Mesude ERŞAN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 15, 2008 00:00
Her yıl yaklaşık 4.5-5 milyon insan kansere yakalanıyor, bunların yaklaşık yüzde 80’i ağrı çekiyor. IASP, yani Uluslararası Ağrı Araştırmaları Teşkilatı, 2008-2009 yılını "Kanserde Ağrı" olarak ilan etti. Amaç, toplumu bu konuda uyarmak ve bilgilendirmek. Çünkü genel kanının aksine, kanserli hastaların ağrı çekmesi kader değil. Birçok ağrı kontrol yöntemi ve modern tıp, ağrıyla başa çıkmakta çok başarılı.
Kanser tedavisinde sadece tümörle değil, ağrıyla da mücadele edilmeli. Kampanyanın bir başka hedefi de ağrının erken tanıda önemli bir bulgu olabileceği vurgusunu yapmak. Anadolu Sağlık Merkezi’ndenAğrı Uzmanı, Prof. Dr. Ayşen Yücel, kanser ağrıları ile ilgili bilgi verdi.
Kanserde ağrı, bazen hastanın hekime ilk başvuru sebebi. Çoğu kere de hastalığının seyri sırasında baş etmek zorunda kaldığı, tedavisini ve yaşamsal faaliyetlerini engelleyebilecek boyutlara varabilen bir problem.
Kanserli hastaların yüzde 20-50’sinde ilk başvuruda, yüzde 30-40’ında tedavi sırasında, yüzde 75-90’ında ileri (terminal) dönemde ağrı var. Hasta ve yakınları için ağrı, ölümün kendisinden bile daha büyük bir korku kaynağı. Tedavi edilmesi, hastanın yaşamsal faaliyetlerini yerine getirebilmesini kolaylaştırdığı gibi moralini de yükselterek tedavinin başarı şansını artırıyor. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü, 1980 yılında açıkladığı Kanser Kontrol Programı içine "Kanserde Ağrı Kontrolü ve Palyatif Bakım" konusunu da almıştı.
TÜMÖR İŞGAL ETTİKÇE AĞRI ARTIYOR
Kanser ağrısına neden olan etkenler; tümör (yüzde 65-85), tedavi sırasında uygulanan cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi yöntemler (yüzde 15-25), kanser dışı nedenler (yüzde 3-10) olarak sıralanıyor. Tümörün kemik dokusunu, siniri veya kan damarlarını işgali, sinir dokusu ve köklerine bası yapması, kan damarlarına kadar ilerlemesi ve damarları tıkaması ağrılara yol açıyor. Yine içi boş organların (bağırsaklar gibi) veya çeşitli kanalların (safra kanalları gibi) tıkanması da ağrı nedeni. Kas, kemik kılıfları ya da benzer ağrıya duyarlı dokuların tümörle işgali, şiddetli ağrılara yol açıyor.
AĞRI TEDAVİSİ İHMAL EDİLİYOR
Ağrının yeri, nedeni ve kaynağına göre şiddeti de farklılık gösteriyor. Bazı ağrı tipleri daha başlangıçtan itibaren çok şiddetli olabiliyor. Örneğin tümörün direkt olarak sinir köklerine bası yapmasıyla ortaya çıkan ya da kemik dokusuna yayılmış hastalığın neden olduğu ağrılar gibi.
Ağrı, genellikle çok şiddetlenmedikçe hastanın dile getirmediği bir yakınma. Tanı konduğu andan itibaren daha çok kanser tedavisine odaklanılıyor. Ağrı çok şiddetli olmadıkça, hasta, hasta yakınları ve hatta tedavi eden ekip tarafından ihmal ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü ve IASP verilerine göre kanserde ağrı tedavisinde başarı oranı yüzde 70-90’lara kadar çıkıyor. Sadece ilaçlarla yapılan tedaviyle bile yüzde 70-85 oranında kontrolü mümkün.
