Kafamda patlayan silah hayatımı değiştirdi

Güncelleme Tarihi:

Kafamda patlayan silah hayatımı değiştirdi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2012 02:00

Ben onu en çok DOT oyunlarındaki çarpıcı oyunculuğuyla hatırlarken, o karşıma “Muhteşem Yüzyıl” için bıraktığı sakalıyla çıkıyor. “Bu sakalla bugüne dek görmediğim hürmeti görür oldum” diyor gülerek. Serkan Altunorak bir yandan da önümüzdeki cuma vizyona girecek olan “HTR2B” adlı gerilim filminin heyecanı içinde. “Hayatında işten başka bir şey yok mu?” diyorum, hani aşk falan? Cevap “İşten vakit kalıyor mu ki” oluyor! “Ama” diyor sonra, “Biliyorum, o çıkacak karşıma”... Altunorak’la Baltalimanı’ndaki evinde buluştuk.

Haberin Devamı

21 Aralık dünyanın sonu geyiklerinden henüz kurtulmuş olsak da merak ettim, soracağım. Gerçekten son günün olsa ne yapardın?

- Dünyanın sonu gelecek olsa her şeyi yapardım. Her şeyi yaptıktan sonra dünyanın sonu gelmezse, işte o zaman büyük rezillik.

Her şey ne senin için? İlk gideceğin yer neresi olurdu?           

- Sanırım sete giderdim. Zaten bir günde ne yapabilirsin ki? Ailemi çok görmek isterdim, Ankaralı’yım ama annem bir iş için İskenderun’da şu anda.

Ailenle ilişkin nasıl? Nasıl bir çocukluk yaşadın? Kaç kardeşsiniz?

- Süper mutlu bir çocukluk. Böyle bir ailem olduğu için şanslıyım. Bir erkek kardeşim var o da New York’ta yaşıyor. Dönecek mi kalacak mı, henüz kesin karar vermedi. Babamı ise 2007’de kaybettik kanserden. Bir anda hayatımız değişti, tüm taşlar yerinden oynadı.

Bu zor süreci nasıl atlattın?

Haberin Devamı

- Benim için çok zor bir dönemdi. Bir sabah kalktık, 8 ay ömrü kaldığını öğrendik. Tam da o sıralar “İmkansız Aşk”ı çekiyordum, televizyonda ilk başrolümdü. Hep sorguladım insan 8 ay ömrü kaldığını öğrenince nasıl yaşar diye. O sorgulama döneminde kafamda silah patladı... Set kazası. O büyük bir işaretti, çıkardığım ders de çok büyük oldu. Şu anda bir şeyler yolunda gidiyorsa o olayın etkisi büyüktür.

O olay neyi değiştirdi hayatında?

- 7 yıl geçti üstünden... Mucize eseri yaşıyorum doktorlara göre. Beyne bağlanan damarlara hiçbir şey olmaması inanılmaz. Aksi takdirde bitkisel hayat, kısmi felç, hatta ölüme kadar götürürdü beni.

Neye bağlıyorsun bu mucizeyi? Kader mi sence?

- Hayatta kalma isteğime bağlıyorum. Bana ikinci bir şans verildiğini ve gerçekten hayata tutunduğumu düşünüyorum.

BABAMI KAYBETTİĞİMDE  HİÇ AĞLAYAMAMIŞTIM

Dibe mi vurmuştun o dönem?

- Hayatımda psikolojik olarak hep öyle dönemler, sürprizler vardır. Babamla yaşadığım dönem, Amerika’dan dönüş hikayem... Köşe dönüşlerim sert oldu hep.

Bunları işaret olarak mı algılıyorsun?

- Bence her an bir mesaj var zaten sana... Karşılaştığın, sohbet ettiğin insanlar bile. Duyman, yaşaman gereken şeylerin sana bir şekilde geldiğine inanıyorum. Keyif almaya çalışıyorum andan. Plan program, babamın döneminde bitti benim için. Filmlerde izliyorsun böyle şeyleri, ağlıyor ve unutuyorsun. Ama gerçek hayat öyle değil. Ben babamı kaybettiğimde hiç ağlayamadım. Aradan iki-üç ay geçti, bir cast yapılırken bana oyuncu soruldu. Telefon rehberime bakarken babamın numarasına denk geldim. Silmek aklına bile gelmiyor demek ki insanın, bir an orada durdum, sonra bir anda akmaya başladı yaşlar. Hayat böyle bir şey işte, hiç tahmin etmediğin yerden yakalıyor. Benim yaşadığım en trajik an oydu.

