Güncelleme Tarihi:
SEVİL ATASOY: BU BAŞARIYI EN BAŞINDAN BEKLİYORDUM
“Kanıt”, üçüncü sezonuna giriyor. Bu işin bu kadar uzun soluklu olacağını en başından tahmin etmiş miydiniz?
- Evet, tahmin ediyordum. Çünkü işi biliyor ve çok da ciddiye alıyoruz. Ayrıca polisiye, dünyanın her ülkesinde izlenen bir türdür. Bu formatta bir polisiyenin beğenileceğinden kuşkumuz yoktu. Çünkü bir yandan meraklandırıyor, düşündürüyor, diğer yandan çağdaş soruşturma tekniklerini öğretiyor, farkındalığı sağlıyor, delillerin önemini topluma aktarıyor, ayrıca “kusursuz cinayet yoktur” diyerek suç işlemeyi caydırıyor.
Pek çok dizinin birer ikişer havlu attığı şu dönemde aynı iddiayla yola devam edebilmenizin sırrı nedir?
- Çok çalışmak... Hikaye yazarımızın yaratıcı olması... Ve gerçek olaylardaki delillerden ve soruşturma yöntemlerinden esinlenmemiz...
Zaten senaryo yazarı da kızınız... Anne-kız çalışmak nasıl?
- Hikaye yazarının kızım olmasının bir önemi yok. Bu konuda çok profesyonel bir ilişkimiz var.
“Kanıt”ta gerçek olaylar aynen mi ekrana taşınıyor? Yoksa işin kurgu boyutu da var mı?
- Yok, olaylar birebir yansıtılmıyor. Çünkü ne mağdur de faillerin kendisini bu dizide bulmasını isteriz. Diğer yandan elbette gerçeklerden esinleniyoruz. Zaten Amerikalılar’ın “CSI”, Almanlar’ın “Tator”, Ruslar’ın “Sled”i gibi başarılı örneklerde de gerçek olaylardan yola çıkılıyor.
ENGİN BENLİ: YOLDA BİLE “KOMİSER ORHAN” DİYORLAR
Uzun süre aynı işte olmak oyuncuyu sıkmıyor mu?
- Kendi adıma cevap verecek olursam, hayır. Çünkü dizimizde her bölüm farklı bir olay işleniyor, sıkılacak zaman olmuyor.
Bu işin size katkıları neler oldu?
- Tiyatro dışında TV oyunculuğunu ve tekniklerini de bilgi dağarcığıma eklemiş bulundum.
Dile kolay, üçüncü sezona giriyorsunuz. Kendinizi role kaptırdığınız, polis gibi düşünüp hissettiğiniz oluyor mu?
- Ben rolden çabuk sıyrılıyorum da dizimizi takip edenler, bana yolda bile “Komiser Orhan” diye hitap ediyorlar. Bizi dizideki karakterimizle benimsemiş durumdalar.
Televizyona iş yapan pek çok tiyatro sanatçısı var. Bu koşuşturmanın sebebi zorunluluk mu yoksa oyunculuk aşkı mı?
- Yüzde 50, yüzde 50. Hem eşim ve canım oğlum Rüzgâr’ın daha güzel imkânlara sahip olmalarını istemem hem de oyunculuk mesleğini sevmem bunda etkili oldu. Ayrıca iyi bir ortaya çıkarıyoruz, bu kadroda seve seve yer alıyorum. İzleyicimize son bir not; bizi izlemeye devam edin.
DENİZ CELİLOĞLU: BİZ İZLEYİCİYİ SÖMÜRMÜYORUZ
Gerçek olayları kurgu desteğiyle ekrana yansıtan bir işin içindesiniz. Gerçek hayatta bu kadar kötülüğün olduğunu görmek psikolojinizi nasıl etkiledi?
- Çok fazla kötülük olduğunu görmek için “Kanıt”ta rol almarna gerek yok ki, bu dünyada büyüyor olmak yetiyor zaten! Bizim dizi sadece insanlara gözlerini her zaman açık tutmaları gerektiğini hatırlatıyor. Psikolojime etkilerine gelince, her şey profesyonel olarak işliyor, dolayısıyla çok da etkilenmiyorum. Ya da şöyle söyleyebilirim, hiçbir oyuncunun yer aldığı işten etkilenme lüksü yok.
Canlandırdığınız Komiser Selim karakterinin en çok hangi yönünü sevdiniz?
- Biraz fevri, heyecanlı ve geveze olsa da dürüstlüğü ve sağlam karakterli oluşu nedeniylme sevilmeyi hak ediyor.
Peki “Kanıt”ın bu kadar sevilmesinin sebebi ne olabilir?
- Kalite. Belirleyici özellik bu bence... Bizim hikayemiz, kimseyi kandırmaya, sömürmeye çalışmadan izleyiciye ulaşmaya çalışıyor. Gereksiz senaryo hileleri ve entrikalar yok.