Güncelleme Tarihi:
Nereden esti bilmiyorum. Esti işte. Sinan Çetin'in peşine düştüm. O bana ‘‘Seni filmimde oynatayım’’ dedi, (şu anda elinde 365 tane film projesi var, onlardan birinde!) ben de ona ‘‘Olmaz. Sen gel benim röportajımda oyna’’ dedim. Oynamadı. Demek istiyorum ki hiç rol kesmedi. Car car anlattı. Ne düşünüyorsa, ne hissediyorsa. Hava güzeldi. Boğaz mis gibiydi. Şahane bir yaz günüydü. Sinema çekilmezdi. Onu ayırdık. Biz kadınlar, aşk, aile ve çocuklar üzerine konuşmaya daldık...
Kadınlarla aranız neden iyi?
- İyi mi? Bilmiyorum ki. Bazı kadınlarla aram iyi olsun istiyorum ama olmuyor. Çünkü ne zaman bir kadınla gerçekten ilgilensem, onu kaybediyorum. O yüzden şöyle bir teori geliştirdim: GKK. Daha doğrusu annemin lafını hayatımın sloganı haline getirdim. O bana derdi ki ‘‘Evladım, kadınların peşinden gitmeyeceksin! Kadınlar öyle yaratıklardır ki, kim peşinden giderse ona ihanet ederler’’. Formül maalesef şu: Gönül Kaçanı Kovalar. Komser Şekspir'de Okan Bayülgen'in ağzından Türk milletine annemin bu lafını iletmiş durumdayım.
Yani n'oluyor siz bir kadına aşık olunca...
- Ondan korkuyorum ben. Çünkü heyecanlanıyorum ve kendime güvenimi kaybediyorum. Ve n'apıyorum? Geri kaçıyorum. Defolup gidiyorum yani! Zaten günün birinde, erkek şunu çakıyor: Sadece ve sadece kadınlar kimi istiyorsa onları elde ediyorlar. Ben hayatım boyunca hiç bir kadını elde etmedim. Elde etmek istediklerimden de korktum kaçtım. Yani hayatı boyunca kadınlar konusunda amacına ulaşamamış bir erkeğim.
Siz kadınlara kendinizi ilk hangi özelliğinizle sunuyorsunuz? a) beden dili b) zeka c) samimiyet d) erotik göndermeler e) sanatçı kişilik f) şöhret
- Bütün bunları, tavus kuşunun kanadını açtığında ortaya çıkan renkleri olarak varsayarsak... hepsini! Bu tavus kuşu örneğini Sezen Aksu'dan veriyorum. ‘‘Senin gibi erkek görmedim. Bir kadın gördüğünde tavus kuşu gibi açılıyorsun’’ demişti bana. Öyle galiba. Ama ben kendime dışarıdan bakamıyorum.
Vallahi yeri geldiği için soruyorum. Kötü bir amacım yok. Siz ‘‘Sarı Odalar’’da ne yapmıştınız?
- Geçiniz.
ÊPeki. Çok eğlenceli bir soru geliyor: Hayvansı bir çekiciliğiniz olduğu söyleniyor. Bu konuda siz ne diyorsunuz?
- Hayvansı bir şeye inanıyorum. İnsanlar arasında hayvani bir şey olduğuna da. Eyes Wide Shut'da, orta yaşı geçmiş bir adamla Nicole Kidman dans ediyordu, orada eksik olan işte buydu. O adamla, Nicole Kidman arasında Tom Cruise'a rağmen bir şey olabilirdi ama havyani bir şey yoktu o adamda. Sadece yakışıklıydı. Bu yetmiyor. Havyani olan şeyler, bence insanın en değerli şeyleri.
Yeni tanıştığınız bir kadında ilk merak ettiğiniz nedir?
- Dizinin arkası. Uyluk kemiği mi deniyor oraya? İki kadın bacağı düşünelim, çizerek göstereceğim, işte şurası, tam dizinin arkasındaki iki çizgi. Onlar mutlaka olacak. Bir de tabii, gözlerinin üzerindeki çizgilere dikkat ederim. Her zaman kadınların dizlerinin arkasına bakamayacağıma göre! Kaşıyla gözü arasında fazla çizgi olmayacak. Öyle olunca ihtiras, öfke, bela giriyor işin içine.
Sizin çekici, cazip, yakalayıcı kadın tarifiniz bu yani.
