Güncelleme Tarihi:
Yeni bir diziye başlıyorsunuz? “Anneler ile Kızları” neyi anlatıyor?
- Ebru Özkan: Biri Doğu’da diğeri Batı’da yaşayan iki kadını anlatıyor. Hayattan farklı beklentileri olmasına, yaşamları çok farklı akmasına rağmen yazgılarının benzerliği onları buluşturuyor. Ben Defne’yi oynuyorum. Defne, İstanbul kültürüne alışkın, ekonomi okumuş, mutlu evliliği olan bir kadın.
- Feride Çetin: Ben Gülizar’ı canlandırıyorum. Gülizar, Malatya’da yaşıyor. Daha önce hiç büyük şehir görmemiş. Görücü usulüyle evlenmiş, sonra kocasını sevmiş, mutlu bir evliliği var. Uzun süre çocuk sahibi olamamış, üç çocuğunu kaybetmiş. Biri kız iki çocuğu olmuş. Kocasının ailesiyle yaşıyor ama araları pek iyi değil.
- Ebru Özkan: Aslında benzer hikayeler. Defne de eşinin ailesiyle iyi geçinemiyor. Geçmişte çok büyük acılar yaşamış, onları kapatmaya çalışıyor. Neredeyse yalnız büyümüş ama yaşadığı zorluklara rağmen ayaklarının üzerinde kalmış bir kadın.
Sizin yaşamınızda bu tür zorluklar oldu mu?
- Ebru Özkan: Elbette ki bir kadın olarak ben de bazı zorluklarla karşılaştım. Anaerkil görünmemize rağmen ataerkil bir toplum olmamızdan kaynaklanan sorunlar yaşıyoruz. Buna rağmen kadınların erkeklerden daha güçlü olduğuna inanıyorum. Erkekler bedenen güçlü olabilir ama kadınlar manevi açıdan çok daha güçlü.
- Feride Çetin: Erkek egemen toplumda ayakta durmaya, kendimizi kanıtlamaya çalışıyoruz biz.
- Ebru Özkan: Kadınlara mantıksız gelen kuralları yıkmaya çalışıyoruz. Bu da büyük güç gerektiren bir savaş.
KISA ETEK GİYEN TACİZİ HAK EDİYOR
Hangi kuralları yıkacak Defne ile Gülizar?
- Ebru Özkan: Her ikisi de çocuklarıyla birlikte yaşam mücadelesi veriyor, erkeklerin koyduğu kurallara karşı direnmeye çalışıyor. Üstelik bunları ölümleri pahasına yapmaya çalışıyorlar. Kendilerine göre erdemleri, prensipleri var.
- Feride Çetin: Bunlar eğitimle olabilecek şeyler değil. Örneğin Defne eğitimli bir kadın, Gülizar eğitimsiz. Ama aldıkları kararlar birbirlerine çok benziyor. Aynı yolda ilerliyor, aynı kararları veriyorlar. Bu, içgüdüsel bir durum.
Kadının çözüm bulması gereken en acil sorunu size göre nelerdir?
- Feride Çetin: Hâlâ Türkiye’de kadın ikinci sınıf vatandaş. Ahlak yapısından kaynaklanan bir durum. Elimde olsa öncelikle töre cinayetlerine, tecavüzlere daha ağır cezalar verilmesini sağlardım. Hangi semtte oturursanız oturun, kısa etek giydiğinizde tacizi hak ediyorsunuz diye bakılıyor hâlâ.
KADININ ADI VAR AMA KENDİSİ YOK
Türkiye’de boşanmış kadınlar nasıl bir kimlik savaşı veriyor?
- Ebru Özkan: Kadın evlendiği andan itibaren eşiyle bir hayat kurma çabasına giriyor. Savaş eşle başlıyor, sonra erkek çocuğu olunca onunla sürüyor. Kız çocuğu olunca bir nebze kurtarıyor, kader birliği yapıyor. Eşinin egemenliği altında yaşamaya, onun kurallarını algılamaya çalışıyor. Ortada aşk var, bu yüzden orta yolu bulması gerek. Boşanmış kadın daha enteresan bir durumda; kendini eskisinden daha fazla korumak zorunda. Dulluk kavramı yaşam biçiminizi tamamen kısıtlayan bir şey. Size yöneltilen baskılar var. Bu baskıların altında ezilmemek için bazı kurallar çerçevesinde hareket etmek zorundasınız. Karşı olsanız bile... Bu algıyı hâlâ kıramadık, savaş veriyoruz. Ama işin peşini bırakmamak gerekiyor.
