Kahveye atılan epilepsi ilacıyla Türk filmi klişesi gerçek oldu

Güncelleme Tarihi:

Kahveye atılan epilepsi ilacıyla Türk filmi klişesi gerçek oldu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 04, 2006 00:00

Bu ibret verici hikaye son günlerde moda olan internet efsanelerinden biri değil, buz gibi bir gerçek. Rivotril ismindeki yeşil reçeteyle satılan ve epilepsi hastalarının kullandığı bir ilacın, kötü ellere geçtiğinde neler yapabileceğinin tüyler ürperten öyküsü.

Olay, 52 yaşındaki mimar A.K.’nın, kendisine e-mail atarak evinin mimari işlerini yaptırmak isteyen S.P.’yi iş görüşmesi için bürosuna davet etmesiyle başlar. Karşılıklı kahve içerler. Kahvenin yarısında, bir ara içeriye geçer. Döndükten sonra, son hatırladığı midesinin bulandığıdır. Ertesi sabah kendine geldiğinde evinde, kendi yatağında uyanır. Arada geçen süre, A.K. için tamamen simsiyahtır, hiçbir şey hatırlamaz. Evdeki tüm mücevherler, para ve kredi kartları da çalınmıştır. Tecavüz edilip edilmediği ise başlı başına bir soru işaretidir. A.K. ve S.P.’nin mahkemesi hálá sürdüğü için kimliğini açıklamaktan şimdilik çekiniyor. "Mahkeme bittiğinde fotoğrafımı da basabilir, ismimi de açıkça yazabilirsiniz" diyor. Başından geçenleri anlatma sebebi de açık: "Ben eminim ki, bu adamın ilk kurbanı ben değilim. Başından böyle bir olay geçmiş ve faili bulunamamış olaylar varsa, mutlaka beni arasınlar. Onlara aynı şeyi yapan bu adamsa cezasını çeksin."

Geçtiğimiz yıl mart ayı, akşam 6 suları. A.K. Beyoğlu’ndaki mimarlık bürosunda e-mail atarak görüşmek istediğini söyleyen müşterisini bekler. O saatte A.K. büroda yalnızdır. Zil çalar. 30 yaşlarında, iyi giyimli, elinde büyük siyah bond çanta olan müşteri içeri girer. Sohbete başlarlar. Adam eviyle ilgili yaptırmak istediklerini detaylarıyla anlatır, karşılıklı fikir alışverişleriyle görüşme devam eder. Bu arada kahveler yudumlanır.

İşle ilgili sohbetler bitince müşteri, Alman asıllı eşinden boşandığını ve eski eşinin kendisine çocuğunu göstermediğini söyler. A.K. de bunun üzerine, bir kızı, bir oğlu olduğunu isimlerinin Ayşe ve Fırat olduğunu söyleyerek sohbete devam eder. Bu arada A.K. diğer odaya geçerek müşterisine göstermek üzere bir numune alır. Döndüğünde kahvesine devam eder, on dakika bile geçmeden midesi bulanmaya başlar.

Gözünü açıp kendine geldiğinde ertesi sabahtır: "Sabah kapı gümbür gümbür çalıyordu ama ben uyanamıyordum. Uzun bir süre daha çaldı. Zorlukla uyandım ama bilincim yerinde değildi. Gerçek mi, rüya mı görüyorum kestiremiyordum. Temizlikçi gelmişti. Yatağım çiş içindeymiş, yatağımı temizleyip, üstümü değiştirip beni tekrar yatırmış. Sabaha kadar kustuğumu, hasta olduğumu düşünmüş. Öğleden sonra ikiye kadar uyumaya devam etmişim. Bankadan gelen bir telefon üzerine beni zar zor uyandırabilmiş. Bankadan arayanlar, kredi kartımın çalındığını, bilgim olup olmadığını soruyorlardı. Soyulduğumu anladım. Cep telefonum, kıymetli mücevher ve antikalarım, hepsi gitmişti. Herhalde yanındaki büyük çantayı malları doldurmak için getirmişti."

