Güncelleme Tarihi:
Kırklı yaşlarında başlıyorlar ve altı yıl içinde altı restoran açıyorlar. Ayla Sevand ve Ayşe Kapancı kardeşler İstanbul'u günün her saati doyuruyor.
İki kardeşler. İkisinin de ayrı işleri var. Ayla Sevand 1982 yılından beri Tepum Bilgisayar şirketinin sahibi. Ayşe Kapancı ise 1985 yılında kurduğu Tepum Dil Eğitim Merkezi'nin başında. İki kardeş de güzel şeyleri, yemeği ve içmeyi seviyor. Öyle ki günün her saatinde gidebilecekleri ve hafif bir şeyler yiyebilecekleri bir yerin şiddetle ihtiyacını duyuyorlar.
Bir gün abla Ayla Sevand bir fikir atıyor ortaya. ‘Neden iki kardeş bir kafe açmıyoruz’ diyor. Ayşe Kapancı şiddetle karşı çıkıyor. ‘İşimiz gücümüz var, biz ne anlarız lokantacılıktan, kafecilikten’ diyor. ‘‘Bana uzaya gitmek gibi bir şey geliyordu kafe açmak’’ diyor Ayşe Kapancı. Ama abla ısrar ediyor. Kendi kendine kardeşine çok birşey söylemeden kafasında geliştiriyor fikrini.
İlk durak Nişantaşı
Ve bir gün kardeşinin elinden tuttuğu gibi Nişantaşı'nda bir dükkanın önüne götürüyor Ayla hanım. ‘‘Bak’’ diyor kardeşine, ‘‘burası bizim kafemiz olacak.’’ Ayşe hanım şoke oluyor. ‘‘Gösterdiği yer bir mefruşatçı dükkanıydı ve berbat bir haldeydi. ‘Ablam iyice uçtu’ dedim.
Gece boyunca konuşuyorlar ve Ayşe hanım ikna oluyor sonunda. Dükkanı kiralıyorlar. Üç buçuk ay boyunca dekore etmek için uğraşıyorlar. Tutacak mı tutmayacak mı diye geceler boyunca düşünüyorlar. Sonunda Cafe Keyif açılıyor. İlk gün gözlerine inanamıyorlar. Kapının önünde otuz kırk kişilik bir kuyruk! Liste hazırlamak zorunda kalıyorlar ki karışıklık çıkmasın. ‘‘Aralarında arkadaşlarım var, yanlarına gidip özür diliyorum öne alamadığım için, ‘hiç önemli değil, bekleriz’ diyorlar. İnanılmaz bir şeydi bizim için’’ diyor Ayşe Kapancı.
1993 yılında açılan Cafe Keyif bir anda inanılmaz popüler oluyor. ‘‘Yemek içmek konusunda bir kolaylık getirdik. Şık lokantalarda öğleden sonra bir şey yiyemezsin, ya da sadece bir salata alamazsın. Bizim getirdiğimiz sistemde ise günün her saati hafif bir şeyler yiyebilir, içebilirsiniz. Ayrıca standart da getirdik. Bizden sonra kötü dekorasyonlu bir yer açılmadı. Tuvaletler, tabak, çanak hepsi en az bizim kadar özenli oldu. Başarılı olmasaydı o kadar çok yer açılmazdı.’’
Geç anne olmak gibiydi
Bu arada abla kardeşin özel hayatı mahvolmuştu. ‘‘Kırk yaşında çocuk sahibi olmuş gibi olduk. Sabahtan gece yarılarına kadar kalıyorduk. Çocuklar o dönemde kendi başlarına büyüdüler’’ diyor Ayla Sevand. Müşteriler kısa sürede fena halde alışıyor tabii onları görmeye. Tatile giden müşteri merak edilmesin diye haber gönderiyor. Aynı şekilde Ayla ve Ayşe hanım da tatile gideceklerini önceden söylüyorlar müdavimlerine.
Hobi diye başladılar ama bir süre sonra hayatlarının en önemli unsuru oldu. Dört yıl boyunca özene bezene işletiyorlar kafelerini. Dördüncü yazın başında Sabancı Korusu’ndaki Şamdansa'dan teklif alıyorlar Keyif Restoran’ı açmak için. Tereddüt etmeden kabul ediyorlar. ‘‘O hepten öldürdü bitirdi aile hayatımızı. İki yaz boyunca sabah beşe kadar ayakta kalmıştık. Lokantacılık açısından müthiş bir deneyimdi ama çok yorulduk. Neyse ki bitti.’’