Kabala’dan bahsedelim biraz da... Kolundaki kırmızı bileklik ne anlam ifade ediyor?

- Bu merak o silah kazasından sonra doğdu. Kabala’da kırmızı bütün kötü enerjiyi toplayan renktir. Bu kırmızı ipin 7 düğümü var. Bütün kötü enerjiyi topluyor ve taşıyamadığı yerde kendi kendine kopuyor.

Kaç tane kopardın?

- Çok koptu ama şu ankini yaklaşık 1 yıldır takıyorum, kopmadı. İlk defa bu kadar uzun kaldı. Öncekilerde iki ayda koptuğu oldu. Bazıları nazar boncuğu takar, ben de bunu takıyorum.

DOST KAZIĞI  ASLA UNUTULMAZ

Kötü enerji yayan insanlardan da uzak duruyorsundur sen...

- Evet. Eskiden çok iyi niyetliydim, dünyayı ben kurtaracağım durumundaydım ama kazık yiye yiye değiştim.

Yediğin en büyük kazık neydi?

- Dost kazığı. En acısı ve unutulmazı.

Çok arkadaşın var mı?

- Çok arkadaşım var ama çok az dostum var.

O çok az dost da çocukluktan gelenler mi?

- Evet. En yakın arkadaşımı 5 yaşından beri tanıyorum mesela. Ama o şimdi Hamburg’da yaşıyor. Sonra İstanbul’a gelir gelmez hayatıma giren iki arkadaşım var. Amerika’da başlayıp hâlâ devam edenler de var.

Nedir dostluğun tanımı?

- Karşılıksız ve her şeye rağmen sevgi.

Dost deyince kadın mi, erkek mi?

- Dostun cinsiyeti olmaz.

Yaşıtların evli, muhtemelen çocuklular da. Onlardan koptuğunu düşünüyor, “Benim de sıram geldi” diyor musun?

- Yeni yeni. Kendimi bazen çocuk severken yakalıyorum, evet artık çocuk istiyorum. Hafiften geç kaldım çünkü çocuğumla aramda çok yaş farkı olsun istemiyordum. Yarın 37 yaşına gireceğim. Ben 40 yaşındayken çocuğum olsa, 60 olduğumda o 20 olacak.

Kaç çocuklu bir aile hayal ediyorsun?

- Bizim gibi insanların çok çocuğunun olmasından yanayım. Dunyaya, hayata faydası olacak çocukların sayısı artmalı.

HÂLÂ KENDİMİ YETERSİZ GÖRÜYORUM

Kariyerin nasıl gelişti?

- 10 yaşında dublaja başladım. Babam çok onaylamıyordu. Mimar olmamı istiyorlardı. Kazandım da Bilkent İç Mimarlık’ı ama gitmedim. Annem hep destekçimdi, babamsa gizli destekçi. Babam “Aç kalacaksın bak görürsün, bunu göze almaya hazır mısın?” diyordu hep. 18-19 yaşında bunu anlatmak ve onun anlamasını sağlamak zordu ama başardım, hiç kırmadan anlattım. Tuhaf bir şekilde ekonomik özgürlüğüm de vardı. İyi dublaj yapıyordum ve dedim ben bu okulu kazandım, bunu okuyacağım.

Ankara, Amerika, şimdi İstanbul. Yerinde duramayan bir halin var.

- Konservatuvar 3. sınıftayken ne yapacağım soruları başladı bende. O zamanlar gelecek korkum vardı.

Artık yok mu?

- O zamanki kadar yok... 3. sınıfta İstanbul’a gelmeme kararım kesindi, Devlet Tiyatrosu’na da girmeyecektim. Konservatuvarda aldığımız şahane bir eğitim ama çok teknik değil ve ben o tekniği öğrenmek istiyordum. Julliard’a başvurdum, bir süre sonra mektup geldi. 3. sınıfı bitirdim ve ertesi gün direkt New York’a gittim. İnanılmaz bir dört ay geçirdim, çok şey öğrendim. Geçen yıl da New York Film Academy’ye gittim, 4 buçuk ay kamera dersleri aldım.

Hâlâ kendini yetersiz mi hissediyorsun?

