OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 12, 2001 00:00
kadınların boks yapması barışın sonu demektir! ve bomba patladı! bir kaç televizyon kanalı aynı gün, diğerleri ise ertesi gün aynı görüntülerle vahşeti duyurdular halka. küçük çaplı bir vahşet değildi hem bu; sansasyon yaratacak kadar önemli, sorumlularının hemen bulunması ve cezalandırılması gereken bir olayla karşı karşıyaydık. çok geçmeden spordan sorumlu sayın devlet bakanımız da bir açıklamada bulunarak söz konusu olay ve görüntülerin kısa süreli bile olsa 'boksun asaletine' gölge düşürdüğünü, olay hakkında soruşturma açılarak, sorumluların cezalandırılacağını söyledi. ne vardı görüntülerde? eskişehir' de yapılan kadınlar boks turnuvasının başlangıcında dört yaşlarında olduğu söylenen iki kız çocuğu ellerinde boks eldivenleri ve başlarında kask olduğu halde ringe çıkıyor, hoplayıp zıplayarak birbirlerine vurmaya çalışıyor, yani boks yapıyorlardı. yaklaşık bir dakika süren bu gösteri maçı bayan bir hakemin kontrolünde yapılıyor ve maçın bitmesi ile birlikte her ikisi de maçı kazanmış sayılarak birinci ilan ediliyorlardı. görüntülerdeki yanlış neydi peki? ilkokul yıllarında dergilerin
bulmaca köşelerinde yayımlanan 'resimdeki yedi yanlışı bulmaca' oyunlarında yanlışların hemen hepsini bulabilirdim ama bu görüntülerdeki yanlışı ya da yanlışları inanın bulamadım. boks varlığı resmi olarak onaylanan legal bir spordu ve bu legallik adına kurulmuş olan federasyonlar ve yapılmakta olan şampiyonalar, hatta gösteri maçlarıyla da onanmıştı. söz konusu eylem ise, ilginçtir, resmi bir turnuvanın içinde gerçekleşiyor ve mekan olarak da orayı seçiyordu kendine. hem biz bu işi bilmiyorduk abi; avrupalı küçücük yaşlarda başlatıyordu çocuklarını spora, bizde öylemi ya, gençlik yıllarında geç kalınmış bir eylem olarak başlayan spor hayatımız yine geç kalınmışlığın farkına varılması ile erkenden bitiveriyordu. spora gerekli önem verilmediği için de, dünyaya karşı hep boynunuz bükük bir şekilde kalıyorduk. iki küçük çocuğun yaptığı gösteri maçını eleştiren medya değil miydi sabahın köründe mike tyson' ın bilmem kimle yaptığı ağır siklet ve kuralları daha geniş, sakatlamaya, hatta ölüme kadar gidebilecek olan maçları yayınlayan? aynı televizyon kanalları değil miydi ya da ekranlarında birbirinden ağır şiddet öğeleri içeren filmleri ardı ardına yayınlayan. insana has, insanı yakından ilgilendiren konularda kısıtlamaya gidilirken, insanın belki çekinik kalması gereken şiddet yanını bu kadar abartıyor olmanın kendi çelişenini içinde barındıran bir yanı olmalı. peki ya spor nedir, neden yapılır? biraz düşündüğümüzde bu sorunun yanıtını doğru ya da doğruya yakın olarak hepimizin bulması mümkün. sporun izleyen için estetik bir yanı olması yanında, spor yapan kişi için de sağlıksal nedenleri olabilir. kırık bir burun, kırık bir çene, patlamış bir kaş ile dolaşmanın, karşındaki insanı birtakım kurallar bütünü içinde bile olsa dövmeye, fiziksel gücünü onun vücudu üzerinde denemeye çalışmanın sporla uzaktan ya da yakından bir ilgisi olabilir mi? vahşet bizim içimizde. onu gün ışığına çıkarmanın, yasallaştırmanın resmi yollarını çok iyi biliyoruz doğrusu. işimize gelmediğinde, '
