Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 2008 00:00
Genç yaşta kansere yakalanan kadın ve erkekler, ışın ve ilaç tedavisinden önce yumurta ve spermlerini dondurarak çocuk sahibi olma şansını yakalayabilirler.
Sperm dondurmak kolaydı, zaten Türkiye’de de yıllardır yapılıyor. Asıl sorun yumurtanın dondurulmasıydı. Yakın zamanda, dondurma sıvıları içindeki koruyucu maddelerin kullanımı ve dondurma tekniğiyle ilgili gelişmeler yumurtaların da dondurulmasını kolaylaştırdı. 6’ıncı Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi’nde konuşan Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Yardımcı Üreme Teknikleri Yöneticisi Dr. Engin Enginsu, kansere yakalanan hastaların yüzde 4’ünün 35 yaşın altında olduğunu hatırlattı. Onkologlara hastalarını sperm ve yumurta dondurma olanağından haberdar etmeleri çağrısında bulundu.
Testis, meme, melanom, serviks (rahim ağzı) kanseri, non-Hodgin lenfoma, lösemi kanserlerinin kemoterapi (ilaç tedavisi) ve radyoterapiyle (ışın tedavisi) tedavisi sırasında yumurta ve sperm hücrelerinin üretimi zarar görüyor. Tedavi bittikten sonra hastalar isteseler de çocuk sahibi olamıyorlar. Bu özellikle genç, henüz anne-baba olamamış hastalar için büyük sorun. Dr. Enginsu, "Üreme çağında önceden dondurulup saklanmış hücreler, hastanın kendi genetik yapısını taşıyan bir çocuk için tek şansı olabilir. Meme, lenf, testis kanserleri, lösemi gibi genç yaşta görülen kanserin tedavilerinden önce yumurta ve spermlerin dondurabileğini çoğu doktor ve hasta maalesef bilmiyor" diyor.
ÇOCUKKEN DE DONDURULABİLİR
Kanser tedavilerinde son 25 yılda beş yıllık yaşam şansı yüzde 64’e yükseldi. Meme kanserinde bu oran yüzde 90’lara ulaştı. Benzer gelişme çocukluk çağı kanserlerinde de yaşandı, yaşama şansı yüzde 75’lere yükseldi.
Çocuk kanser hastalarının da üreme hücreleri dondurulabilir. Yumurtalık dokusu zar kadar küçük parçalar halinde dondurularak saklanabiliyor. Bu yöntem bakirelere de uygulanabiliyor. Erkeklerden çok sayıda sperm almak ve dondurmak gayet kolay. Hastaların eşleri varsa, yumurtanın spermle döllenmesiyle elde edilen embriyolar da dondurulabiliyor. Yumurta, sperm veya embriyolar laboratuvar ortamında eksi 196 derecede, sıvı nitrojende saklanıyor.
Çözülen yumurtadan da gebelik oranı yüksek
Dondurulan spermin çözülmesiyle elde edilen gebelik oranı, tüp bebek uygulamalarındaki başarıya da paralel. Yüzde 70’lere kadar çıkabiliyor. Dondurulan olgun yumurta hücrelerinin çözüldükten sonra yüzde 89.4’ünün canlı olduğu görülüyor. Bunlarla yüzde 44’lere varan gebelik oranları bildiriliyor. Yumurtalık dokusunun saklanması sonrasındaki gebelik oranları ise henüz yüzde verilemeyecek kadar az sayıda. Dondurulmuş yumurtanın çözülmesi sonrasında doğan ilk bebek, 1986’da bildirildi. Türkiye’de bu uygulamayla doğan bebek bilinmiyor. Dondurulmuş spermlerle ise 20 yılı aşkın süredir yurtiçi ve yurtdışında dünyaya gelmiş çok sayıda bebek bulunuyor. Kadıköy Şifa Hastanesi’nde de yumurta dondurma işlemlerine başlanıyor.
Yüzlerce yıl saklanabiliyor
Vitrifikasyon denilen hızlı ve şok dondurma (10 dakikada) yönteminin gelişmesi yumurtaların saklanmasının önünü açtı. Yumurtaların kristalleşmesi, zarının zarar görmesinin önüne geçildi. Vitrifikasyonun, 3 saat süren yavaş dondurma yöntemine göre maliyetinin daha düşük olması da bir avantaj.
