Yol uzun, ulaşım zorluydu. Boston’da elimden alınan bavul bagajda kaybolunca ilk akşamki davete üstümdeki kargo pantolon, odama konulan tişört ve kazakla katıldım. Ertesi akşam, bir Türk tasarımcının kıyafetini göstermek için Dice Kayek- Machka imzalı elbisemi giyerken fermuarı söküldü. H&M elbiseye kaldım. Olsun, Hilfiger onu da çok beğendi! Neyse ki eğlence,
yemek, gezi ve röportaj açısından şanslıydım. Hilfiger geçmişte basına anlatmadığı ayrıntıları paylaştı benimle.
150 dolarlık bütçeyle işe başladığınız günleri özlediğiniz oluyor mu?- Doğruyu söylemek gerekirse özlüyorum. Çünkü her şey elimin altındaydı. Şimdi işin boyutu yetişemeyeceğim kadar büyüdü. Her ülkede ofisimiz, imalatçımız var. 750 mağazamızdan çoğunu hiç görmedim.
1,5 yıl önce de Karl Lagerfeld markasını satın aldınız. Hilfiger markasını APAX ’a satmanızın sebebi de inzivaya çekilmek olmamalı. - Karl Lagerfeld tasarım dünyasının kralı. Dünyanın en müthiş adamlarından. İsmi bir dünya markası. Sahip olmak Tanrı’nın bir lütfu. Gazeteler Hilfiger’ı tamamen elden çıkardığımı yazdı. Oysa APAX ve Tommy Hilfiger Avrupa CEO’su Fred Gehring ile ortağım. Borsadaki Tommy Hilfiger hisselerini birlikte topladık. Amacımız firmayı Wall Street gölgesi olmadan özgürce yönetmek.
APAX CEO’su Michael Philips, Hilfiger markasına esneklik kazandırılıp daha globalleşeceğini söyledi. Ne tür değişiklikler oldu?- Avrupa, Asya, Güney ve Orta Amerika ve Amerika şubelerini birleştirip merkezi yönetim kurduk. Artık şirketin tek motoru var. Tasarımda değişiklik olmadı.
Erkek modasında bir devrimin öncüsü olarak görülüyorsunuz. Siz ne diyorsunuz buna?- Evet, o kişi benim! Erkekleri formel giyimden kurtarıp, rahat ve şık kıyafete kavuşturdum. 1980’lerde rahatlığı gözeten yaklaşım sıradışıydı. Çok uzun sürecek bir akımın yaratıcısı oldum.
Peki bu kadar senede hiçbir şey değişmedi mi? Amerikan bayrağının renkleri hálá tüm koleksiyonlarınızın ana teması gibi. Yoksa bize mi öyle geliyor?- Rahatlık, kalite ve detay her zaman ön planda. Kırmızı-mavi-beyaz üçlüsüyle tanındığım için hep aynı şeyi yaptığım sanılıyor ama bu koleksiyonun sadece bir bölümü. Denizcilikle ilgili her şeyi, bayrakları, sporu çok seviyorum.
"Özel insanlar özel giyinir"le kastınız zenginin pahalı giyinmesi mi yoksa sıradan birinin marka kıyafetle kendini özel hissetmesi mi? - İkisi de geçerli. Ama giysinin özel olması için pahalı marka olması gerekmez. Çok ucuz bir kıyafeti de çok sevebilirsiniz. Özel olmak için sadece Tommy giymek gerekmez. Herhangi bir sosyoekonomik belirleme de yapmadım bunu söylerken.
ÊAmerikan tarzı ve Amerikan kimliği son yıllarda düşüşte. Tommy Hilfiger markası bundan nasıl etkilendi?- Gençler aynı Coca Cola’yı içiyor, aynı müziği dinliyor, aynı yemekleri yiyor, aynı trendlerden etkileniyor. Dünya umurlarında değil. Küçük bir kesim böyle düşünüyor. Haklılar da. Ama bu endüstriyi etkilemiyor.
Kot pantolonlara özel tutkunuz var.- Evet çünkü jean, gencin en iyi arkadaşı. Hilfiger koleksiyonunda sadece koket modeller olduğu düşünülürdü. Halbuki en gençten en yaşlıya herkese hitap eden onlarca model var. En düşük belden en yükseğe, en sadeden en taşlıya kadar. Değişiklik, pantolarınların seksileşmesi.
En çok kimler için tasarımı seviyorsunuz?- Çoğunlukla New York’tayım. 100 kişilik tasarım ekibime fikirlerimi aktarıyorum. Renk, detay, kumaşları belirliyorum. Yaratıcılık, işimin yarısını kaplıyor. Artık kendime ayıracak daha çok vaktim var. Müzikle ilgileniyorum, sosyal sorumluluk projelerine katılıyorum. Tasarıma gelince, kadınları tabii ki seviyorum ama erkek kıyafetleri ilk göz ağrım!
30 yılda çizgileriniz sizinle birlikte büyüdü ve olgunlaştı mı?- Kesinlikle hayır! Koleksiyon, kendimi hissettiğim yaşta. Bu ara 18’lerimdeyim. Gençler olgun, 40 yaş üstü genç gözükmek istiyor. Onları ortada buluşturuyorum. Bana kalsa her iki grup için de çok daha genç ve radikal kıyafetler tasarlarım.