- Feride Çetin: En kötü benzetme “erkek gibi kadın” bence... Kadın karakterli, prensipli olduğunda hemen bu etiket yapıştırılıyor. Kadının gerçekten adı var, kendisi yok! Kendi hayatlarımızı yaşarken zorlanıyoruz. Özgürlüğümüzü elde etmek için çok fazla mücadele etmemiz gerekiyor. Benim anne-babam yurtdışında eğitim görmüş insanlar. Nispeten özgür bir çocukluk geçirdim. Ama ilk gençliğimde saçımı kestirdiğim model, boyadığım renk bile sorun oluyordu çevremde.
- Ebru Özkan: Doğu’da erkekler kadınlara çok sert davranabiliyor, kadın ses çıkaramıyor. Ama Batı’da kadın “bir saniye” diyebiliyor, sesini yükseltebiliyor. Bu karşılık da çoğu erkeği ürkütebiliyor.
EVLİLİKTE FEDAKAR OLMAK ÇOK ÖNEMLİ
İkiniz de henüz bekarsınız. Sizin evliliğe bakış açınız nedir peki?
- Ebru Özkan: Çok sıcak bakıyorum. Bunlar ülkemizin sahip olduğu sorunlar ama ben kendi hayatımda bunun savaşını veren bir kadınım. Çocukları çok seviyorum ve bir çocuğum olsun istiyorum. Pozitif düşüncelerle büyüteceğime eminim onu. Evliliğimi de bu düşüncelerle kurup sürdürebileceğimi bildiğimden çok sıcak geliyor evlenmek.
- Feride Çetin: Ben de evliliğe sıcak bakıyorum. Çünkü annem ile babam 40 yıldır beraber, birbirlerine hâlâ çok aşıklar, hâlâ öpüşüyorlar. Onlar beraber üretiyorlar. Ben de beraber üretilen bir ilişkinin bir ömür sürdürülebileceğine inanıyorum. Bir de fedakarlıklar çok önemli evlilikte. Egoyu çok fazla ön planda tutmamak gerek.
ERKEKLERİN KISKANÇ OLMALARI ÇOK DOĞAL
Aşk konusunda ne diyeceksiniz?
- Ebru Özkan: Aşk aslında yaşamın her yerinde ama yaşadığımız çevre onu da bastırmayı öğretiyor. Her iki cinsin de aşk kavramı değişiklik gösteriyor.
Kadınların aşka bakış açısı erkeklerinkinden farklı. Erkekler kendilerinde bunu daha rahat yaşama hakkı görürken kadınlarda bu pek söz konusu değil.
- Feride Çetin: Çok feminist bir söylem gibi algılanabilir ama erkeklerin daha kıskanç bir yapıya sahip olmaları çok doğal çünkü kadınlar kadar üretken değiller. Kadınlar gibi kolay tamir de edemiyorlar kendilerini. Sosyolog Camille Paglie’nin çok sevdiğim bir sözü var; “Erkek egemen toplum kültürü icat etti ki, kadını baskılıyabilsin. Çünkü onunla başa çıkamıyor. Moda ve makyaj bunun sonucunda ortaya çıktı. Böylelikle kadın başka şeylere yönelmeli ve oyalanmalıydı ki onu çok fazla uğraştırmasın” der. Aşkı yaşamak meselesine gelirsek; biz her zaman bir hanımefendi olmak zorundayız. Aşk yaşadığımızda, hovardalık yaptığımızda hemen tu kaka ilan ediliyoruz. Aşk çok hesapsız, sarhoş eden bir duygudur oysa.
- Ebru Özkan: Yeni nesil aşk kavramını çok çabuk tüketiyor. Peki, aşk bu mudur? Bana göre kesinlikle değil.