Güncelleme Tarihi:
Memoli'nin görev arkadaşı, kızların korkulu rüyası ve ekranların en yeni yüzlerinden
biri olan Nail Kırmızıgül, bu aralar pek meşhur. Durum böyle olunca, biz de Max Dergisi'nden Levent Karanfil'in Kırmızıgül'le yaptığı röportajın bir kısmını veriyoruz. Kalanı da Max'da...
Onu herkes 'Yılan Hikayesi' dizisindeki 'Komiser Cem' tipiyle tanıdı. Şimdi ise herkes ondan konuşuyor. Sert mizaçlı ama çok komik bir adam olan Nail Kırmızıgül, Max Dergisi'ne verdiği röportajda Gaziantep'teki çocukluğundan bugüne kadar yaşadıklarını anlattı...
l 'Yılan Hikayesi' dizisinde oynadığın 'Komiser Cem' tipi en az 'Memoli' kadar tuttu. Bunu neye bağlıyorsun?
Sahnedeki ve dizideki durum bana göre aynı noktadan kaynaklanıyor. Bir enerji yaydığımı biliyorum. Özellikle yüzümü iyi kullandığımı söylerler.
l İfade öne çıkıyor o zaman...
Gözlerini alamıyorlar. Bu ifade onlara çok enteresan geliyor. İyi oyuncu ‘‘oynamayan’’ oyuncudur. 'Propaganda' filminin setindeyken keşfettim bunu. Hiç oynamadığın zaman, sıradan, hayatın içinden bir tavırla hareket ettiğinde, sinemada müthiş bir etki oluyor. Dizide de oynamamaya, rol yapmamaya çalışıyorum. Belki bundan beğenildi. Şunu da atlamamak lazım. Senaristimiz Tayfun da Cem karakteri için gerçekten hoş şeyler yazıyor.
l Sen 'Cem'e dışarıdan baktığında nasıl görüyorsun?
Ülkemizde gençlerin karşı cinsle münasebetleri çok sağlıklı değil. Cem bu durumun biraz karikatürize hali. Şöyle ciddi, sağlıklı, sevgiye ve saygıya dayalı bir ilişki bulunamadığı için, özellikle erkeklerden bahsediyorum. İstanbul'da birçok erkeğin kaşı gözü oynuyor. Acaba o mu? Acaba bu mu? Dur şuna da bakayım, onun orası ne? Bunun şurası nasıl? Derken bir sürü psikoz yaşıyor. Etrafta bir sürü adam var ve bu böyle yaşıyor. Bir dönem ben de Cem gibiydim.
l İstanbul'da en çok huzur bulduğun yer neresi?
Sultanahmet civarını çok seviyorum, bir de Tophane'deki nargile kahvesini. İlk aklıma gelen bunlar. Sette işimiz genelde sabaha karşı bitiyor. O saatten sonra hemen uyuyamıyorsun. Biz de orayı keşfettik. Nargilen ve çayın geliyor. Kimse olmadığı için böyle uhrevi bir atmosferde çayını yudumluyorsun. Bu beni acayip dinlendiriyor.
l Hayalini kurduğun, oynamak istediğin bir rol var mı?
Sürekli şapşal birini ya da sürekli iyi birini oynamak istemem. Oyunculuk diye bir meslek var ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Nedir ki oyunculuk? Ben oyunculuğu kendim için yapıyorum. Farklı karakterleri oynamak istiyorum; bu anlamda mesela çok ciddi psikolojik sorunları olan birini oynamak isterim.
l Böyle bir tipin günlük yaşamdaki ayrıntılarını not ediyor musun? Bakışını, yürüyüşünü, vs...
Tabii, benim bir tane not defterim vardır, oraya not ederim bu tip ayrıntıları, durumları. Yazıyorum, aynı zamanda hikayelerim de var.
l Aşk meşk durumları ne alemde?
Ya, ben etrafımda birbirine çok yakışan çiftler görüyorum. İmreniyorum açıkçası.
l İstanbul'da yaşamayı düşlediğinle yaşadıkların arasında ters bir orantı vardır ya...
Görünenin değil, içeride kalanın, görünmeyenin izini sürmek lazım. Her iki cins için de geçerli bu. Görünüşe aldanıp içteki güzellikleri pas geçiyoruz. İnsan nasıl sever? Görünmeyeni merak ettiği zaman sever. Karşısındakini her şeyiyle kabullendiği zaman sever, ben buna inanıyorum. Bunu başaran çiftler var. Şu an hayatımda kimse yok benim...