1997’de karısı Jenny’yle İstanbul Büyükada’ya yerleştikten sonra iş değil, zevk için uğraşmaya devam etti müzikle. Ancak üç yıl önce karısı öldükten sonra, şarkılarını onun özlemiyle süslemeye başladı. Jenny için yazdığı parçaları, dostlarının ısrarıyla Ninovari adındaki albümde topladı.
Yazları İstanbul’dan Büyükada’ya göç eden, hayatından kültür-sanat eksik olmayan bir ailede büyüdü Nino Varon (64). 13 yaşında geçirdiği hastalık yüzünden saçları döküldü. Ve ona "Kel Nino" değil de "Gitarist Nino" desinler diye gitar çalmaya başladı, adadaki aile mekanlarında çaldı. Bir yandan da Saint Michel’de eğitimine devam etti. Resim öğretmeni yeteneğini görmüş, babasına akademiye gönderin, demişti. Ama o istemedi. Çünkü sadece müzikle uğraşmak istiyordu: "45’lik plakların Türkiye’ye yeni geldiği günlerde başlamıştı müziğe ilgim. O zamanlar sadece radyodan besleniyorduk. Hatta yabancı şarkıları Yalova’daki Amerikan karargahından dinleyebilmek için teller bağlıyorduk alıcılara, radyolara. Çünkü şimdiki gibi notalar her yerde bulunmuyordu, dinleyip öyle çalıyorduk gitarımızla."
CEM KARACA’YLA KARAVAN PAVYONUNDA
Adadan çıkıp, İstanbul’da da müzik camiasıyla haşır neşir oldu. Kendisi gibi müziğe yeni adım atmış Cem Karaca ve Barış Manço’yla tanışıp Karaca’yla beraber uzun süre Karavan Pavyon’da sahne aldı. Yabancı şarkıları da çaldılar burada.
Üniversitede okumayı hiç düşünmedi. Hemen askerliğini yaptı, döner dönmez müziğe daha büyük adımlarla devam etti: "Dönemin büyük orkestrasına sahip Şerif Yüzbaşıoğlu gitarist arıyordu. Beni imtihan etti ve senin biraz daha çalışman lazım dedi. Moralim bozuldu tabii. Tam o dönemde babamın arkadaşı olan Odeon’un genel müdürü ’Senin oğlan müziğe çok meraklı, gelsin Odeon’da çalışsın’ dedi. Henüz 23 yaşında böyle başladı profesyonel müzik hayatım. Önceleri Too Many Tears gibi Türkiye’de yayınlanacak yabancı parçaları seçiyordum. Dünyada bile listeye girmemiş bazı şarkıların Türkiye’de yayınlanmasını sağladım. Bir zamanlar tel bağlayarak dinlemeye çalıştığım şarkıların içine düşmüş oldum böylece."
Herkes Nino Varon’un genç yaşta çok deneyim sahibi olmasından ve ileride Türk popunun en iyi prodüktörlerinden biri olacağından bahsediyordu. Ve bunu 1970’te Ergin Bener ve Hümeyra’nın kurduğu Yonca Plak’ta kanıtladı.
TANJU OKAN’IN HASRET’İ NİLÜFER’İN KEŞFİ
1970’lerin başında nişanlısından ayrıldı. Ama bu üzücü olayın kariyerindeki en iyi şeye vesile olacağını bilmiyordu. Ayrılık gecesi kağıda şu cümleleri yazdı: "Bu akşam çok efkarlıyım, kalbim neden kan ağlıyor, bunu bir bilsen sevgilim..."
