Oluşturulma Tarihi: Mayıs 04, 2005 00:00
Hep motosikletçi gözüyle yazıyorum, bu hafta da bir kafesçi bizi nasıl görüyor onu anlatayım. Şimdi kafesçi ne demek? Kuş ürünleri satan insanlar değil elbette. Kafesçi tabiri daha çok yurt dışındaki motosiklet kullanıcıları jargonunda popüler olan ‘cager’ kelimesinin Türkçeleşmiş hali.Yani otomobil sürücüsü demek. Bir kafesin içinde yolculuk yapan insanlar bizim için ne ifade ediyor, sanırım hepimiz arada bir düşünüyoruz. Ama onlar bizim hakkımızda neler düşünüyor hiç biliyor muyuz? Bir kere ‘ben motosiklet kullanıyorum’ deyince o an çevrenizdeki pek çok insanın ilk algıladığı şey özgürlük düşkünü, kural tanımaz bir yapınız olduğu gibi bir şeydir. Bazılarına göre serseri işi bile oluyor. Hatta ilk yazılarımdan birinde bahsettiğim bir yaşlı teyzenin trafikte beni durdurup ta ‘Hiç yakışıyo mu, yazık yazık ne güzel kızsın, neden biniyosun buna? nıç nıç nıç?’ deyişini hatırlatmak isterim. Evet, ne yazık ki özellikle kafesçi insanlar bizi böyle görme eğilimindeler. Ama neden? Pek çoğumuz, aile fertlerinden şu diyaloga şahit olmuştur; ‘Otobanda giderken yanımdan şimşek gibi bir motor geçti, sesinden, hızından aklım tavana vurdu. Asla seni öyle bir şeye bindirmem!!’ Üzülerek söylüyorum ki beni bile şeşi beş baktıracak kadar hızla, yanımdan fırlayıp geçen, üstelik kask takmayan ve işin kötüsü özgür olduğunu düşünen kuşlar var aramızda. Elbette kurunun yanında yaş da yanıyor. Onların bu tavırları yüzünden pek çoğumuz serseri damgasını yerken motosiklete heves eden pek çok insan da bu damgayı yememek için kafesinde oturup, dışarıda dolanan bizim gibi kuşları izlemeyi tercih ediyor. KAFESİN İÇİMesela kafesinize kurulmuş, bir müzik açmış gidiyorsunuz.
Trafik sıkışıyor ve tıngır mıngır gitmeye çalışırken aynada trafiÄŸin içinde yılan gibi kıvrıla kıvrıla gelen motosikleti görüyorsunuz. Siz orada kös kös oturup beklerken, tırıl tırıl yanınızdan geçip gitmesi elbette bir kıskançlık vesilesi oluyor. Ãœstelik her taraflarında afilli aksesuarlar olan kıyafetler, pilot misali kasklar kafalarında, uçacakmış gibi duran motosikletleri de altlarında. Eminim pek çok insan böyle durumlarda ‘Bir delilik yapıp alacağım ÅŸu aletlerden bi tane’ demiÅŸtir. En azından içinden söylemiÅŸtir yahu. Peki sonra düşünmeye baÅŸlayınca, insanoÄŸlunun en temel dürtülerinden biri devreye giriyor. Korku! Pek çok yerde duyduÄŸu ‘Şeytan icadı makine, kaportası sensin’ diye tehlike uyarıları yapılan, ama gerçekte o makinenin ikitekerin üzerinde nasıl gittiÄŸine dair en ufak fikri bile olmayan insan korkuyor. Korkulan ÅŸey kötüdür. Kötüyse hiç bulaşılmamalıdır, hatta bulaÅŸanlar da o riski göze aldıklarına göre ne halleri varsa göreceklerdir. Eh o zaman ben de o ‘çılgınlığa’ alet olmamalıyım diyerek bu hayali unutmaya çalışmak en doÄŸrusudur. Canımızı pazarda bulmadık deÄŸil mi? Ne fena deÄŸil mi? Trafikte her gün iç içe olduÄŸumuz insanlar aslında evine varıp da koltuÄŸa yayılınca, bizden hiçbir farkları yok. Bazen motosikletimle