Ağrıyı ciddiye alın
Kanserin yeri ve tipiyle ağrının ilişkisi var. Bazı kanser türlerinde başlangıçta hiç ağrı yok. Bazılarında ise ilk belirti. Genellikle kemik, üreme organları ile baş-boyun kanserlerinde yüzde 80, mide, akciğer, pankreas ve meme kanserinde yüzde 60-80, bağırsak ve böbrek kanserlerinde yüzde 40-60 sıklıkta ağrı görülüyor. Lenfoma ve lösemide bu oran yüzde 20’lere düşüyor. Ağrı başlangıçta dikkate alınır ve tedavi edilirse ileri dönemde şiddetlenmesinin önüne geçilebiliyor.
Kanser tanısı, hastanın psikolojisini bozabiliyor. Korku, endişe ve depresyona yol açabiliyor. Bunlar da ağrı algısını ve ağrıya yanıtı değiştiriyor. Bu nedenle aynı kanser türünde farklı hastalarda, farklı ağrı hislerine yol açabiliyor.
Kontrol etmek mümkün
Ağrı biliminde ve teknolojide son otuz yılda elde edilen gelişmeler yüz güldürüyor. Basit ağrı kesici ilaçlardan, opioid grubu kuvvetli ağrı kesicilere, sinir bloklarından kompleks ağrı pompalarına kadar çok geniş bir yelpazede tedavi seçenekleri bulunuyor. Bu konuda deneyime ve gerekli donanıma sahip, tıbbın birçok alanından hekimlerin ortak çalıştığı merkezlerde kanser ağrısı, tedavisi olan bir sağlık sorunu. Tedavinin ilk amacı hastalardaki ağrısız uyku süresini uzatmak. Bu sağlandığında ikinci amaç, dinlenme halinde ağrı hissettirmemek. Eğer yapılabilirse hareketle ağrıyı azaltmak ya da kesmek olarak özetlenebilir.
Girişimsel yöntemler de var
Hastaya hangi yöntemin uygulanabileceği, ağrının yeri, tipi ve şiddetine göre kararlaştırılıyor. İlaç tedavisiyle ağrısı kesilemeyen hastalara girişimsel yöntemler uygulanıyor. Ağrıya neden olan sinirlerin radyo dalgaları kullanılarak yok edilmesi, omurilik pilleri ya da morfinin direkt olarak omuriliğe verildiği pompa sistemleri bu yöntemlerden.
Morfin fobisi yaygın
Doktorların hatalı düşünceleri: Bazı doktorlarda, ’morfin ölmek üzere olan hastalara verilir, ölümü çabuklaştırır, istenmeyen yan etkileri çoktur veya bu ilaçlarının yazıldığı özel reçeteleri kullanırsam başım derde girebilir’ gibi endişeler olabiliyor. Bu da hastaları ağrıya mahkûm ediyor.
Hastaların hatalı düşünceleri: ’Morfin verildiğine göre yakında öleceğim, ağrı daha da artarsa verilecek ilaç kalmadı, morfin bağımlısı olacağım’ korkuları yersiz. Boston Collaborative Drug Surveillance projesi çerçevesinde opioidler (morfin benzeri ilaçlar), 11 bin 882 hasta üzerinde kullanıldı. Geçmişinde ilaç bağımlılığı olmayan 4 kişide bağımlılık saptandı. Dolayısıyla bağımlılık yapma riski sanıldığı kadar yüksek değil.
Özel reçetelerle satılıyor
Morfin benzeri ilaç ve bazı güçlü ağrı kesiciler, özel reçetelerle satılıyor. Bu ilaçların dozları ve satış miktarları kontrol altında. Önceden belirlenen dozları, hastanın gereksinimi olsa bile hekim arttırma yetkisine sahip değil. Ayrıca bugün kanser ağrısı tedavisinde kullanılan morfin benzeri ilaçların bir kısmı ne yazık ki Türkiye’de bulunmuyor. Örneğin hızlı etkili, hap ya da şurup olarak verilebilen morfin bunlardan biri. Gelişmiş ülkelerde sıklıkla kullanılan bu ilaç, özellikle ani ortaya çıkan şiddetli ağrıların kontrolünde çok önemli yer tutuyor.