Hatta bir erkeğin bir kadın karşısında bu kadar küçülmemesi gerektiğini düşünerek, bunları yazdığı için kendine kızdı. Buna rağmen Hasret adındaki bu parçayı tamamlayıp Can Bartu ve Tanju Okan’a dinletmesiyle olay bitti. Stüdyo çalışmalarında komik pürüzler yaşandı ama Varon bu sınavı da başarıyla verdi: "Kısıtlı imkanlarla hazırladığımız parçada, ton yanlışlığı yaşadık. Orkestra domajörden çalmıştı. Tanju’ysa önceden farklı bir notadan çalıştığı için üzerine söyleyemedi. Orkestraya bir daha çaldırma şansımız da yoktu. Bunun için Tanju’ya bağırmamasını ve dizeleri teatral bir şekilde, ağlayarak okumasını söyledim. Bir de alkolü sevdiğini duyduğumdan hemen ona bir yassı kanyak getirdim. ’Sen bu işi biliyorsun’ demişti bana. Yorumu ve ağlayarak söylemesi o dönemin kadınlarını tam 12’den vurdu."
Hasret, 70’lerin müzik listelerinde uzun süre ilk sıralarda kaldı. Bu prestij Varon’u Odeon’a eskisinden çok daha iyi bir teklifle, prodüktör olarak geri döndürdü. İlk keşfi, jüri olarak katıldığı Altın Ses yarışmasında tanıştığı ve henüz İtalyan Lisesi’nde okuyan genç bir kız, Nilüfer’di. Kalbim Bir Pusula adlı ilk 45’liği çok konuşuldu. Bundan sonra onu kimse tutamadı.
Tanju Okan, Füsun Önal, Modern Folk Üçlüsü, Timur Selçuk, Juanito, Melike Demirağ ve Ajda Pekkan’ın da aralarında olduğu 65 önemli sanatçıyla çalıştı. Yüzlerce plak, binlerce şarkıyla geçirdi hayatını. Ama sadece bir kez kendi plak şirketini kurmaya yeltendi (Nova Plak), ondan da bir süre sonra vazgeçti. Kendi şarkı sözlerini ve müziğini ön plana çıkarmadı. Çünkü biliyordu ki, böyle yaptığında yazarlar, değerlendirmez korkusuyla parçalarını ona göndermeyecek!
Varon’u başarılı geçen 51 yıllık müzik hayatında en çok üzen şey, Türk Pop’unun çok fazla yurtdışına açılamayışı. Oysa ona göre hem Batı’dan, hem de Doğu’dan beslenen Türk müzisyenleri bu iki kültürü çok iyi süzgeçten geçiriyor.
Varon, 1995’ten sonra bir nevi emeklilik hayatı yaşamaya başladığı Büyükada’ya yerleşti. Karısı Jenny’yle birlikte keyifli günler geçirdi. 2001’de İtiraf albümünü yayımladı. Yaptığı resimleri sergiledi. Üç yıl önce karısı Jenny ölünce, kendi deyimiyle olgunlaştı, ağırlaştı ve yalnızlıkla başbaşa kaldı. En iyi arkadaşı müziğe sarıldı. Daha çok şarkı sözü yazıp, daha çok beste yaptı. Ve şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şey yaptı, Jenny’ye şarkılar yazdı. Bunları dinleyen arkadaşları, komşuları herkesle paylaşması için ısrar ettiler. O da ikna oldu, Ninovari böyle ortaya çıktı. Varon bir yandan prodüktörlük yapmayı sürdürüyor. Şu sıralar Nilüfer’in yeni albümü üzerinde çalışıyor, Odeon’a danışmanlık yapmaya devam ediyor.
ARTİST OLMAYA NİYETİM YOKTU
Biraz arkadaşlarımın, komşularımın zoruyla çıkardım bu albümü. Yoksa artist olmaya hiç niyetim yoktu. Tamamını Büyükada’da, evimdeki küçük stüdyoda hazırladım. Yamaha klavyem, eko, kompresör ve bir mikrofon gibi en basit demo aletleriyle çalıştım. Bir de sevenlerimden çok destek aldım. En çok da şarkıları son kez gitarıyla rötuşlayan Alper Çam’dan...
