Kadınların sessiz çığlığı

Güncelleme Tarihi:

Kadınların sessiz çığlığı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 1999 00:00

Haberin Devamı

Sıkıntı ve sorunlar kendini histeri nöbetleriyle gösteriyor.

Çoğu içine kapanık, sessiz, duygu ve düşüncelerini dışa vuramayan, hakkını aramayan, isteklere ‘hayır’ diyemeyen, boyun eğen, içine atan, bastıran, telkine yatkın kişiler, özellikle de ‘kadınlar’, sıkıntılarını histeri (konversiyon) nöbetleriyle ifade ediyorlar.

Patlama noktasına gelen kadınlar, sonunda ‘sessiz çığlıklar’ atıyorlar. Ses kısılması, hiç konuşamama, işaretler, fısıltı veya yazıyla iletişim kurma, kekeleyerek veya çocuksu konuşma, nefes alıp vermede zorlanma, bayılma, bulantı, öğürme, hıçkırık, kol ve bacakların hissetmemesi, yürüyememe, ağlama veya gülme gibi davranışlarla kendilerini anlatıyorlar.

Hastalar suçlanıyor

İstinye Devlet Hastanesi Psikiyatri Uzmanlarından Dr. Hüsamettin Güldoğan, hastaların acil ve psikiyatri kliniklerine başvuran hastaların birçoğunun aslında histeri nöbetleri geçirdiklerini söyledi. Altta organik neden bulunmaması, hastanın hareketlerinde biraz yapaylık olması, rol yapıyormuş gibi izlenim vermesi nedeniyle hastaların bazen hekimler ve yakınları tarafından suçlandığını belirten Dr. Güldoğan, ‘‘Hastalık çözümlenmemiş ruhsal çatışmaların ve karmaşaların bilinç dışına itilmesi ve sözlü ifade bulamaması nedeniyle daha çok bedensel bir işlev bozukluğuna çevrilmesiyle ortaya çıkıyor. Felç, duyu azalması, bayılmalar görülüyor. Kişi geçici de olsa bunaltı ve sıkıntıdan kurtuluyor. Sıkıntılarını, çatışmalarını söz yerine bedeniyle anlatıyor’’ dedi.

Histerik belirtilerin genellikle kısa sürede düzeldiğini ancak ender de olsa uzun süren (1-6 ay) vakalarda gerçek bedensel bozukluğa dönüşebileceğini anlatan Dr. Güldoğan, örneğin kolun tutmadığını, felç olduğunu düşünen hastalarda gerçekten de buna bağlı kaslarda incelme görülebildiğini vurguladı. Sorunun kadınlarda genellikle orta yaşta, ayrıca ergenlik ve gençlik dönemlerinde görüldüğünü belirten Dr. Güldoğan, ‘‘Erkekler maça, kahveye, arkadaş toplantılarına gidiyor. Bağırıyor, rahatlıyorlar. Kadınlar özellikle de geleneksel ailelerde baskı altında yaşıyorlar. Eş, kayınvalide baskısı, çocuk derken dertlerini paylaşamıyorlar. Histeri nöbetleri, Avrupa ve ABD'li kadınlarda çok az görülüyor’’ dedi. Hastaların genellikle telkine yatkın olduklarını belirten Dr. Güldoğan, tedavinin ana hedeflerinin de ruhsal çatışmaların çözümlenmesine yönelik bireysel ve aile psikoterapileriyle, aile ve çevresel koşulların düzeltilmesi olduğunu söyledi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!