Yumurta ve spermlerin toplanmasına gelince... Kadınlardaki olgun yumurta hücreleri tüp bebek yöntemindeki gibi toplanıyor. Yumurtalığın çıkarılması gereken durumlarda olgunlaşmamış yumurta hücrelerini içeren yumurtalık dokusundan alınan kesitler donduruluyor. Erkeklerde ise mastürbasyon sonrası meni ya da testis dokusundan alınan parçalardan elde edilen sperm hücreleri saklanıyor.
Sıvı azot içerisinde kalmaları koşuluyla hücreler yüzlerce yıl korunabiliyor. Bu konuda kanuni bir kısıtlama bulunmuyor. Türkiye’de sperm hücrelerinin bu yöntemle dondurulup saklanması son 10 yıldır başarıyla uygulanıyor.
Şu veya bu nedenle anne olmayı erteleyen, erken menopoz riski bulunan kadınlar da yumurta veya yumurtalık dokularını dondurarak saklayabilirler.
Kadınların doktorlarından bile gizledikleri sorunları
İdrar kaçırma kadınların herkeste gizledikleri, sosyal hayatlarını alt üst eden bir sorun. Son yıllardaki gelişmeler bu sorunun basit yöntemlerle üstesinden gelinmesine olanak sağladı. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. İsmail Mete İtil, "Kadınlar idrar kaçırma sorunlarını biz doktorlardan bile saklıyor. Bu tedavi sürecini aksatıyor" diyor.
İdrar kaçırma her yüz kadından 15-17’sinin sorunu. Normal ve çok sayıda doğum ve ileri yaş, idrar kaçırma sorununa zemin hazırlıyor. Bazen gülme, öksürme, hapşırma, yürüme bile kaçırmaya yol açabiliyor.
Prof. Dr. İtil, "Bu birçok kronik hastalıktan daha yüksek bir oran. Hayatı tehdit etmese de yaşam kalitesini bozuyor. Tedavi edilmez ya da sadece ameliyatla tedavi edilir düşüncesi de çözüm aranmasını engelliyor" diyor.
Cerrahi tekniklerle idrar kaçırmayı önlemek mümkün. Bazı ameliyatlar 20 dakikaya kadar indi. Mesane boyuna yerleştirilen sentetik yamalarla bu operasyonun başarı oranı yüzde 90’lara çıkıyor.
Sık tuvalete gitme, gece sık idrara kalkmayla seyreden idrar tutamama sorununda da fizik tedavi ve ilaçlar öneriliyor. Prof. Dr. İdil, idrar kaçırma sorunu bulunan kadınlara bunu yaşlanmanın doğal bir parçası olarak görmemelerini öneriyor ve tedavi edilebileceğini hatırlatıyor.
Annenin kanında bebeğininanomalisi aranacak
Anne adaylarının en büyük korkusu anomalili bir çocuk dünyaya getirmek. Bunun için gebelik boyunca çok sayıda test yaptırmak mümkün. Ancak bilim adamları en erken dönemde, en doğru sonucu veren testleri araştırmaya devam ediyor. 10 yıldır yurtdışında deneysel çalışmaları süren testlerden biri de annenin kanından alınan örneklere yapılan genetik testler. Anne kanından bebeğine ait hücreler toplanıyor. Santifüjle toplanan bebeğin hücreleri çoğaltılıyor. Sonra da genetik testler yapılıyor. Fetusun genetik yapısı saptanıyor. Yakın zamanda rutine girmesi beklenen test ne anne ne de bebek için herhangi bir risk yaratmıyor.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cansun Demir, "Bu testler kan alınmasıyla bitmiyor. Laboratuvar ortamında kandan bebeğin hücrelerinin üretilmesi, yetiştirilmesi gerekiyor. Bizde ne yazık ki amniyosentezde bile hücrelerin üretilebilmesi daha yeni yeni yaygınlaşıyor" diyor.