- Evet. Tabii bir de güzel olsun, arkadaşımız olsun! Kasım kasım kasılan kadınlar vardır, hiç gelemem. Rol yapanları bile setten kovuyorum ben. Yaşayamıyorum onlarla.
Kadınlara genellikle nasıl davranırsınız? Sizin için maço ya da şefkatli denilebilir mi?
- İkisi de değilim. Kadınlarla ilişkilerimde bencil olduğumu biliyorum. Ama benim bencilliğimin kadınlara zevk verdiğini de düşünüyorum. Ben ne kadar kendim olursam, onlar o kadar memnun oluyor. Adaletli bir ilişki.
Onlarda yeteri kadar kendileri olabiliyorlarsa sorun yok tabii!
- Olamıyorlarsa bu onların sorunu...
İç güzellik, dış güzellik?
- Allah Allah. Böyle bir şey var mı? Sadece zekayla yatılır mı! Tabii ki önce dış güzellik. Bir keresinde bir masada oturuyoruz. Çok güzel kadınlar var. Bir tanesiyle çok ilgilendim. Sohbet ediyoruz. Yarım saat filan sürdü. Kadınla birbirimize aşık olduk, deli olduk. ‘‘Beni eve bırakır mısın?’’ dedi. ‘‘Bırakırım’’ dedim. Kalktım. Ve kadının bir bacağının kırık olduğunu anladım. Çok utanarak söylüyorum, onu eve bırakıp, nasıl kaçtığımı hatırlamıyorum bile... Kadın zekiydi, seksiydi, olağanüstü güzeldi... Sadece topaldı. Mesele sırf zeka olsa, bu ilişkinin sonsuza kadar sürmesi gerekirdi, değil mi?
Bu ne demek oluyor şimdi? Bir kadına aşıksınız, başına bir kaza geliyor...
- E terkediyorum... Çok adiyim. Ama gerçek bu.
Size de aynı şeyi yapsalar...
- Bilmiyorum ne yaparım. Ama doğruyu söylüyorum, kaçtım diyorum.
Baştan çıkaramayacağınızı düşündüğünüz kadın var mı?
- Hiçbir kadını baştan çıkaramadım ki! Kendilerinin niyeti varsa, baştan çıktılar. Böyle bir gerçek var: Kadınlar bizi baştan çıkarıyor. Kadınlar bizi elde ediyor. Kadınlar bizimle birlikte oluyor. Erkeğin hiçbir dahli yok. Yani bir kadını elde ettikleri filan zannetmesinler. Yok öyle şey.
Birlikte olduğunuz kadınları erkeklerle ektiğiniz olur mu? Yoksa kadınlarla flörtü herşeye tercih mi edersiniz?
- Hiçbir kadını, bir erkek için terk etmedim. Erkek arkadaşlarım kusura bakmasınlar, onlarla Rakı'dan, eşek gibi maç yapmaktan, hayvanlar gibi küfretmekten hoşlandığım geceler dahil, hiç bir kadını bırakıp gitmedim ben. Eğer bir umut varsa tabii...
Kadınlarla oyun oynamak hoşunuza gider mi?
- Bu kadınların daha çok hoşuna gidiyor. Onlar sevdikleri için mecburen oynuyorum.
Çok mu ilişkiniz oldu?
- Kadir İnanır kadar değil!
Ne zaman bir kadınla gerçekten ilgilensem onu kaybediyorum
Hayatı boyunca kadınlar konusunda amacına ulaşamamış bir erkeğim
Aşık olunca kendime güvenimi kaybediyorum
Senin gibi erkek görmedim. Bir kadın gördüğünde tavus kuşu gibi açılıyorsun dedi Sezen
İnsanın en değerli yanı hayvani yanı
Bencilliğim kadınlara zevk veriyor
Kadının en sevdiğim yeri dizinin arkası
Sadece zekayla yatılmaz
Zekiydi, seksiydi, olağan üstüydü... Sadece topaldı. Çok utanarak söylüyorum, onu bırakıp kaçtım
Karımın üç görevinden biri sevgilim olmak
Çocuk takıntınız nereden kaynaklanıyor?
- Takıntım yok. Dört çocuğum var. Beşinciyi planlıyorum...
Eşiniz doğum kontrol yöntemi uygulamıyor mu, bu kadar çocuk...
- Uygulamaz mı? Hepsini çok istedik biz.
İyi ama köylülerin filan bu kadar fazla çocuğu var...
- Ben de köylüyüm. Acayip güzel bir şey çocuk. İnsan başlarsa ve imkanı varsa devam eder.