haber' olduÄŸunda, konuÅŸacak bir konu bulamadığımızda o vahÅŸet ortaya çıkarak iyiliklerimizden bir an için bile olsa sıyrılmamıza, özümüze dönmemize ve doÄŸallığımıza doÄŸru götürüyor bizi. doÄŸada kadın genel hatlarıyla evcimen ve anaç, erkek ise avcıdır. kavga, dövüş ve öldürmek ise erkelere has tipik özelliklerdir. bunu deÄŸiÅŸtirmek, bu gerçeÄŸi görmezden gelmek oldukça zor. ne var ki, insanı yıllar öncesi gibi görmeye çalışmak, çaÄŸdaÅŸ dünyanın kamusallaÅŸmış ahlaki kurallarına karşı gelmek, özümüzde olsa bile kısıtlanması gereken bir içgüdü olabilir sadece. artık kimse eve ekmek götürmek için avlanmaya çıkmıyor. yaÅŸamak için (en azından kendisi) öldürmek zorunda deÄŸil. iÅŸe gidiyor, hayatını devam için gerekli parayı az ya da çok kazanıyor ve etini kasaptan alıyor. her iki eylem arasında mantık olarak arada çok fazla bir fark görmememe raÄŸmen, insanın öldürme ve gücünü kabul ettirme güdüsünü çekinik tutma zorunluluÄŸundan yanayım. içimizdeki vahÅŸeti gün ışığına çıkarmak ve onunla belki hesaplaÅŸmak için, yapamadıklarımızı izlemeye çalışıyoruz. yaptıklarımız ve yapamadıklarımız… zaman zaman biri diÄŸerine üstün geldiÄŸinde kendiyle çeliÅŸen bir insan, bir medya, bir kamuoyu… hepsini görmek mümkün; hem de hiç ÅŸaşırmadan ve sorgulamadan. bu durumda erkek egemen bir dünyanın kurallarının ne kadar katlanılmaz, çeliÅŸik ve sorgudan uzak olduÄŸu da kendiliÄŸinden çıkıyor ortaya. içimizdeki ÅŸiddet boksla (artık spor demeyi bırakıyorum) ortaya çıkarken, ÅŸiddetin spor olması baÅŸka ÅŸiddetler için de bir güzelleme sunabiliyor bize. öldürme sporunun bir diÄŸer ÅŸekli de 'av sporu' olarak çıkabiliyor karşımıza. boks gibi o da resmileÅŸtiriliyor ve adına federasyon bile kurulabiliyor. içimizde kalan son iyilik kırıntılarından olacak ki, öldürmeyi belli mevsimlerde yasaklıyor bu kurum; mevsimi geldiÄŸinde öldürecek canlı kalabilsin diye elbette! sonra, tuhaftır, atları yarıştırıyor, at yarışlarına giden bayan izleyicileri özel kameralarla yakın çekim gösteriyoruz. ÅŸiddete bütün topluma yayılan bir kamusal alan kazandırmak için didinip duruyoruz nedense. herkes birbirine benzerse iÅŸimizin daha kolay olacağını sanıyor, kuÅŸları kafese kapatarak, onlardan bizimle konuÅŸmasını bekliyoruz. öte yandan kadınların erkeklere öykünerek eÅŸitlik ve yeterlilik çabaları yüzünden aldıkları kötü örneklemeler var bir de; boksla uÄŸraÅŸan kadınlar bu iÅŸi kendilerinin de yapabileceklerini kanıtlamaya çalışıyor öncelikle. birbirine tezat iki nesne bir eylemde birleÅŸiveriyor. kadınlar dünya sosyal barışını, dengeyi bozarak, tehlikeye atıyorlar. erkek egemen bir dünyada erkekleri sınırlamak ve yaptıklarını sorgulamak yerine onlar gibi olmaya, bunu yaparken de seçtikleri alanları sorgulamadan kabul etmeye çok hazır görünüyorlar. güçlü olanın ayakta kaldığı, doÄŸanın en basit kuralı, artık insanoÄŸlu için bedensel bir güç olmaktan çıkıyor. yerini hepinizin de bildiÄŸi gibi baÅŸka güçler alıyor elbette. yine de yasalar, hukuk devleti, eÅŸitlik… ya da öyle olması beklenmez mi? asıl yanlış, asıl vahÅŸet boks sporunun tam da kendisinde. hemcinslerimden umudu kestim ama, kadınlar, siz bu iÅŸi bir kez daha düşünün isterseniz… Ali Hikmet EREN- 12 Åžubat 2001, Pazartesi Â
button