TECAVÜZ ETTİ Mİ

A.K. bankanın telefonundan hemen sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden aranır. Ankara’da, üzerinde birkaç değişik nüfus cüzdanı, değişik kişilere ait kredi kartları ve yeşil reçeteyle satılan Rivotril damla bulunan biri yakalanmıştır.

Rivotril, kullanıldığında, insanı ne yaptığını hatırlamayacak hale getiren bir ilaçtır. İlacın yarıdan fazlası kullanılmış haldedir. Aşırı harcama yaptığı için şüphelenen mağaza görevlileri mali polisi arayınca bütün bunlar ortaya çıkar. Polisin yakaladığı kişinin üzerinden çıkan kimliklerden ve kredi kartlarından bazıları A.K.’ye aittir. A.K. bir akşam önce başından geçenleri polise anlatınca, daha önceden de hırsızlıktan sabıkası bulunan S.P. tutuklanır.

Yalnız yaşayan A.K., olup bitenlerden sonra telaşla çocuklarına ve arkadaşlarına haber verir. Doktora giderek kan tahlili yaptırmasını kızı akıl eder. Tahlillerin sonucunda kanında çok yüksek oranda Rivotril ilacının etken maddesi bulunur. Tecavüze uğrayıp uğramadığı sorusu da beynini kemirdiğinden, bir de jinekoloğa muayene olur. Jinekolog içeride sadece sperm arar ve bulamaz. "O gün akıl edemedim ama halbuki normal jinekoloğa değil, adli tıbba gitmem gerekiyordu. Normal doktor vajinanın içinde sadece sperm arıyor. Kaldı ki ben banyo yapıp gitmiştim. Halbuki prezervatifle tecavüz de mümkün ve bunları adli tıp ortaya çıkarabilirdi. Hálá tecavüze uğrayıp uğramadığımı bilmiyorum, bu soru peşimi hiç bırakmıyor."

HESAPLARIM BOMBOŞTU

Olayın sıcaklığıyla neler olup bittiği de yavaş yavaş ortaya çıkar. A.K.’nın evdeki bilgisayarından internet bankacılığına girilip, 35 milyara yakın paranın çekildiği anlaşılır. Hatta internetten alışveriş yapılan bir siteden cep telefonu, fotoğraf makinesi, DVD gibi eşyalar satın alındığı tespit edilir. Ayrıca ATM kartları da kullanılmış ve oradan da paralar çekilmiştir. Hatta şifresi olmayan bir kartına şifre aldırtıldığı ortaya çıkar.

Bu arada S.P’nin 10’a yakın farklı isimle internette, özellikle messenger’da kadınlarla konuştuğu da tespit edilir. Zaten A.K.’yi de muhtemelen bir başkasının messenger’ından gördüğü ve gözüne kestirdiği tahmin ediliyor.

Olaydan bir gün sonra A.K.’nin telefonu çalar. Arayan S.P.’nin bir akrabasıdır. "Bir yanlış yapmış bağışlayın" der. Hemen ardından S.P.’nin eşi arayarak, "Sizden aldıklarını geri verelim, davacı olmayın" teklifinde bulunur. Yetmez, bu kez S.P.’nin daha önce cezaevinde yatan arkadaşları olduğunu söyleyen birkaç kişi daha arar ve A.K. ile olayı tatlıya bağlamak için görüşmek ister. A.K. hiçbirine yanaşmaz ve mahkeme başlar.

SEVGİLİLİK İDDİASI

Mahkemeye girmeden önce avukatı, A.K.’ye her türlü iddiaya karşı hazırlıklı olması gerektiğini söylese de A.K., mahkemede duydukları karşısında küçük dilini yutacak hale gelir. S.P. mahkemede şöyle bağırır: "Yalan söylüyor hakim bey, o benim iki yıllık sevgilim. Borcum vardı, borcumu ödeyebilmem için kredi kartlarını kendisi bana verdi. Fırat isminde bir oğlu, Ayşe isminde bir kızı var. Hatta geçenlerde Adana Cezaevi’nden bir arkadaşını ziyaret ettik. Anlatsana A.K., niye yalan söylüyorsun!"