BİR KADIN BU KADAR ÖZLENMEZ KİEşim Jenny, en iyi arkadaşlarımın kardeşiydi. Saç kompleksi döneminden sonra kendimi bulma dönemimi yaşıyordum. 1966 yılında bir arkadaşım Jenny’yi dansa kaldırdığında kalbimde küçük ama çok farklı bir cız hissettim. Daha sonra yine karşılaştık ve bu kez birlikte dans ettik. Orada ondan da gerekli işareti almıştım. Arkadaşları, benimle çıkmamasını söylüyordu, çünkü ondan altı yaş büyüktüm ve evlenmemiz gerektiğini düşünüyorlardı. Bir ara ikimiz de yurtdışında olduğumuzdan görüşemedik. 1973 yılında bir gün karşılaştığımızda, ikimizin de evlenme taraftarı olmadığından bahsedip "gırgırına evlenebiliriz" dedim. Böyle başladı her şey. Ve 30’dan fazla yılımız mutluluk içinde geçti. Evlendikten bir sene sonra da oğlumuz oldu. İşim gereği çevremde yüzlerce kadın olsa da hiçbir zaman kıskançlık yapmadı. Prodüktörlüğünü yaptığım şarkılar hakkında mutlaka söyleyecek bir sözü olurdu, fikirlerimizi paylaşırdık. Küçük yelkenlimiz vardı. Beş buçuk ay yelkenle dolaşırdık. Onu kaybettikten sonra yaşamaya başladığım yalnızlık hiçbir şeye benzemez oldu. Çektiğim özlemle ona şarkılar yazmaya başladım. Örneğin Faytonda parçası böyle oldu. Büyükada’da yaşarken faytona bindiğimizde eşime yol verdiğim için hep sol tarafta otururdu. Bir gece arkadaşımın evinden dönüyordum. Faytonda sol tarafımdaki boşluğu hissettiğimde, onu ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Bu şarkı da öyle çıktı. "Gölgemi sen yapıp yokuştan aşağı yürüdüm" gibi cümlelerle naif bir şekilde anlatmaya çalıştım özlemimi. Hoşgeldin Efkar da böyle gecelerden birinde yazıldı. Bir Kadın Bu Kadar Özlenmez ki de çok samimi itiraflarımdan biri.
KİMLER GELDİ KİMLER GEÇTİNilüfer’e albüm hazırlıyorduk. O gelmeden orkestrayı onun tonuna göre çaldırıyordum. Tonu, o kadar yüksek çalmıştık ki tonmeister, bunu kim bağıracak dedi. Tam o sırada, o zamanlar 17 yaşında olan Nilüfer geldi ve tonmeister "Bu mu söyleyecek" diye şaşırdı. Tabii onun sesini zaptetmenin mümkün olmadığını o gün anladı.
En az fikir yürüttüğüm sanatçı Modern Folk Üçlüsü’ydü. Çünkü onlar her şeyi bilerek, çok hazırlıklı gelmişlerdi.
Bulutsuzluk Özlemi’nden Nejat Yavaşoğulları bana gelip, "Rutubet, Gudubet" adlı şarkıyı çaldığında böyle grupların gerçekten var olduğuna inanamadım. Hálá da ayakta dimdik duruyorlar.
Ajda Pekkan’ın "Kimler Geldi, Kimler Geçti" şarkısının kayıtlarında stüdyoda şaka olarak "Je T’aime" demiştim şarkının içinde. Ben onu motive etmeye çalışıyordum. Ama o kalmasını istedi.
1974’te Yılmaz Güney’in isteği üzerine, Arkadaş filminin müziğini Şanar Yurdatapan’la birlikte hazırladık. İlk defa oluşturduğum bir şey, hem
sinema gişesinde, hem de müzik listelerinde bir numara oldu.
Jenny’yle nikahımızın yapıldığı gün işlerim çok yoğundu. Düğün otomobilimizin arkasına Melih Kibar ve Zeynep Talu tarafından bağlanmış tenekelerle nikahtan hemen sonra stüdyoya gittik ve Tanju Okan’ın "Gözünde Yaşlarla" şarkısının son rötuşlarını yaptık.