OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 30, 2005 00:00
Bağırsak, meme, akciÄŸer veya prostat kanseri hastalarına durmadan yeni ve pahalı ilaçlar verilmekte. Bir Alman epidemiyoloji uzmanı ÅŸimdi kemoterapi sayesinde hayatta kalma ÅŸansını araÅŸtırdı. Sonuç: Sözde geliÅŸmelere raÄŸmen hastalar eskisinden daha fazla yaÅŸamıyorlar.Münih Ãœniversitesi’ne baÄŸlı Gro§hadern KliniÄŸi’nde görevli uzman Dieter Hölzel, bağırsak, meme, akciÄŸer ve prostattaki metastazlı tümörlerle hayatta kalma ÅŸansı 25 yıldan bu yana hiç deÄŸiÅŸmedi, diyor. Hölzel onkoloji uzmanlarıyla birlikte 1978 yılından sonraki tıbbi geliÅŸmelerle tedavi gören binlerce kanser hastasının verilerini incelemiÅŸ. BulduÄŸu sonuçlar Spiegel dergisinde (41) yayımlandı.Özellikle de metastazlı tümörlere sahip hastalar için kemoterapi son çaredir. On yıllardan bu yana durmadan yeni hücre zehirleri kullanılmakta. Genelde çok pahalı olan bu ilaçlarla doktorlar hastalara daha uzun yaÅŸam vaat ediyor. ÖrneÄŸin "Taxotere" ilacının reklam panosunda "YaÅŸam süresi için bir ÅŸans", "Taxol" ilacınınkinde ise "YaÅŸama bir gelecek verin" parolası var. Kimi doktorlar da kemoterapinin son 20 yıl içinde çok daha etkili hale geldiÄŸine inanıyor. Korkunç şüphe!Ama ne var ki hasta verileri bu doktorların görüşleriyle örtüşmemekte. Hayatta kalma ÅŸansı son on yıllarda hiç deÄŸiÅŸmedi. Günümüz kanser hastaları da 25 yıl önceki hastalar kadar çabuk ölüyor. Bağırsak kanserinde hafif bir iyileÅŸme görülürken meme kanseri geçen yıllarda daha da kötüleÅŸti. Hölzel, özellikle de meme kanserindeki hayatta kalma ÅŸansında görülen gerilemenin kemoterapiyle ilgili olmasından kuÅŸkulanıyor. Epidemiyoloji uzmanın iddiası, lenf kanseri, Morbus Hodgkin, lösemi, sarkom ve erbezi kanserinin ilaçlı tedavisi için geçerli deÄŸil. Bu hastalıklar artık birçok durumda iyileÅŸtirilebilmekte. Doktorların endiÅŸesi ilerlemiÅŸ kanser türlerinin kemoterapiyle tedavi edilememesine dayanmakta. Son elli yılda milyonlarca insan kemoterapi tedavisi gördü. Hastalığın ileri safhasında bulunan ilk lenfosarkom hastası 1942 yılında Amerikalı doktorlar tarafından hardal gazıyla tedavi edilmiÅŸ ve tümör kitlesi mucizevi bir ÅŸekilde küçülmüştü. Gerçi üç ay sonra ilacın etkisi yok olmuÅŸ ve hasta da ölmüştü ama kemoterapi devri buna raÄŸmen baÅŸladı. Ä°lk araÅŸtırmaHücre zehirleri (sitostatik ilaçlar) hücrelerin çoÄŸalmasını farklı biçimlerde engelliyor. Tümör hücreleri, diÄŸer birçok beden hücresinden daha fazla bölündükleri için urlar ve metastazlar sitostatik ilaçların etkisinde kalır. Ä°laçların etkisiyle urlar küçülebilir hatta tamamen yok olabilirler de. Ama bununla birlikte hızlı bölünen saÄŸlıklı hücreler de zarar görebilir: örneÄŸin saç kökü hücreleri ve kemik iliÄŸi hücreleri gibi. Zehir kürü lösemi ve lenfomlarda ilginç bir ÅŸekilde etkili olunca, yavaÅŸ yavaÅŸ organlarında tümör olan hastalarda da uygulanmaya baÅŸlandı. Peki bu hastalar kemoterapi sayesinde daha mı uzun yaşıyor? KarşılaÅŸtırmalı bir araÅŸtırma hiçbir zaman gerçekleÅŸtirilmedi. Belki de bu soru hiçbir zaman yanıtlanamayacak. Ãœreticiler klinik çalışmalarda hep eski ilaçlarla yenilerini karşılaÅŸtırmakla yetindi, tedavi olmayan kontrol grupları bulunmuyordu. Bir ilacın piyasaya sürülebilmesi için bir avuç denek üzerinde herhangi bir olumlu etkinin "istatistiksel açıdan önemli" olarak gösterilmesi yeterli oluyor. Zararsız ilaç yokOysa ilaçlar hiç de zararsız deÄŸildir. Eski kemoterapi ilaçlarının bazıları, hastaları birkaç hafta içinde öldürüyordu ve bu yüzden de piyasada kalıcı olamadı. Ama diÄŸer ilaçları almanın da diri diri cehenneme gitmekten farkı yoktu. Saçları dökülen, iÅŸtahsızlaÅŸan, iyice halsiz düşen hastalar iltihaplardan yakınıyorlardı. Hatta bazı doktorlarda, sitostatik ilaçların, metastazları geçici bir süre için küçültmekten baÅŸka bir ÅŸeye yaramadığı kuÅŸkusu bile doÄŸmuÅŸtu. Artık hayatta olmayan Hamburg-Eppendorf Ãœniversite KliniÄŸi yöneticisi Klaus Thomsen, 1985 yılında bir kongrede ÅŸu açıklamayı yapmıştı: "Git gide daha fazla doktor bu tür bir tedavinin üzerimde uygulanmasını istemezdim demesi, bizleri ciddi olarak düşündürmeli." Ä°tiraf etme zorluÄŸuVe bu açıklamadan on yıl sonra da Heidelberg Ãœniversitesi epidemioloji uzmanı Ulrich Abel kemoterapinin yararından kuÅŸku duyacaktı. Bilim adamı bir yıl boyu kemoterapi ile ilgili birkaç bin makaleyi inceledikten sonra kemoterapinin yaÅŸam süresini veya kalitesini yükselttiÄŸini gösteren herhangi bir sonuca ulaÅŸamadı. Fakat kemoterapi buna raÄŸmen yaygınlaÅŸtı. Çünkü doktorlar hastalarına çaresiz olduklarını itiraf etmek istemedikleri için, zehir kürü tıbbın bir dogması haline geldi. Bu durum aynı zamanda birçok kiÅŸiyi mutlu ediyor. Doktor hastasına bir tedavi sunabildiÄŸi için, hasta tedavi olabildiÄŸi için ve ilaç endüstrisi de ilaçlarını pazarlayabildiÄŸi için mutlu. Kemoterapideki geliÅŸmeler, daha çok yan etkilerin giderilmesine dayanıyor. Hücre zehirleri eskiden hastaları, hastanede yatması gerekecek kadar halsiz bırakırdı. Bugün artık saç dökülmesine, kusma, iÅŸtahsızlık, ishal ve kabız gibi ÅŸikayetlere karşı ilaçlar bulunmakta. Hatta kemoterapilerin birçoÄŸu artık ayakta uygulanabilmekte. Ä°laç sayısı arttı, amaÄ°laç üreticileri yıldan yıla yeni sitostatik ilaçlar sürüyor pazara; yetmiÅŸli yıllarda beÅŸ ilaç vardı, bugün bu sayı 25’e çıktı. Oysa hastaların yaÅŸama ÅŸansında o zamandan yana hiçbir deÄŸiÅŸiklik olmadı. Kemoterapinin yararlı olduÄŸunu savunanların iddiası baÅŸlıca iki araÅŸtırmaya dayanıyor. ÖrneÄŸin Fransız araÅŸtırmacılar 724 metastazlı meme kanseri hastasın verilerini incelemiÅŸ. Buna göre kanser tanısından üç yıl sonraki hayatta kalma ÅŸansı %27’den (1987 ila 1993 yılında tedavi