Hikmet B. Çağlayan
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2006 00:00
Tıp bilimindeki son gelişmeler Alzheimer hastaları için yeni umut doğuruyor. Yeni bir araştırmaya göre, yakın gelecekte kan tahliliyle bir kişinin Alzheimer ve demans riskinin olup olmadığı önceden tahmin edilebilecek. Alzheimer ve diğer demans türlerini kandaki aşırı protein birikimi yoluyla saptayan test, en geç 5 yıl içinde piyasaya sürülecek. Erken teşhisi kolaylaştıran test için ilaç firmaları kollarını sıvadı.
Modern çağın en çarpıcı hastalıklarından biri Alzheimer... Halk arasındaki yaygın kullanımıyla "bunama". Ortalama insan ömrü her geçen gün uzarken Alzheimer’lıların sayısı da artıyor. Yaşlanmayla hastalık kademeli olarak ilerliyor, kişi hafızasını, konuşma yeteneğini, diğer önemli beyinsel faaliyetlerini süreç içinde kaybediyor. Ender de olsa Alzheimer 30-40 yaşlarında görülebiliyor.
85 yaş ve üstündeki her 5 kişiden biri Alzheimer hastası. Ortalama yaşın yüksek olduğu Batı Avrupa’da her yıl 100 bin yeni vaka saptanıyor. Hastalığın kesin tedavisi henüz yok. Çalışmalar farklı kollardan ilerliyor.
Tıp bilimindeki son gelişmeler Alzheimer hastaları için yeni umut doğuruyor. Yeni bir araştırmaya göre yakın gelecekte kan tahliliyle kişide Alzheimer ve demans riskinin olup olmadığı önceden tahmin edilebilecek. Test, kandaki aşırı protein birikimini tespit yoluyla ipucu veriyor.
Halihazırda Alzheimer teşhisinde biyolojik test yerine, hafıza ve hatırlama gibi "bilişsel" testlerden yararlanılıyor. Testlerin her zaman işe yaradığını söylemek zor. Bazen kesin tanı ölüm sonrası biyopsiyle konuyor.
KANDAKİ PLAKA ORANI İPUCUHollanda’nın Rotterdam kentindeki Erasmus Tıp Merkezi’nden epidemiyolog Monique Breteler ve ekibi 55 yaş ve üstündeki demans belirtisi göstermeyen 6 bin 713 hastadan kan örneği aldı. Bir yandan örneklerdeki 2 farklı seviyedeki amiloid plakalarını incelerken bir yandan da denekler arasında rastgele seçilen 1756 gönüllünün bilişsel fonksiyonlarını izlemeye aldı. Sonuçta, kandaki plaka oranının en belirleyici unsur olduğu saptandı.
Breteler ekibinin, tahlille Alzheimer teşhisi konulabilmesi için kandaki amiloid plakalarının birbiri ile oranının ne olması gerektiği konusundaki çalışmaları sürüyor. Uzmanlara göre, Alzheimer ve diğer demans türlerini kandaki aşırı protein birikimini tespit ederek teşhis eden test, en geç 5 yıl içinde piyasaya sürülebilecek. Testin en önemli özelliği erken teşhisin kolaylaşacak olması.
Bilim adamlarının araştırması dört koldan ilerlerken, büyük ilaç firmaları da hastalığı tedavi edecek ya da en azından gelişmesini durduracak mucizenin peşinde. Çünkü, her iki alanda da elde edilecek başarının getirisi yüksek.
Erken teşhis, Alzheimer için büyük önem taşıyor. Hastalığın ilk belirtilerinin bir yıl önce tespiti halinde, ilerideki dönemlerde hastalığın yoğunluğu yüzde 25 oranında azaltılabiliyor. 5 yıl erken teşhis ise yoğunluğun yüzde 50 oranında azalabilmesi anlamına geliyor.
Bu arada yapılan farklı epidemiyolojik anketler, Alzheimer hastalığından korunmanın ya da en azından geciktirmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Örneğin, yüksek tansiyon Alzheimer riskini artıran etken. Rejim ya da ilaçla tansiyon denetim altına alnırsa, hastalığın ortaya çıkma riski azalıyor. Yine araştırmalar kalp, damar hastalığıyla Alzheimer’ın ilişkisini gösteriyor.