Geçen sene neden sıska kızlardan uzaklaşıp, gerçek bedenlere yöneldiniz? - Sıska kızlar, anoreksik gözüküyor. Ben gerçek bir hayat, gerçek bir tarz sunuyorum. Hayal değil! Modellerim hep güler, mutludur. Diğer şirketlere bakın. Modeller çok ciddi, mükemmel görünümlü.
ÊStar yaratıcısı mısınız yoksa iyi bir kaşif mi?- İyi soru! Sanırım ikisi de. Beyonce, Kate Hudson, Usher, Britney Spears, Lenny Kravitz gibi sanatçıları destekledim. Kişiyi, işini sevmeliyim önce. Sevmediğim müziği, gelir umuduyla desteklemem. Dostlarımı da ayakları yere basan kişilerden seçerim: Mick Jagger, Lenny Kravitz, Sean Connery, Leonardo Di Caprio, David Bowie, İman. Birçok reklam kampanyamda yakın arkadaşlarımla çalıştım.
GELENEKSEL AMERİKAN KASABASITommy Hilfiger’ın Nantucket’taki evi çevredekilerin çoğundan daha mütevazı. Tek farkla: Bahçesindeki bayrak direği, adanın en yükseği! "18 yaşında Cape Cod’da bir hippi mağazasında çalışırken Nantucket’a aşık oldum. 25 sene önce yerleştim. Burada parlak ışık, McDonald’s,
trafik yok. Evleriyle, sokaklarıyla klasik Amerikan hayatını en iyi yansıtan yerlerden. 100 sene sonra da bir şey değişmeyecek.
TÜRKİYE’DE EN BÜYÜK İMALATI YAPAN AMERİKAN ŞİRKETİ BİZİZ Çünkü üretim kalitesi muhteşem. Türkler jean tasarım ve imalatını çok iyi biliyor. Sevkıyatta çok iyisiniz. İmalatçılar Hilfiger’la aynı dili konuşabiliyor.
TOMMY, BENİ TÜRK SEVGİLİSİ DENİZ’LE KONUŞTURDUBAKIN NELER ÖĞRENDİMİlk karşılaşmamızda kaybolan bavul ve zorunlu parti kıyafetim nedeniyle beni teselli eden Hilfiger, röportaj için buluştuğumuzda gayet meşguldü. Cep bilgisayarında bir şeyler arıyor, bu arada çevirdiği bir telefonun düşmemesinden yakınıyordu. "Demek Türkiye ha, çok hoş!" dedi. Kısaca Hürriyet’i anlatmaya başladım. Dinlemiyordu. Birazdan "Hepsini biliyorum şekerim, gazeteni de gayet iyi tanıyorum. Zaten kız arkadaşım Türk, onu arıyorum deminden beri" demez mi! Son iki günde, Tommy’nin iki yıldır birlikte olduğu kız arkadaşıyla ne kadar mutlu olduğunu, hayatına nasıl düzen geldiğini anlatmışlardı. Türk olduğunu öğrenince sormaya başladım. "İsmi Dee" dedi. "Öyle Türk ismi olmaz" deyince baklayı çıkardı ağzından: Deniz.
36 YAŞINDA İKİ ÇOCUKLUDaha fazla tüyo vermeyince röportaja başladık. 15 dakika geçmişti ki, yeniden telefona sarıldı. Kısa bir konuşmadan sonra, beklemediğim anda "al konuş" diye telefonu uzattı. Soyadını söylemeyen Deniz Hanım, en az Tommy kadar ketumdu. Bakın neler öğrendim: 36 yaşında. Babası Türk, annesi İngiliz. İngiltere’de doğmuş, Türkiye’ye birkaç kez gelmiş. 15 sene tenisçi eşi ve iki çocuğuyla Monte Carlo’da yaşayıp, boşanmış. Şimdi Monte Carlo ve Londra arasında mekik dokuyor. Fotoğrafını görmek istediğimde Tommy, flörtöz bir ifadeyle "Senin gibi esmer güzeli değil, Heidi Klum ve Grace Kelly’nin karışımı" demekle yetindi. Sonunda Google yetişti imdadıma. Deniz, haberlerde Dee Ocleppo olarak geçiyor. Fotoğrafı üstte. Mayıs ayında Axl Rose-Tommy Hilfiger kavgasına neden olan da o. Rose, New York’taki gece kulübü The Plumm’da masaya dizilen bardakları itmiş. Dokunduğu Dee Ocleppo’nunki olunca, o meşhur yumruklaşma yaşanmış. Bu arada ufak bir tüyo: Tommy sonbaharda arkadaşlarıyla İstanbul’a gelecek. Nerede kalacaklarını biliyorum!
YAKA VE KOL İÇLERİNDE SÜRPRİZLERHilfiger’ın sonbahar-kış sezonunun Türkiye’de satılan ilk ürünleri siyah-beyaz, araya pembe serpiştirilmiş. 1960’ları günümüze taşıyor. Esin kaynağı New York. Etek boyları kısa. Uzun kadın kazakları kalın kemerlerle kullanılıyor. Tailored koleksiyonu için ise iddialı konuşuyor: "Rafine, sofistike ve çok ince işle yapılmış ürünler. Kesimler çok özel, kumaşlar oturaklı ve ağır. Dıştan ciddi bir koleksiyon gibi duruyor ama sürprizlerim var. Astarlar, yaka ve kol içlerine baktığınızda göreceksiniz."