- Elbette. Burada aldığın temel disiplin ama kamera oyunculuğu çok teknik, çok başka bir durum. Hiçbir şey bilmeden bizi kamera karşısına koyuyorlar ve biz kendi yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Ben tıkandım, kendimi tekrar ettiğimi düşündüm bir süre sonra. Biraz kendimi çekip dışarıdan bakmak istedim ve geçen yıl New York Film Academy’ye gittim.

KEŞKE AŞK OLSA AMA VAKTİM YOK

Aşk?

- Şu aralar yok ne yazık ki. Keşke olsa ama... Yeni biriyle tanışacak, vakit geçirecek zamanım yok. Zaman içinde kariyerinin gölgesinde kalıyorsun. Ona sığınıyor, öyle devam ediyorsun. Onu kaybetmemek için daha da sıkı tutunuyor ve sonunda garip bir yalnızlığa itiliyorsun. Son iki yılım nasıl geçti anlamadım. Hep iş hayatından insanlar var çevremde, yeni insanlarla tanışmaya ortam olmuyor.

Son düzenli ilişkinin üzerinden ne kadar zaman geçti?

- 1,5 yıl oldu.

Niye böyle oldu ilişkiler? Hayat mı zor?

- Kimsenin kimseye tahammülü yok. Egolar tavan. insanların beklentileri de değişti. Kimse kendinden taviz vermiyor. Özveri kalmadı.

Peki ya sen?

- Ben de öyleyim. Kendime de kapsıyor bu eleştirilerim.

Eski röportajlarında evliliğe sıcak bakmadığını soylemişsin. Durum değişti mi?

- Evlilik çok zor ama artık daha mantıklı geliyor. Kurum olarak sıcak olduğum bir şey olmasa da belli bir düzen var ve buna uymak gerekebilir.

Nasıl birini hayal ediyorsun peki?

- Öyle birini hayal etmiyorum, öyle biri var, biliyorum. O şimdi bir yerlerde takılıyor biraz. Ben onun karşısına çıkacağım.

SAKAL SAYESİNDE HİÇ GÖRMEDİĞİM HÜRMETİ GÖRDÜM

“Muhteşem Yüzyıl” sakalına iyice alışmış görünüyorsun. Ama tabii bir de sana sormak lazım.

- çok alıştım. Sokakta bugüne kadar görmediğim hürmeti görüyorum. Ne sakalmış! Yüzümde saç gibi bir şey var ilginç geliyor, sürekli oynuyorum. Tıraş derdi de yok, pek bir rahat.

Dizinin biteceği söylendi, senaryodaki degişikliklerden bahsediliyor. Bu haberler ortada dolanırken sette durum nasıl?

- Biz aynı sekilde çekmeye devam ediyoruz. Sete gelen farklı bir bilgi yok, profesyonelce işimize devam ediyoruz. Ben oyuncuyum, gelen senaryoyu oynuyorum. Çok da mutluyum o sette olmaktan. İlk başta, oturmuş bir işe sonradan dahil olmaktan korkmuştum. Ama şimdi her şey çok iyi.

HAYATIM DİSİPLİN ÜZERİNE KURULU

Twitter’da yazdıklarına bakt ım,RT’lediğin şeyler ilgimi çekti. “Mum olmak kolay değildir, ışık saçman için önce yanman gerekir”... Mevlana’nın sözü. Senin için ne ifade ediyor?

- Bence Mevlana tek başına ders olarak okutulmalı okullarda. Şaire sormuşlar “Efendim neden bu kadar çok sigara içiyorsunuz?” diye, “Benim için yanan bir tek o var” demiş. Bu da onun gibi bir şey işte.

“İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değildir. İnançları ve prensipleridir.” Bunu Einstein diyor. Nedir Serkan’ın inançları ve prensipleri?

- Benim hayatım tamamen disiplin üzerine kurulu. Mesleğim bunu gerektiriyor. Gereken neyse onu yapmak zorundayım. İnançlarım da bunları destekliyor. İnanmazsam o disipline gidemem.

Bir misyonun olduğuna inanıyor musun?

- Hiç inanmıyorum, ne yapıyorsam tamamen kendim için yapıyorum.

Bencil misin?

- Yok, ben alkış için yapmıyorum bu işi. Kendimle yarışım. Sahnede öyle bir selam veriyorum ki; vermesen de olur diyorlar. Oyun bitiyor, ışık gidiyor ve ben hemen kaçmak istiyorum.

