Güncelleme Tarihi:
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Narin, kan bağışı yapıldıktan sonra eksilen sıvı hacminin, damar dışındaki sıvının damar içine geçmesiyle kısa sürede karşılandığını söyledi.
Hücrelerin yenilenme sürecinin yaklaşık 2 ay olduğunu belirten Narin, düzenli aralıklarla yapılan kan bağışının sağlık açısından herhangi bir sakıncası olmadığı gibi, aksine bir çok yararının da bulunduğuna dikkat çekti.
Kan bağışının, kilo aldırma, zayıflatma, halsiz bırakma, kaşıntı ve bağımlılık gibi yan etkilerinin bulunmadığını ifade eden Narin, ancak kişinin kan verip vermeme konusunda doktorlara danışması gerektiğini dile getirdi.
Sağlıklı bir kişinin kan vermesinin, kalp krizi geçirme ihtimalini de önemli ölçüde azalttığını vurgulayan Narin, şunları kaydetti:
“Kalp krizi geçirmenin en önemli risk etmenlerinden biri, kanın akışkanlığının azalması, koyulaşmasıdır. Özellikle sigara içen akciğer hastalığı olan, yüksek rakımda yaşayan ya da yapısal olarak kan değerleri yüksek olan kişilerde kanın pıhtılaşmaya eğilimi artmaktadır. Bu nedenle sağlıklı bir kişinin yılda 2 ile 4 kez arasında kan vermesi, kanın akışkanlığının artmasını sağlayarak olası pıhtılaşma sorunundan koruyor, kalp krizi geçirme olasılığını düşürüyor.”
Narin, teşhis edilmiş kalp ve damar hastalığı olanların kan bağışı yapmalarının sakıncalı olabileceğini, bu konuda dikkatli davranmalarının kendileri açısından daha yararlı olabileceğini bildirdi.
Özellikle kan değerleri (Hematokrit) iyi olan sağlıklı kişiler için kan bağışının faydalı olduğunu anlatan Narin, baş ağrısı, stres, yüksek tansiyon, yorgunluk gibi rahatsızlıklarının da giderilmesinde kan bağışının çok büyük katkısı olduğunu sözlerine ekledi.