yöntem ile hemen hemen aynı süreci içerdiğini anlattı.
Radyoaktif tedavi nasıl yapılıyor
Küçük'ün verdiği bilgiye göre, ilk olarak hastaya elinden bir damar yolu açılıyor. Yatar pozisyondaki hastaya, radyoaktif madde açılan damar yolundan veriliyor. Farklı ışınları olan radyoaktif maddeler damar yoluyla hastaya verilerek, söz konusu maddelerin kemikte tutulması sağlanıyor. Işınların etkisiyle, metastatik alanların kaybolmaya başlıyor ve ölüyor. Bir bakıma, vücut içi radyoterapi uygulaması yapılıyor.
Tedavi ile hastanın ağrıları azalırken, bir bölümünde de tamamen yok oluyor. Tedavi günübirlik bir süreci kapsıyor. Yaklaşık 5 dakika içinde ilaç tüm vücuda dağılıyor. İşlemin tamamı 10 dakikadan daha uzun sürmüyor. Hasta, tedavi sonrasında hemen günlük yaşamına dönebiliyor.
Tedavi, kemiklerde ağrı başladığı anda hekime başvurulduğunda uygulanabiliyor. Tedavinin uygulanmasından 2-3 gün sonra ağrı azalıyor ve yaklaşık 3-6 ay arasında bir daha ağrı şikayeti olmuyor. Ağrı şikayeti oldukça radyoaktif tedavi tekrar uygulanabiliyor. Radyoaktif tedavi, 18 yaşın altındakilere, gebelere, loğusalara uygulanamıyor.
Prof. Dr. Küçük, tedavi ile hastanın “farklı odaklardaki görünebilen metastatik odaklarının yok olduğundan hem hastanın yaşam süresinin uzadığını hem de ağrının yok olmasıyla birlikte yaşam kalitesinin arttığını” söyledi.
Uygulama ile çevre dokuların yan etkiye maruz kalmadığına, kemik iliğinde fonksiyon kaybının görülmediğine, olumsuz deri bulguları, kanama ya da enfeksiyon riskinin olmadığına işaret eden Küçük, tedavi süreci ve sonrasında hastaların genel sağlık durumlarının bozulmadığına dikkati çekti. Küçük, radyoaktif tedavi uygulaması sonrasında, sadece bir kısım hastada enjeksiyondan sonra ağrıda hafif artış olabildiğini ifade ederek, “Tümör hücrelerinin ölmesine bağlı olan bu durum, hastanın tedaviye cevap vereceğine dair önemli bir gösterge” dedi.
Kanser hastalarında uykunun kaliteli alınmasının çok önemli olduğunu, bunun vücut direncini artırdığını vurgulayan Küçük, radyoaktif tedavi sonrasında hastaların uyku problemlerinin çözümlendiğini, ağrı hissetmediklerinden derin uykuya dalabildiklerini söyledi.
Küçük, şiddetli ağrı hisseden hastalara zaman içinde kuvvet gücü yüksek ağrı kesicilerin verildiğini, ancak hastaların bir süre sonra ağrı kesiciye bağımlı hale geldiğini ifade ederek, “En kötüsü en yüksek ağrı kesici olan morfin bile, ilerleyen dönemde hastalara kar etmemeye başlıyor. Çünkü, sürekli ağrı kesici kullanan ve ağrı arttıkça içeriği ağırlaşan ağrı kesicilere karşı bir süre sonra bağışıklık kazanılıyor ve yeterli gelmemeye başlıyor. Bu kişiler, yaşamlarının son denimlerinde morfine bağımlı hale geliyor ve bu da yeterli gelmemeye başlıyor” diye konuştu.
Radyoaktif tedavinin, kemoterapi, radyoterapi gibi diğer kanser tedavi yöntemleri ile birlikte yapılabildiğini vurgulayan Küçük, “Kesinlikle, diğer tedavilerin uygulanmasına bir engel değil” dedi.
Radyoaktif tedavinin bir ekip işi olduğunu vurgulayan Küçük, hastanın mutlaka klinik takibini üstlenen hekim ile nükleer tıp ve radyasyon onkologundan oluşan bir ekip tarafından değerlendirilmesi ve tedavinin bu alanda uzmanlaşmış hekim ve merkezlerde uygulanması gerektiğini söyledi. Küçük, radyoaktif tedavinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geri ödeme kapsamında olduğunu belirterek, üniversitelerinde bugüne kadar yaklaşık 500 hastaya uyguladıklarını belirtti.
Küçük, tedavinin özellikle ileri evre yaygın kemik metaztazı olan hastalarda çok olumlu sonuçlar verdiğini anlatan, “Prostat ve meme kanseri hastalarında radyoaktif tedavi sonrasında ağrı tamamen bitebiliyor. Hastanın hiçbir şekilde ağrı kesici alması gerekmiyor, normal yaşamını sürdürebiliyor” diye konuştu.