Oluşturulma Tarihi: Ekim 23, 2004 00:00
‘Kanlıca’da yoğurt
yemek istiyorum... Pudra şekerli!’Ben de şaşırdım kendime.Ama aynen böyle dedim sevgilime.Hem de gecenin 1’inde.*Arabadayız, Salomanje’deki kutlama bitmiş, eve dönüyoruz.O yoğurtlu cümle ağzımdan çıktığında,
Beşiktaş semalarında seyrediyoruz, evimiz de Arnavutköy’de, yani 5-6 dakikalık mesafede, buna karşılık Kanlıca, anasının nikahında, taaa karşı tarafta...Tabii ben sevgilimin, ‘Buzdolabında Tikveşli var aşkım. İdare etmez mi? Ben sana evde pudra şekerli yoğurt yaparım. Yeter ki, Kanlıca’ya gitmeyelim’ demesini bekliyorum...Yani ben olsam derim.Akıl var, mantık var.Bir de şimdi git git bitmeyecek bir yol var...Yarın da iş var!*Kara kara, bir sonraki hamlemi düşünüyorum.Çünkü adım gibi biliyorum.Bu Kanlıca yoğurdu meselesini kesinlikle yemez.Yese de, kabul etmez...Ne yapsam da ikna etsem?Onu Arnavutköy yerine bu gece Kanlıca’ya götürsem...*Bir zamanlar biri bana:‘Sezgilerine çok güveniyorsun. Bu kadar güvenme. Onlar seni yanıltabilir!’ demişti.Haklıydı.Sevgilim ve kocam olacak adam, şu hayatta beni bir kere daha şaşırtıyor, yüzünü bana dönüyor, en şefkatli haliyle gözlerimin içine bakıyor ve sanki çok önemli bir sır verecekmiş gibi kısık sesle şöyle fısıldıyor:‘Farkında mısın, hamileliğinin başından beri ilk defa aş eriyorsun! 6 aydır bekliyorum, ilk kez ‘Ben şunu istiyorum’ diyorsun. Saatin kaç olduğunun ne önemi var? Deli misin, hemen gidiyoruz Kanlıca’ya. Yeter ki, açık bir yoğurtçu bulalım...’*Sanırım ben ölmek istiyorum!Yanaklarımdan yaşlar süzülüyor...Pek bir duygulanıyorum.Yalan! Ben suçluluktan ağlıyorum.Resmen vicdan azabı çekiyorum.Aşağılık bir lağım faresi olduğumu pekálá biliyorum!Gecenin 1’inde ne yoğurdu?Pudra şekerli yoğurtmuş!Yok daha neler!Ben aş filan ermiyorum.Alenen yalan söylüyorum.Doğum günü olan sevgilimi, günün bütün kutlamaları bittikten sonra, ev yerine bir otele götürmeye çalışıyorum. Otel de, yoğurduyla ünlü bir semtte. Aklımca bu yoğurt numarasıyla sürprizin altyapısını hazırlıyorum...*‘Yok, yok meydanda açık yer bulamayız. Sen devam et. Az ileride şahane bir yoğurtçu biliyorum...’‘Emin misin?’‘Evet, evet. Çubuklu Caddesi, No 27...’‘Anlamadım. Böyle yoğurtçu adresi mi olur?’Salak ben!Salak ben!Kafam, gideceğimiz yerle o kadar meşgul ki -denizin kenarındaki bütün yapılara dikkatlice bakıyorum, numaraları seçmeye uğraşıyorum, o karanlıkta Ahmet Rasim Paşa Yalısı’nı bulmaya çalışıyorum- ve farkında olmadan, her şey yolunda giderse, geceyi geçireceğimiz butik otelin adresini veriyorum.‘Sen devam et... Geçen gün geldim ben bu yoğurtçuya... Göreceksin, birazdan çıkacak karşımıza...’Sevgilim, hamileliği bir tür geçici delilik olarak kabul ettiği için sesini çıkarmıyor ama suratıma pek bir acayip bakıyor.