Güncelleme Tarihi:
Henüz izleme fırsatı bulamamış olanlar için canlandırdığınız rolleri anlatır mısınız biraz?
Selin Demiratar: İpek, iki yıllık bir öğretmen. Annesinin ölümüyle birlikte gerçek babasının Türkiye’nin en zengin işadamlarından birisi olduğunu öğreniyor.
Serkan Altunorak: Tarık, Kutlu Ailesi’nin büyük oğlu. Kutlu Holding’in veliahtı... Çok kötü bir adam. Babası öldükten sonra ailesinin sorumluluğunu üstleniyor. Ancak Tarık, parayı mı korumaya çalışıyor, aileyi mi, yoksa kendini mi, bu pek net değil... Bir de Tarık’ın fiziksel şiddete karşı meyli var.
Peki sizin özel hayatınızda var mıdır şiddet eylemleri?
Serkan Altunorak: Hiç yoktur. Gerçi şiddet hayatın bir gerçeği ve insanın içinde her duygu mevcut. Ama ben şiddete karşıyım.
İpek, ilkokul öğretmeni... Gerçek hayatta öğretmen olmayı hayal etmiş miydiniz hiç?
Selin Demiratar: Yok, öğretmen olmak hiç aklıma gelmedi. Zaten benim yapamayacağım iki meslek var, birisi öğretmenlik, diğeri ise doktorluk.
Serkan Altunorak: Benim de yapamayacağım iki meslekten biri doktorluk. Diğeri ise avukatlık.
İSMAİL HACIOĞLU İPEK ROLÜNÜ İSTEDİ!
Serkan Bey, size önce Cüneyt rolü teklif edilmiş ama kabul etmemişsiniz, neden?
Serkan Altunorak: Çünkü, “Melekler Korusun”daki Erkan’la hemen hemen aynı karakter Cüneyt. Onun devamını yapmak istemedim. Ya komedi yapmak istiyordum ya da kötü adamı oynamak. Bu nedenle Tarık karakterini seçtim. Senaryoyu elime alınca Cüneyt’i değil, Tarık’ı okumaya başladım. Menajerime Tarık’ı oynamak istediğimi söyledim, “Vermezler o rolü sana” dedi. Sonra Abdullah Oğuz’la konuştuk, deneme çekimi yapıldı ve Tarık rolü benim oldu. Abdullah Bey, hepimize sordu “Hangi rolü oynamak istersin?” diye... İsmail (Hacıoğlu) “İpek’i oynamak isterim” demiş! (Gülüyor) Oyunculuk böyle bir şey. Zorluk olmalı oyunculukta. Konforlu rolleri sevmiyorum, aykırılık olmalı, zorlamalı. Arı kovanına çomağı değil, elimi sokmak istiyorum.
Selin Hanım, siz nasıl bir rol istersiniz ya da sizi zorlamasından keyif alacağınız bir rol var mı?
Selin Demiratar: “Başka Dilde Aşk” filmindeki sağır ve dilsiz karakter, benim istediğim bir roldü. Hiçbir şey duymadan, konuşmadan yaşamak, müthiş zor bir olay...
Peki, siz de dizideki İpek gibi gerçek babanızın Türkiye’nin en zengin adamlarından biri olduğunu öğrenseniz, tepkiniz ne olurdu?
Selin Demiratar: Ben kendi babamı seviyorum! Benim asıl babam beni yetiştirendir, bana emek verendir. Sonradan çıkan kişi benim biyolojik babam olur ancak. Onun da bir değeri yoktur zaten. Kaldı ki, ben anneme güveniyorum! (Gülüyor)
ŞÜPHE, ŞÜPHESİZ BAŞARILI OLACAK
Dizinin sloganı “Kimseye güvenme, kendine bile”. Siz gerçek hayatınızda da bu sloganı kullanıyor musunuz?
Selin Demiratar: (Gülüyor) Yok, hayır. Ben güvenmeyi tercih edenlerdenim. Daha sonra güvenim kırılacaksa da kırılsın. Güvenimi boşa çıkarıp çıkarmamaları tamamen karşımdakilerin sorunu, beni ilgilendirmez. Ama onların ikinci bir şansı da olamaz tabii.