BALIK VE ŞARAP KORUYUCUBilim dünyasının bir diğer çalıması ise Alzheimer ile DHA (dokosaheksanoik asit) arasındaki ilişki üzerine. Laboratuvar çalışmaları, Alzheimer hastalarının kanında DHA’nın bu hastalığa yakalanmayanlardan daha düşük olduğunu açıkça ortaya koymuş. Bu asit alabalık, somon, ton balığında bulunuyor. Yani bir başka deyişle, bol miktarda
balık yiyerek Alzheimer’a yakalanma riskini azaltmak mümkün. Kolesterole karşı kullanılan "statin" moleküllerinin Alzheimer riskini azaltıp azaltmadığı da araştırılıyor.
Antioksidan güce sahip besin maddelerinin (yeşil çay, şarap, meyve ve sebze) tüketilmesinin Alzheimer riskini yüzde 50 azalttığı iddia ediliyor. Bu sonuca 1991-2001 arasında Fransa’nın Bordeaux kentindeki 1.300 kişi üzerinde yapılan çalışmayla varılmış. New York’taki araştırmacılar ise kırmızı şarapta resveratrol adlı bir antioksidan bulunduğunu saptadı. Resveratrol, Alzheimer plakalarından oluşan blokları yok ediyor.
Son olarak E vitamininin Alzheimer belirtilerini geciktirdiği artık hemen herkes tarafından kabul ediliyor. Son yıllarda ortaya çıkan bir diğer gelişme şu: Uzun yıllar iltihap giderici ilaç kullananlarda ve menopozdan sonra hormon tedavisi görenlerde diğerlerine oranla çok daha az Alzheimer vakası görülüyor. Uzmanlar bunun nedenini henüz açıklayamıyor.
İLAÇLARIN HEDEFİ ALZHEIMER’IN EVRİMİNİ DURDURMAKPiyasadaki ilaçlar hastalığı tedavi etmiyor, sadece beyinde yarattığı zararı en aza indiriyor. Oysa son araştırmalar hastalığı tedavi yöntemlerine ve evrimini durdurmaya yönelik.
Günümüzde Alzheimer tedavisinde iki tip ilaç kullanılıyor. Birinci gruptaki ilaçlar doğrudan hastalıkla ilgili. İkinci gruptakiler ise değil. İlk gruptakilere "kolinerjik" ilaçlar adı veriliyor, çünkü nöronların iyi çalışmasını sağlayan bir kimyasalın zarar görmesini engelliyor. Böylece henüz sağlıklı olan nöronlarn randımanı artıyor. Kolinerjik ilaçlar yakınlarda geliştirildi. Bu gruptaki Takrin’i hasta günde dört kez alıyor. En sakıncalı yanı, karaciğer için toksik etkiler taşıması. 1998’de piyasaya sürülen Donepezil daha elverişli. Günde bir kez alnıyor ve karaciğer üzerinde toksik etkisi yok. Galantamin adlı ilaç ise henüz deneme aşamasında. Bu ilaçlar her gün düzenli alındığında, hayati fonksiyonların tamamen yok olmasını önemli ölçüde yavaşlatıyor. Etkileri birkaç aydan birkaç yıla kadar uzuyor. Doktorlar hastalığın şiddeti ve durumuna göre, bu tür ilaçlardan birini öneriyor. İkinci gruptaki ilaçlar ise "nöro koruyucular." Bunlar E vitamini ve yine Parkinson hastalığının tedavisinde de kullanılan Selejilin. İkinci grup ilaçların rolü, nöronların sağlıklı olmasını sağlamak.
Ancak her iki grup ilaç da hastalığı tedavi etmiyor, sadece hastalığın beyinde yarattığı zararı en aza indiriyor. Oysa son araştırmalar hastalığın tedavi yöntemlerine ve evrimini durdurmaya yönelik yapılıyor.