*A’jia...Aradığım yoğurtçunun, pardon otelin adı bu.Japonca, Asya anlamına geliyor.16 odalı bir butik otel.Daha bir ay olmuş açılalı.Serdar Bilgili’ye ait.Vogue ve Da Mario gibi lokantaları da bünyesinde bulunduran İstanbul Doors Grubu tarafından işletiliyor.Mimar Reşit Soley de, otele imzasını atmış bulunuyor.Ama tabii beni bütün bunlar ilgilendirmiyor.Bana ne otel kimin, oteli kim yapmış, kim işletiyor...Ben tesadüfen Boğaz’ın dibindeki bu romantik ve nazlı yalının fotoğraflarını görmüşüm, pek bir etkilenmişim, hele dışıyla tamamen bir kontrast oluşturan o modern ve minimalist içine bitmişim...Yememiş içmemiş, A’jia’ya gitmiş, fotoğrafların ne kadar gerçeği yansıttığını yerinde tespit etmişim. Ve kararımı vermişim:‘20 Ekim’i kesinlikle bu yoğurtçunun 10 numaralı odasında geçirmeliyiz!’*Otel müdürü Güniz Atış’la anlaşmamız şu:O gece bütün kutlamalar bittikten ve insanlar evlerine dağıldıktan sonra...Hani evli evine, köylü köyüne, köyü olmayan sıçan deliğine...Ben onun cebini çaldırıyorum.Yani telefonundaki cevapsız araması oluyorum.Tabii ki bunu sevgilime çaktırmadan yapıyorum.Numarayı yaz, yeşile bas, karşındaki daha açmaya fırsat bulamadan, kırmızıya bas. Güniz, bu eylemin, ‘Tamamdır. Paket benimle birlikte. Yola çıktık, geliyoruz. Yarım saat sonra oradayız, siz hazırlıklara başlayın’ anlamına geleceğini biliyor.Ve 10 numaralı odanın beyaz balonlarını, gül yapraklarını ve köpüklü banyosunu hazır ediyor.*Allah’ım şükürler olsun sana...Her şey yolunda gidiyor.Ve ufukta A’jia görünüyor.‘Hah işte, yoğurtçuya da geldik’ diyorum, ‘Durabiliriz şu solda...’Sevgilimin şaşkın bakışları arasında arabadan fırlıyorum, spor çantam diye yutturduğum, ertesi gün giyeceklerimizin içinde olduğu çantayı kapıyorum ve onu A’jia’dan içeri sürüklüyorum.Hiç resepsiyona benzemeyen bir resepsiyonda, hiç resepsiyoncu gibi durmayan tipler, en kibar halleriyle bizi karşılıyorlar.‘Hoş geldiniz. 10 numaralı odaydı değil mi?’ diyorlar ve ekliyorlar: ‘Bir isteğiniz var mı?’Sevgilim, ‘Pudra şekerli yoğurt!’ diyor ve kahkaha atıyor.HAMİŞ'LERAhmet Rasim Paşa Yalısı, bir genç kızı andırıyor. Hüzünlü bir genç kızı. Taşların üzerine oturmuş, dizlerini kendine çekmiş, dalgın dalgın denize bakıyor. İnsanı çeken tuhaf bir hüzün ve romantizm var bu otelde. Gece konaklamasanız bile, bir gün mutlaka gidin derim. Hafta sona brunch’a, bir içkiye ya da bir akşam yemeğine...Odaların hepsi birbirinden farklı. Fiyatları ise 200 eurodan başlıyor. Kader utansın ki, hayatta bu tür keyifleri yaşamak için eşek yüküyle para ödemek gerekiyor.10 numaralı oda, iki kattan oluşuyor. Oyuncaklı bir şey. Metal merdivenlerle üst kata ulaşılıyor. Derin nefes alın: Üst katta sadece koskoca bir yatak ve bir banyo küveti var. Evet, çok seksi! Bu arada tuvalet aşağı katta. Benim gibi geceleri ikide bir tuvalete kalkıyorsanız, aman ha, alt kattaki ışıklardan birini açık bırakın, Allah korusun, yuvarlanıverirsiniz...Ne var ki, Ahmet Rasim Bey’in bir zamanlar kullandığı kendi odası bence otelin en asil odası. 10 numaralı oda kadar oyuncaklı değil ama Boğaz’a bakan şahane bir balkonu var. ‘Bundan daha güzel şehir var mı yeryüzünde?’ dedirtiyor insana. Ayda yılda bir kendinizi ya da sevgilinizi şımartacaksanız, bizim yaptığımızı yapabilirsiniz: 10 numaralı odada kalabilir, kahvaltınızı ise 8 numaralı odada alabilirsiniz...Son olarak unutmayın, Kanlıca’dasınız. Sabah kahvaltısında yoğurt yemeyi ihmal etmeyin. Nasıl olsun yoğurdunuz? Sade mi, pudra şekerli mi?
button