Kalbinizi alçıya alma zamanı!

Güncelleme Tarihi:

Kalbinizi alçıya alma zamanı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 14, 2009 09:40

Aşkta incinmeyen, kalbi kırılmayan var mı? Ya da duyguları yara almayan…

Haberin Devamı

Biri vardır sizin için çok özel olan…

Aşık olduğunuz…

Her ÅŸeyi onunla yaÅŸamaya deÄŸer bulduÄŸunuz…Â

Kalbinizi duygularınızın peşinden sürüklediğiniz…

Adına ve kendine yüzbinlerce anlam yüklediğiniz…

Çok ama çok sevdiğiniz…

Hem de nasıl… Öyle böyle değil tutkuyla…

Gördüğünüzde gözlerinden kalbine aktığınız şelale coşkusuyla…

Yerine kimseyi koyamadığınız…

Koklamaya doyamadığınız…

Bakmaya bile kıyamadığınız…

Bu nasıl aşk, anlayamadığınız…

***

Bir gün…

Sevdanızdır, öyle ya da böyle yarım kalan…

Kalbinize cam kırıkları batıran…

Bitmesini asla ama asla istemediğiniz…

Eksik kaldığınız, elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilemediğiniz…

Nokta koyup da anılara, uykulara geçemediğiniz…

Kırık dökük bir sevdadan geri kalan ne varsa…

Yaşadığınız ama anlatamadığınız…

Canınız acır, gözleriniz ağlar.

Haberin Devamı

İçinizdeki en sıcak yer onun varlığında yandığınız aşk ateşiyken şimdi yokluğunda yanan yokluğunun meşalesi…

Sağa sola yalpalanma sürecinde gözlerinizde dans eden onun hayaline yetişme telaşesi…

Bitmez.

Kalbiniz yanar, çıkan yanık kokusundan kurtarmaya çalışır kendini anılar.

Şehrin en kalabalık noktasındayken, onun olmadığı her yer, ruhunuzun en yalnız caddesi.

Kulağınızda uğuldayan sevdiğinizin yokluğunun sesi…

Kalbinizde ise dört duvarını kaplayan hatıraların iç çekişi…

Niye kimse bilmez, her defasında çok sevdiğiniz bir yiyeceği yerken ikinci lokmasında boğazınızın düğümlendiğini… Onun da en sevdiği yiyecek olduğu için onsuz yiyemediğinizi…

Ve niye kimse bilmez, onunla, sahilde, Boğaz’a bakan bir kaldırım taşında, aşk tadındaki aşka yakışır sıcak çikolata içmek istediğinizi…

Onunlayken bir kelebek gibi uçarken şimdi yokluğunda konduğunuz hasret taşında, ayrılık çiçeğine kırılan kanatlarınızı gösterdiğinizi…

Sevgilinizin sevda açan bereketli topraklarından sonra yokluğunda hüznün kurak topraklarında nefes almaya çalışmak…

Onun içireceği bir yudum su… Onun vereceği bir yudum aşk…

Ne su akar ne aşk; ışıl ışıl sevda şehrinin ardındaki kurak ayrılık çölünün vahalarında.

Bu noktada tek şey vardır yapılacak.

Kalbinizi alçıya almak!

Haberin Devamı

Ağlamak, unutmak, gülümsemek, hatırlamak da bu alçının harcı!

Sonra da iyileÅŸmek!

İyileşerek hayata devam etmek…

Sahi, iyileşmek diye bir şey var mı?

Hasarsız hale dönebilmeyi, ayağa kalkabilmeyi düşlerken kırık kalp, ummadık bir anda, bir anı ya da bir sözle yeniden kanamaya başlar.

Sessiz ve derinden…

Kanar, durur, kanar, durur. Yara, kabuk bağlamaya yüz tutarken, kabuğu tekrar kaldırırız ki, sevdiğimizi hatırlamak için yeniden.

***

Herkesin sözcükleri, herkesin öyküsü başka. Herkesin kalbi başka akar aşka.

Ama kırık hep aynı yerden…

Sessiz ve derinden…

İşte tüm bu yaşadıklarımızı anlayıp, bizi anladığını belirtircesine kırılan kalplerimizi ‘Alçı’ya alan, bizden biri var.

Kim mi?

Emre Kalcı!

Haberin Devamı

Kitabında, bizi bize anlatan cümleleriyle kalbimizi ‘Alçı’ya alıyor.

Cümlelerini ve yazılarını kalbimize harç yaparak…

Aşk kırıklarımız için kelimelerinin ‘Alçı’ olmasını dileyerek…

Yetmiyor.

Yetinmiyor.

Üstüne bir kitap daha çıkarıyor.

Bu kez de bizi ‘Sessiz Düet – Silahsız Düello’ ya davet ediyor.

E ne de olsa;

‘AŞK’ aynı yazıldığı gibi…

Sesli başlıyor, sessiz bitiyor!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!