Hakim bunun üzerine, "Madem borcun vardı, borçlarını ödeseydin. Niye o kadar lüks alışveriş yapıyordun" diye sorduğunda, yine hazır bir cevapla karşılaşır: "Ona Ankara’ya alışverişe gideceğimi söylemiştim. Hatta sabah uçağına kendisi bana yer ayırttı. Oraya gidiyorsan bana da 36 beden elbise al diye sipariş verdi."

A.K. kulaklarına inanamaz. S.P.’nin anlattıklarını biraz düşününce nedenlerini anlar: "Mahkemede bunları söyleyince ne diyor bu adam dedim. Ben hiç Adana’ya gitmedim ki. 36 beden giydiğimi nereden çıkarıyor. Sonra jetonum düştü. İzmir’de bir çarşıda cezaevindeki işçilerin yaptığı işlemelerin satıldığı bir sergi vardı. Kader kurbanı diyerek üzüldüğümden birkaç işlemeli süs aldım. Aldığım süsler herhalde Adana Cezaevi’ndeki mahkumların mallardıydı. Yoksa başka hiç işim olmadı. Kredi kartlarım onda olduğu için demek ki ekstre bilgilerimi edindi. Karısı beni arayıp, aldıklarını size geri verelim dediğinde, ne almış ki geri vereceksiniz, demiştim. O da bir sürü şeyin yanında, 40 beden elbiseler demişti. O zaman, ne yapayım 40 beden elbiseyi ben 36 beden giyiyorum diye cevap vermiştim. Komşum sabah ezanına kalktığında, benim evimden elinde siyah çanta olan bir adamın çıktığını söylüyordu. Ya sabah uçağıyla Ankara’ya gitti, ya da onu bekleyen bir araba vardı. Bütün bunları mahkemede benimle ilgili her şeyi bildiğini iddia etmek için kullandığına inanamıyorum."

REGL YALANI

S.P, A.K.’nin kötü bir kadın olduğunu ispat edebilmek için türlü iddialarda bulunur: "Hakim bey, o gece benimle birlikte olmak istedi. Ama regl olduğu için ben olmak istemedim. O gece beni Beyoğlu’nda bir batakhaneye götürdü. Travesti arkadaşları vardı. Esrar sordu. Sonra içeri girip çıktı, ben kapıda bekledim. İçerden ne aldı bilmiyorum."

S.P. bu iddia ile güya A.K.’nın esrar içtiğini ve o yüzden yaptıklarını hatırlamadığını ima etmeye çalışır. Fakat çok konuşunca, açığı da çok olur. Zira A.K. üç yıl önce menopoza girmiştir ve regl olması imkánsızdır. Bunu da doktor raporlarıyla kanıtlar.

A.K. olaydan beri psikolojik tedavi görüyor. Uykuları düzensiz, kábuslar görüyor. Geçtiğimiz yıl üç ay Bodrum’a gidip, boş boş denize baktığını söylüyor. Şimdi aynı olayın başkalarının başına gelmemesi için hikayesini bizimle paylaşıyor.

PROF. DR. OSMAN ÖZDEMİR (İstanbul Üniversitesi Farmakoloji Anabilim Dalı)

Kişi yaptıklarını hatırlamayabilir

Klonazepam etken Rivotril, antiepileptik yani sara hastalığında kullanılıyor. Yorgunluk, uykuya eğilim, bitkinlik, baş dönmesi ve sersemlik gibi yan etkilerinin görülme sıklığı yüksek. Klonazepam, doğru olarak alınsa bile otomobil ve alet kullanım kapasitesini engelleyebilir. Tepkileri yavaşlatabilir. İlacı alan, dikkat gerektiren işleri yapamaz. Santral sinir sisteminin kontrolü yavaş yavaş kaybolur. Daha doğrusu önce uyarıcı etki yapar. Ardından uyku. Dış etkenlere karşı tepki verilemez. Kişi, kolay kontrol edilebilir hale gelir. Epilepsi hastası olmayanların almaları halinde de benzer etkiler görülür. Alkol, ilacın etkisini artırır. Kişi yaptıklarını hatırlamayabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!