Güncelleme Tarihi:
Zülfü Livaneli perşembe günkü yazısında “Dünyanın neden yarısı erkek, yarısı kadın?” diye soruyor. (Vatan, 8 Ocak) Diyor ki:
“Altı milyar insan neden kadın ve erkek olarak bölünüyor? Niçin tarih boyunca yani milyonlarca yıldır bu denge değişmiyor? ... Birey açısından kadın ya da erkek olarak doğmak bir kader, bir alın yazısıdır. Ama dikkat ederseniz bu yazı (alın yazısından bahsediyor) hep bir denge gözeterek yazılıyor. Sumatra’dan Nikaragua’ya, Mali’den Kamçatka’ya kadar dünyanın neresinde çocuk doğarsa doğsun, kız ve oğlan olarak iki cinsiyeti eşit olarak sürdürüyor. (Son cümleyi tercüme edeyim: Nerede çocuk doğarsa doğsun, kadın-erkek dengesi, sayısal eşitliği değişmiyor.) Eğer doğum böyleyse, ölüm niçin aynı kuralı izlemesin?. Belki de bir insanın kazada ölmesinin anlayamadığımız bir sebebi vardır. Belki de o da bir rastlantı değil, göremeyeceğimiz kadar muazzam bir sistemin parçasıdır.”
Zülfü Livaneli hayatının sonbaharında dine mi sığınıyor, diye endişe edecek eski Marksistler’i hemen teselli edeyim: Hayır, endişeye mahal yok, (AKP’den teklif beklentisi de söz konusu değil) poli-sanatçımız Da Vinci Şifresi adlı kitabı okumuş, kitapta, “Altın Oran” diye bir “kavramın” varlığını duyunca, heyecanlanmış. O kadar...
*
Şaka bir yana, bu (Altın Oran değil, doğum ve kadın-erkek dengesi) beni de çok heyecanlandıran bir konudur.
Döllenme anında çocuğun cinsiyeti belli olduğuna göre (biz arılar gibi değiliz) tabiat bu dengeyi nasıl kuruyor? Bu bir “ihtimal” hesabı mıdır?
Ayrıca, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda (birinde 8,7 milyon, diğerinde 40 milyon) insan öldü. Bunların ezici bir çoğunluğu askerler, yani erkeklerdi. Nasıl oldu da 10-15 senede kadın-erkek dengesi yeniden sağlandı?
“Bir memlekette erkek bebek doğumu birden artarsa, savaş yakın demektir?” yahut “Bir memlekette savaş veya savaş riski varsa, erkek doğumları artar” diye bir rivayet vardır, doğru mudur acaba?
(Tanrısal irade veya, Zülfü Livaneli gibi, “kader, alınyazısı” demeyin bana. Öyleyse, zaten tartışacak bir şey yok. Bilimsel bir izah var mı, onu soruyorum...)