Araya sandviç olayı girer
Bir yandan Nişantaşı Keyif keyifli keyifli giderken, bir yandan Şamdansa Keyif haldur huldur giderken Ayla Hanım bir gün Paris'te Lina's Sandwiches diye bir yerle karşılaşır. Dönüşünde kardeşine adresini verir, ‘oraya git’ der. Kardeşi de gider, yer içer, geri döner. ‘‘Ee?’’ der ablasına. Ablası da tekrar gidiyoruz der, tekrar giderler, bu sefer beraber yer içerler. Kardeşi tekrar ‘‘Ee?’’ der. Sonunda abla baklayı çıkarır ağzından: ‘‘Neden buranın bir şubesini açmıyoruz?’’ Abla fikri atar ve ortadan kaybolur. İş kardeşin başına kalır gene. Sorumluyu bulur, konuşur ve İstanbul'a davet eder. Nişantaşı'nda açacaklardır ama hiç boş yer yoktur. Gözlerine o zamanlar Nişantaşı Market olan dükkanı kestirirler. Ama mal sahibi kesinlikle konuşmayı reddeder çünkü kiracısıyla mahkemeliktir. Ayşe Hanım on günde bir telefon eder. Bir yıl boyunca bu böyle gider. Sonunda mal sahibi pes eder, konuşmayı kabul eder. Sekiz ay sonra dükkan market tarafından tahliye edilir ve onlar da artık yeni kiracılardır. Altı ay sonra da sandviç dükkanı açılır.
Sinemada ‘keyif’
Hikaye burada da bitmez! Lina's açıldığı sırada Alkazar Sineması Keyif'in inşaatı başlar. ‘‘Nedense biri bitmeden diğeri başladı. Biz öyle olsun istemiyorduk ama denk geliyordu ve reddedemiyorduk’’ diyor Ayla Sevand. Alkazar Keyif'in inşaatı devam ederken bu arada Suadiye'deki Marks And Spencer alışveriş mağazasından bir başka teklif alırlar.
Mart ayı geldiğinde üç yer birden açmış olurlar. Lina's Sandwiches, Alkazar Keyif ve Marks and Spencer'da Vivace. Ancak Alkazar Keyif'i, umduklarını bulamadıkları için geçtiğimiz günlerde kapatmaya karar veriyorlar.
İki kardeşin enerjisi hala tükenmemiştir. ‘‘Nedense aklımızda hep böyle kocaman bahçeli bir villada bir yer açmak vardı. Diğerleri gayet iyi gitmesine rağmen istiyorduk . Rahat battı herhalde. Ve Levent'te bahçeli bir ev aramaya başladık.’’ Ancak istedikleri gibi bir yer bulamıyorlar. Bütün emlakçılarla ahbap olmuşlar. Bir yılın sonunda projeyi kısmet değilmiş diye rafa kaldırırken, istedikleri yeri buluyorlar. ‘‘Kontratı yapar yapmaz ne yaptık biliyor musunuz? Olacak şey değil ama İngiltere'ye gidip tabak çanak aldık. İngiltere'den döndükten sonra da mimarımızı alıp İtalya'ya gittik.
Araştırma uğruna beş kilo
Günde beş lokanta dolaşıp boyuna yemek yedik. Beşer kilo alıp döndük.’’ Sonunda zafer onların oluyor ve Levent'deki Villa Keyif'i hizmete açıyorlar.
Bu kadar kısa bir sürede bu kadar çok yer açmak. Ayşe Kapancı ‘‘Ablam olmasa benim böyle niyetlerim yoktu. O, o kadar hoş bir elektrikle ve şevkle ortaya koyuyor ki fikirlerini, ikna oluyorum. Yapmazsak dünyanın sonu gelirmiş gibi hissediyor insan ve yapıyor’’ diyor.
Hal böyle olunca İstanbullulara Keyif'lerin keyfini sürdürmek, diğerler şehirdekilerin de mucit kardeşlerin oraları keşfetmelerini ummak kalıyor...