Bu sektörde aklını çekebilecek çok şey var. Nasıl baş ediyorsun? Nasıl koruyorsun kendini?

- Sadece işimi yaparak. İşimi yapıyor ve kendimi çekiyorum. İşimden sonra sadece benim hayatım başlıyor.

Gece hayatın hiç mi olmadı?

- Olmaz olur mu? 22 yaşında New York’ta tek başıma yaşadım. Dibine o kadar vurdum ki, ihtiyacım kalmadı.

Haberin Devamı

ÇEKİMLERDE SİNİRDEN  AĞLAMAYA BAŞLAMIŞTIM

Önümüzdeki cuma vizyona girecek olan yeni filmine geleceğim. “HTR2B” için klasik bir korku filmi dememek lazım. Neden bu senaryoyu kabul ettin?

- Çok özgün bir iş. Ben bu koltukta okudum seneryoyu, okudum bitti ve sabah 08.30’du. Uyumadan bekledim Osman’ı aramak için.

Ne anlatıyor film?

- Film NTV’deki bir haberle başlıyor. Amerika ve Avrupa 3. Dünya ülkelerindeki insanları denek olarak kullanıyor. Çalışırken orada bir patlama oluyor ve denekler ormana kaçıyor. 18 denek bir gecede ormandaki evde yaşayan aileyi yok ediyor.

Şiddet ne ifade ediyor senin için?

- Şiddetin her türlüsüne karşıyım. Kadına, hayvana, çocuğa; hepsine...

Hiç yaşadın mı?

- Yok, hayatımda hiç şiddetle karşı karşıya gelmedim. Ne dayak yedim, ne de attım.

Adam öldürüyor musun HTR2B’de?

- Evet, öldürüyorum.

Barışçıl insanlarız ama şiddet çok farklı bir ruh haline sokuyor insanı, değil mi?

- Bir sahnede Mert’in oynadığı karakteri öldürüyorum. O sahnede Mert boyun fıtığı oldu. Onu baltayla öldürmem gerekiyor. Hassas davranmak zorundayım. Ama kafasına vururken öyle bir kendimden geçmişim ki stop demelerine rağmen devam etmişim. Tansiyonum düştü, titremeye başladım.

Nasıl bir his?

- Çok basit bir şey gibi geliyor birini bıçaklamak ama bence çok zor, yapamazsın. Film bir gecede geçtiği için bütün çekimler geceydi. Normalde de az uyuyorum ama 2 ay boyunca gece uyumamak belli bir süreden sonra başka bir şeye dönüştürüyor insanı. Hiç olmadığım tepkiler vermeye başladım. setten sahne çekmeden gittim ki hayatta yapacağım şey değil. 7 kilo verdim filmi çekerken. Sinirden agladığımı bilirim. Sürekli ormandaydım, ormandan korkar oldum. Annemi aradım, “Sanırım antidepresana ihtiyacım var” dedim.

Haberin Devamı

Doç.Dr. M. Özkan Pektaş (Psikiyatr)

Baba kaybı ve ardından gelen ciddi sinir sistemi yaralanması, oyuncumuzun hayatında büyük değişikliklere sebep oluyor. Aşırı derecede gerçekçi, inandığı felsefe ve yaşam biçimi bunu göteriyor, fantazilere yer vermiyor. Yeteneklerinin ne olduğunu biliyor, abartmıyor, korku filmlerinde dahi gerçekçilik arıyor.
Eğitime, dostluklara ve işine önem veriyor, yaşadığı travmalar nedeniyle planlayarak yaşamak istemiyor, bu çok doğal. Geçirilen ağır hastalıklar sonrasında kişiierin hayata bakışında ciddi değişiklikler olur, oyuncumuzun yaşadığı talihsiz kaza da onu doğal olarak çok değiştirmiş. Somutlamalar, farkındalıklar, insan ilişkileri tekrar gözden geçirilmiş. Kendi deyimiyle “ikinci şansını” bilinçle değerlendiriyor. Olgunlukla bakıyor her türlü göreve, bu da bence başarıyı getiriyor.
Kaygılarından arınmış, yaşanan zamanı kâr olarak görüyor. Üretmeyi seviyor, ilişkilerini uzun soluklu yaşamak istiyor, daha da önemlisi çocuk hatta çocukları olsun istiyor çünkü aktaracağı fazlaca tecrübesinin olduğunu biliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!