görenler) %43’e (1994 ila 2000 yılları arasında tedavi görenler) yükselmiÅŸ.Epidemiyoloji uzmanı burada bir aldatmacının bulunduÄŸunu söylüyor. Hölzel, metastazlı meme kanseri vakalarının 1994-2000 yılları arasında daha erken teÅŸhis edildiÄŸi kanısında. Tanı sırasında hastalık o kadar ilerlememiÅŸ olduÄŸu için de hastalar hastalığın teÅŸhis edilmesinden sonra daha uzun yaÅŸamışlardı ki burada tedavinin hiçbir etkisi olmamıştı. Olumlu geliÅŸme olarak sunulan diÄŸer bir bulgu da, Texas Ãœniversitesi’nin 2003 yılında sunmuÅŸ olduÄŸu bir araÅŸtırma. Bu araÅŸtırmaya göre metastazlı meme kanseri hastalarının hayatta kalma ÅŸansı 1974’den 2000 yıllarına dek %10’dan %44’e çıkmış. Bu çalışma sırasında metastazlı ve metastazsız hastalar karşılaÅŸtırılmış. Ve daha önceki araÅŸtırmada olduÄŸu gibi burada da yeni hastalar, daha iyi teÅŸhis imkanlarına sahipti. Hedef, kanserin temel genleriAraÅŸtırmacılar kanser türleri arasında belli farklılıklar olduÄŸuna, ancak türü ne olursa olsun, bir temel gen dizisinin her zaman harekete geçtiÄŸine ve bu genlerin kanser hücrelerinin hızla yayılmasında büyük bir payı olabileceÄŸine dikkat çekiyor.Kanser kolay kolay üstesinden gelinemeyen bir hastalıktır. Bunun bir nedeni her kanserli ur türünün genetik açıdan farklı bir yapıya sahip olmasından kaynaklanır. ÖrneÄŸin, prostat urlarında bir dizi gen etkin olurken, meme kanserinde tümden farklı bir genler öbeÄŸi devreye girer. Bu yüzden çoÄŸu onkoloji uzmanı kanserin gerçekte her biri özel ilgi isteyen birbirinden farklı bir hastalıklar dizisi olduÄŸu görüşünde birleÅŸirler. Ancak konuya daha geniÅŸ bir bakış açısından yaklaÅŸan Michigan Ãœniversitesi klinik biyoloji uzmanlarından Daniel Rhodes ve Arul Chinnaiyan, kanser türleri arasında meslektaÅŸlarının gözden kaçırdıkları ortak bir özelliÄŸi ortaya çıkardılar. Ä°nsana özgü tüm kanser türlerinin ardında yatan bu temel genler dizisi kansere olası bir çözüm getirebilir. Rhodes ile Chinnaiyan bilgi yığını içinde kimi ortak özellikleri ortaya çıkartmak amacıyla kanserle ilgili çeÅŸitli araÅŸtırma sonuçlarını içeren online bir veritabanını gözden geçirdiler. Ortak özelliklerAraÅŸtırmaların her birinde on binlerce gen tarayarak belirli birkaç kanserli doku türünde etkin olan genleri belirlemeye çalışan Rhodes ekibi tüm kanser türlerinde ortak 67 geni ortaya çıkarttı. Ä°kinci bir çözümleme saldırgan türlerle ilintili farklı, ancak çakışan 69 genlik bir baÅŸka gen öbeÄŸini su yüzüne çıkarttı. AraÅŸtırmacılar kanser türleri arasında belli farklılıklar olduÄŸuna, ancak türü ne olursa olsun, bu temel gen dizisinin her zaman devinime geçtiÄŸine ve bu genlerin kanser hücrelerinin hızla yayılmasında büyük bir payı olabileceÄŸine dikkat çekiyorlar. Rhodes bu genlerin bir bölümünün aynı anda hedef alınması suretiyle kansere köklü bir çözüm getirilebileceÄŸine inanıyor. Â
button