Serkan Altunorak: İnsanlara çok güvenirim. Ancak hislerim çok güçlüdür, iyiyi de kötüyü de önceden sezerim. Böyle bir yeteneğim var.
Selin Demiratar: Benim de Serkan gibi bu konuda güçlü hislerim var. Kime ne kadar güvenebileceğimi önceden sezinleyebiliyorum. Bu konuda genelde doğru kararlar veriyorum. Kendimi şanslı görüyorum. Şüpheci olduğumu söyleyemem.
ÇEKİM SIRASINDA ÖLÜMDEN DÖNDÜK
Serkan Bey, oyunculuk riskleri olan bir meslek. Ve siz bunu 2006’da Ebru Gündeş’le oynadığınız ‘İmkansız Aşk’ adlı dizide yaşadınız. Rus ruleti sahnesinde, kurusıkı dolu unutulan silahı sıktınız ve ölümle yüz yüze geldiniz. Ölebilirdiniz, öyle değil mi?
Serkan Altunorak: Hayatta kalmam mucizeydi. Bu benim ikinci hayatım diyorum hep.
Selin Hanım siz bugüne kadar setlerde herhangi bir tehlike yaşadınız mı?
Selin Demiratar: Evet, “Adanalı” dizisinin setinde kafama kocaman bir demir kapı düştü. Ben kapıdan çıkıyordum, yakın plan bir çekimdi. Tam çıkarken, kapıyı tutanlar nedense bıraktılar ve kapı üzerime yıkıldı. Bir süre kendime gelemedim. Beyin kanaması geçirebilirdim, ölebilirdim, felç kalabilirdim.
Oyunculuk sigortası yapılıyor mu sizlere?
Selin Demiratar: Benim şahsi sigortam var elbette. “Şüphe” dizisinde de Kanal D İç Yapımlar sigortamızı yaptı. Daha önceki çalışmalarımda sigortam yoktu.
Serkan Altunorak: Ben o dönemde en karışık zamanlarımı yaşıyordum. Babamın kanser olduğunu öğrenmiştik, üstüne bu kaza oldu. İnanılmaz acılar, ızdıraplar ve ölüm tehlikesi yaşadım. Babama çok üzülmüştüm. Hayatında nezle olmayan adam, bir sabah güne başlarken sadece sekiz ay ömrü kaldığını öğreniyor. Bunu kabullenmek çok zor oldu. Ben isyan ettim. İşte o arada da şakağımda tabanca patladı, ‘Sen önce kendi hayatına bak’ mesajıydı bu. Tabancanın patladığı noktada, sayısız saçma dağıldı. Şakağımdaki ana damara biri isabet etse, ölürdüm. Kafamda yüzlerce saçma vardı ve biri bile damara değmemişti. Doktorlar “Bu senin ikinci doğumun” dediler.
BIRAKSALAR PARÇALAYACAĞIM!
Serkan Altunorak: Dizide İpek’le sürekli bir gerilim olacak aramızda, mücadele en üst seviyede. Bazen rolüme öylesine kaptırıyorum ki kendimi, bıraksalar gerçekten de parçalayacağım İpek’i!
Selin Demiratar: Serkan’la çalışırken müthiş keyif alıyoruz. Kamera önünde düşman, kamera arkasında dostuz.
TARIK HEP AŞKA KOŞUYOR
İpek bir aşk yaşayacak mı dizide?
Selin Demiratar: Olabilir, sonraki bölümlerde ortaya çıkacak bir durum. İpek için aşk çok sonra düşünülmesi gereken bir şey.
Tarık aşk yaşayacak mı?
Serkan Altunorak: Tarık zaten hep aşka koşuyor! Aslında bir aşk evliliği yapmış ama karısını durmadan aldatıyor. Gerçekte çok mutsuz birisi.
Galiba bütün mutluluk umutları İpek’te...
Selin Demiratar: Evet, İpek aileyi kökten değiştirecek.