trafikte seyrederken beni görüp gülümseyerek bana yol veren insanlar görüyorum. Onlar sayesinde de hala trafiÄŸe çıkmaya cesaret ediyorum. Ama tam aksine trafikte biz motorumuzun kanatlarını çırparken bazıları kafeslerinden kötü kötü bize bakıyorlar. Böyle olmamalı. Benim gözümün içine bakarak üstüme süren, aynalarına bakmadan kapısını açan, ‘Ne iÅŸin var ÅŸeritte, kenardan gitsene’ diyerek beni yoldan kovan kafesçiler oluyor. Tıpkı pencerenin kenarına konan kuÅŸları kovalıyor gibi hissettiklerini düşünüyorum.KAFESÄ°N DIÅžISevgili kafesçi dostlarım, öncelikle ÅŸunu bilin ki tüm motosiklet kullanıcıları tahmin ettiÄŸinizden çok daha kırılgandır. Neden mi? EÄŸer bir kaza olursa illa ki bir yerimiz kırılır. Ucuz atlatırsak, kafes gibi bir koruyucumuz olmadığı için canımıza kast edilmiÅŸ gibi gelir, gururumuz kırılır. Bir kuÅŸ kadar narin olduÄŸumuz aklınızdan hiç çıkmazsa biz de kendimizi ‘çılgın’ gibi hissetmeyiz. Bizi anlamanız için bir örnek vereyim, trafik sıkışıkken neden motosikletler illa ki bir ÅŸekilde ilerlemek mecburiyeti duyar? Hiç düşündünüz mü niye yerinde duramıyor bunlar? Elbette tabakhane ile bi alakamız yok. Durum tamamen ‘fırın etkisi’ ile alakalı. Yani normalde giderken bizi koruyan kıyafetler, kask, bot, trafikte durunca fırın gibi ısıtıyor içeriyi. Ãœstelik altınızda 100-110 dereceye çıkmış bir soba yanıyor. 10 km/s hızla bile gitmek bu etkiyi azaltıyor. Peki ne yapmak lazım? Pek çok Avrupa ülkesinde gayrı resmi bir kural var. Trafik sıkışınca sol ÅŸerit ile orta ÅŸerit arasında motosikletler için koridor açılır. Yani bu özgür kuÅŸlar için yol açmak hem kafesçilerin bir sağından, bir solundan geçilmesine engel olur hem de bu kuÅŸlar giysilerin içinde piÅŸip yahni olmazlar. Bu bir örnekti sadece ama kafesçi dostlarımızın bir motosiklet kullanıcısına özen göstermesi, belki ertesi gün kendisini de kafesinden çıkarabilecek bir trafik için ilk ve en önemli adım. Bence hemen baÅŸlayın. Yarın bir motosiklete yol verin. Kısa sürede kanatlarını çırparak kaybolup gidecektir. Ama içinden ‘Ben çılgın deÄŸilim’ diyerek. Yarım asırlık Shell-Ferrari ortaklığında devam kararıShell ile Ferrari, 2006 yılında son bulacak olan teknik ortaklık anlaÅŸmasını beÅŸ yıl daha uzatma kararı aldı. Ortaklığın uzatılmasını içeren sözleÅŸme, 24 Nisan 2005 tarihinde Imola’da yapılan San Marino Grand Prix yarışları sırasında Ferrari BaÅŸkanı ve CEO’su Luca Di Montezemolo, Ferrari Murahhas Azası Jean Todt ile Shell Ä°malat, Satış ve Pazarlama CEO’su Rob Routs arasında imzalandı. AnlaÅŸma, Shell’in Ferrari’ye, gerek yol amaçlı araçları, gerekse Formula 1 yarış operasyonları için saÄŸlayacağı yakıt ve madeni yaÄŸlarla ilgili satış koÅŸullarını içeriyor. Ferrari ve Shell ortaklığı Ferrari’nin Formula 1 yarışlarına ilk kez katıldığı 1950 yılından bu yana devam ediyor. Bu dönemde Shell ile Ferrari 363 Formula 1 yarışına katıldılar ve bunların 126’sını kazandılar. Shell Grubu, her yıl Ferrari 1 ekibi için 250 bin litre yakıt harmanlıyor.Â
button