Hepsi aşk çocuğu mu?
- Elbette o kadar olağanüstüler ki...
Neden o çocukları doğurtmak için bir yabancıyı seçtiniz? Belli bir beklentiniz mi vardı? Bir Müslüman kızını sevindirseydiniz daha iyi olmaz mıydı?
- Beklentim olmaz mı? Rebekka'yı görür görmez onun bana çocuk vermesi gerektiğini düşündüm. Dünyaya, benim çocuklarımın annesi, benim kameramanım ve hayatta en sevdiğim kadın olmak için gelmiş. Acayip görevleri var yani. Hepsini de çok iyi yapıyor.
Her bir çocuğu ayrı kadından yapmayı tercih etmez miydiniz? Madonna formülü yani.
- Hayır. Çocuk yapacaksan iyi bir aile organizasyonunun olması gerekiyor. Rebekka bu işi çok iyi beceriyor. İlk eşimden olan oğlum Rüzgar da bizimle birlikte yaşıyor. Hepimiz kocaman bir evdeyiz.
xx
Sizin gibi flörtöz bir adamın Rebekka'da bu kadar ısrar etmesinin sırrı ne?
- Rebekka'nın üstünlüklerinden kaynaklanıyor. O kadar üstün ki. Bir kere acayip bir anne. Şimdiki insanların çok küçümsediği bir anne mefhumu var. Yazık, anlayamıyorlar. Aile deyince öncelikle, öyle bir kadın gerekiyor. ‘‘Ben bu müesseseyi yaşatayacağım’’ diyen, niyet eden, direnen bir kadın. Yuva kurmak ciddi bir enerji istiyor. Ve çok kolay dağılması. Niyet etmeyince olmuyor. Benzer şeyler erkek için de geçerli. Karının ağzını burnunu kırarsın, çocuklarını döversin, herşey paramparça olur. Oysa ben o filmin içinde olmak istiyorum. Çocuklarımı görmek, seyretmek bana İndiana Jones filmi izlemekten ya da onu çekmekten daha fazla zevk veriyor. Onların çimlerde yuvarlanmasını görmek bir Spielberg filmi kadar beni heyecanlandırıyor. Rebekka, herşeyiyle o filmdeki anneye uygun. O kurumu, yani aileyi yaşatıyor. ‘‘Başka heriflerle çıkacağım’’ dese, yürümez tabii. O, bu kurumu korumak istediği için, sen de koruyorsun. Ve devam ediyor.
Çocuk sahibi olmak ne ifade ediyor sizin için?
- Hayatımın karşılığı! Bir çocuğa sahip olmak bir insanın başına gelebilecek en güzel şey. Müthiş bir film yapmasından, dünyanın en sıkı romanını yazmasından ya da ne bileyim bir televizyon kanalına sahip olmasından çok daha önemli. Karşılaştırılamaz bile! Geçenlerde 16 yaşındaki büyük oğlumu bir kızla flört ederken gördüm. Bayıldım. Hiçbir şey bana bu kadar zevk veremezdi. Kızın saçlarına dokunan elinin aynen benim elim gibi hareket ettiğini gördüm. Evet, bir kızın saçı böyle okşanırdı. Bu nedir ya dedim. Sonra da cevabını verdim: Hayatın anlamı!
Eşiniz sizde en çok neyi eleştirir?
- Son zamanlarda Rebekka, tuhaf kritik etme yöntem ve biçimi geliştirdi. Mesela ben ‘‘Oradan bir şarap verir misin?’’ diyorum. Birdenbire ‘‘Sen zaten şarap içmeyi de bilmiyorsun!’’ demeye başlıyor ve ‘‘Şarap çeşitleri şunlardır...’’ diye devam ediyor. Oysa ben eleştiriye inanan biri değilim. Eleştirerek birinin daha iyi olacağını da düşünmüyorum. Bir işe yaramıyor yani.
xx
Artık sizi küçümsüyor mu?
- Yok, hayır. Beni düzeltebileceğini, değiştireceğini düşünüyor. Ama yanılıyor!
Egonuz çok mu şişik? Megaloman sınıfına girebilir misiniz, yoksa iftira mı?
- Egosu şişik olanları da, megalomanları da biliyorum. Onlardan değilim.
Hayatınızın sonuna kadar özgür ve bağımsızca yaşayacak kadar paranız var mı?
- Utanmam gerekmiyor değil mi? Var.