Kadir İnanır’ın yediği sarma kendi hikayemdi

Güncelleme Tarihi:

Kadir İnanır’ın yediği sarma kendi hikayemdi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2011 00:00

‘Ay Büyürken Uyuyamam’ filmiyle 18 yıl sonra sinemaya dönen yönetmen Şerif Gören tam bir yaprak sarma bağımlısı. Bunu filmlerine de yansıtmış. ‘Sen Türkülerini Söyle’ filminde, Kadir İnanır’ın hapisten çıkıp annesinin yaptığı bir tencere sarmayı yemesi, aslında kendi gerçek hikayesi

‘Ay Büyürken Uyuyamam’, nasıl oldu da inadınızı kırıp sizi sinemaya döndürdü?
- Necati Cumalı’nın öykü kitabı 1955-1960 yıllarından beri elimden pek düşmedi. Hep filmini yapmak istemişimdir. 18 yıl içinde aslında her sene bir film çektim, her film bir müddet sonra eskidi, eskidikçe yeni bir şey yazdım. ‘Gözlük’ diye yazdığım bir senaryo var, ‘Tutku’ var. Türkiye toplumu o kadar büyük değişimlere uğruyor ki, inanılmaz bir dinamik. Bu benim son dönemimde, tatilde birkaç defa yazdığım bir senaryoydu. Zamanı gelmişti. Bir de oyuncu kadromuz o kadar iyiydi ki, Ayça Bingöl mesela... Hazal da, Selin de genç olmalarına rağmen mükemmellerdi.

Bu filmden nasıl bir performans bekliyorsunuz?
- 9 Aralık’ta vizyona çıktı. Türkiye’de orta sınıf kalmayınca, sinema ekonomik anlamda biraz üst gruplara hitap etmeye başladı. O anlamda gençlerin gittiği filmler daha çok iş yapıyor ama bu filmin bence ticari şansı çok daha büyük. 100 civarı sinemada gösterime girdik. Yavaş yavaş Anadolu’ya da gidecek.

Kahramanı aşçı ve yemek olan bir film çekmek ister miydiniz?
- Bir yönetmenin kendi hissetmediği bir şeyi çekmesi çok zor. Evlerde kadınlar mutfaktadır ama aşçılar hep erkektir. Ben mutfağa girip, yemeği öğrenmediğim sürece böyle bir filmi yönetmem zor iş, iyi olacağını hissetmediğim bir filmi çekemem.

Senaryo çalışırken kilo alıyor musunuz?
- Hiç almam, yerimde durmadığım için almıyorum. Senaryo çalışırken genelde yazlıkta olduğum için bisikletle gezerim, insanları gözlemlerim. Mesela denize giren bir kadına bakarken onun ekonomik durumunu, ailesini, yaşantısını düşünürüm; o kadının yaşantısını gözümün önünde canlandırmaya çalışırım. Hayal gücümün zenginleşmesi için sürekli gözlemlemem lazım, gözlemlerim bazen rüyalarıma da girer.

Film setinde yemek işini nasıl hallediyorsunuz?
- Sette ya bir lokantayla anlaşılır gidilir orada yenir ya da oradan sete getirtilir. Eskiden sette seyyar mutfak kurulurdu. Bolulu aşçı Arif vardı, genellikle o gelirdi. Çok lezzetli yemekler pişirirdi.

Son filmin performansı iştahınızı etkiliyor mu?
- Film daha çok yeni, bir hafta sonra rakamlar gelecek. O rakamlar iyiyse iştahım artabilir, kötüyse iştah gider ama iştahım artacak, kilo alacağım diye düşünüyorum.

Yeni film projeleri olacak mı?
- Şartlar uyarsa yine aynı kitaptan bir - iki film çekeceğim. Türk sineması daha sektör olma becerisini gösteremiyor. Çok iyi bir film iş yapmıyor ya da basit bir film çok iş yapabiliyor. Mesela son dönemde festivalde ödül alıp da iş yapan bir tane film görmüyorum. Böyle tuhaf bir durum var ortada. Festivaller sinemayı destekleyemiyor, halbuki festivalin görevi sinemayı desteklemek. Ama nedense tam tersi olmaya başladı, ödül alan film cezalıymış gibi seyirciden ilgi görmedi.

HAPİSHANEDE ET BULMAK ZORDU

İskeçe’deki çocukluğunuzdan aklınızda kalan yemek anıları neler?
- Kıymalı, küçük yaprak sarma gelir aklıma hemen. Bu yemeği hiç aklımdan çıkaramam. Annem çok lezzetli yapardı. Asker dönüşü, hapishane çıkışı sonra evde tek yapılan yemekti çünkü uzun ayrılıklarda bu yemeği çok özlüyordum. Ayrıca kol böreği çok meşhurdur. Bizde et ağırlıklı beslenme şekli vardı, o yıllarda ete öylesine düşkünmüşüm ki, beni masadan zor kaldırırlarmış ama geçen yıllarla birlikte iştahım kesildi, şimdi çok az yiyorum. Soframızdan yoğurt eksik olmazdı, kahvaltılarda Trakya peyniri, kaşar... Buzdolabı yoktu, suyu kuyudan çekerdik. Annem iyi bir aşçıydı, çiğböreği harika yapardı, bizde lokma denilen, yağda kızaran mayalı bir hamur vardır, onu reçelle yemeye bayılırdım. Annem gül böreğini de çok güzel yapardı. Bu börek, annemden kız kardeşlerime miras. Bayramlarda yapılır.

Babanızın mutfakla arası nasıldı?
- Hiç yoktu; o, sadece yerdi. Eskiden erkeklerin mutfağa girdiğini hatırlamıyorum. Mutfak kadınların işiydi. Benim de mutfakla aram iyi değildir, daha doğrusu yemek yapmayı beceremem ama yağda yumurta yapabilirim. Bazı insanların yemek yapmak hobisidir, bende öyle bir hobi olmadı.

İstanbul Erkek Lisesi’nde yatılı mı okudunuz?
- İlk üç ay yatılı okudum, sonra ailem göç edince eve geçtim. Okul döneminde hatırladığım, Cağaloğlu’nda bir Filibe Köftecisi vardı. Alt katta, duman içinde bir yerdi. Yemek yemeye oraya giderdik, onun tadını hiç unutmam. Köftecinin bacasından çıkan kokular öğle vakti tüm semti kaplardı. O koku hep ağzımı sulandırırdı.

Hapishane döneminde yemek işini nasıl hallediyordunuz?
- Karavana geliyordu, şimdiki mahkûmlar gibi biz yapmıyorduk. Genelde çorba, patates, zaman zaman balık olurdu, et bulmak biraz zordu. Kuru fasulye, nohut, mercimek ağırlıklı yemeklerdi. Sadece son dönemde köfte yapılıyordu, bunu da parası olanlar alabiliyordu. ‘Sen Türkülerini Söyle’ filminde, Kadir İnanır hapisten çıkar, annesi ona bir tencere yaprak sarması yapar, o aslında benim durumum; filmde kullandım.

YEMEĞİ MERASİME DÖNDÜRECEK KARAKTERDE DEĞİLİM

Aşkın yolu mideden geçer mi şerif Bey?
- Geçebilir, neden olmasın. Bir kadınla ve erkek arasındaki uyum damak tadından başlamaz mı? Aynı lezzetleri sevenler bence daha iyi uyum sağlarlar. Zaten ilk temas yemek masasında başlamaz mı? Masada uyum sağlanırsa gerisi de gelir.

İyi yemek pişiren insanlar sizi etkiler mi?
- Tabii ki etkiler. Beni aslında yemek yapanlardan çok, merasim gibi yemek yiyen insanlar etkiler. Burada Zeki Ökten’i anayım, kuru fasulye ısmarladığında hemen çatalı daldırmazdı. Kırmızı biberi özenle serper, kuru naneyi onun üstüne gezdirir, yemeğe müthiş bir görüntü kazandırırdı. Ben hızlı yerim, zaten yerimde duramayan bir insanım, öyle masa başında uzun uzun oturmaktan sıkılırım, yemeği merasime döndürecek bir karakterde değilim.

Eşiniz iyi bir aşçı mı?
- Aslında yemekleri yardımcımız yapıyor. Eşim çalıştığı için mutfağa girmeye pek vakti olmuyor. Ancak hafta sonları... Bizim evde genellikle sebze yemeği yapılır, et yemeği çok azdır. Haftada bir balık olur, yazlıkta bol bol Çanakkale sardalyesi yeriz. Sardalyeyi mangalda ben yapıyorum.

ETLİ OLAN HER ŞEY GÜZEL

Toplum olarak et ve bakliyatı seviyoruz. Bizim evde sebze yemekleri genellikle yaz-kış sürekli pişer. En sevdiğim sebze patlıcan. Karnıyarık, musakka, imambayıldı, hünkâr beğendi... şimdi aklıma gelmeyen diğer patlıcan yemekleri, hepsine bayılırım. Evde patlıcan yemeklerinde kırmızı et kullanmamaya çalışıyoruz. Et hangi yemeğin içine girerse ona müthiş bir tat katar, tabii baharatları unutmamak lazım. Eti bu kadar övmeme rağmen artık soframıza pek koymuyoruz, tavuk etine döndük. Kurban Bayramı’nda ailecek yediğimiz geleneksel bir et yemeği var, onun dışında pek kırmızı et yemiyorum artık.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!