Güncelleme Tarihi:
Bu ayki Amica yine bomba gibi haberler ve röportajlarla dolu. Şebnem Başkan İyinam'ın, Hale Soygazi ile yaptığı röportajın bir bölümünü Kelebek okurları için sunuyoruz.
Yüzünüzü ilk gösterdiğiniz yıllar, nasıl bir döneme rastlamıştı?
Ben Fransız Filolojisi'nden ayrıldım, o sırada Hürriyet Gazetesi'nin düzenlediği güzellik müsabakasına katıldım. Sonra da bir film teklifi geldi ve ben o yarışmadan çıkıp Günaydın'ın Sinema Güzeli yarışmasına katıldım. İtalya'ya gittim ve Avrupa Güzeli seçildim.
O yıllarda güzellik yarışmasına katılma hedefi şimdikinden farklı mıydı?
Pek sanmıyorum. Ünlü olmak istemek. Para kazanmak istemek. Bütün bu ögeleri düşünmeden insan bu işe girmez. ‘‘Hayır asla ünlü olmayacağım’’ diyemezsiniz. Birinci seçenek kendini göstermek. Ama esas hedefim oyunculuktu. Güzellik yarışması oyunculuğa giden bir yol oldu benim için.
Soyunmakla ilgili, gerçek ve çıplak duygunuz nedir?
Çıplaklık bence büyülü bir şey. İnsan vücudunu çok güzel buluyorum, bu iyi çekildiğinde, bir filmde iyi kullanıldığında bunun bir sanat olduğunu düşünüyorum. Eğitim tarzımdan dolayı, biz vücutlarımızla barışık insanlar değiliz. Bizde çok gülmek de kötüdür mesela, iyi görülmez. Vücudunla barışık olmak, vücudundan memnun olmak da... Halbuki, vücuduyla barışık olmayan insan cinselliği de doğal yaşayamıyor. Başka türlü, kötü yaşıyor, Kendini iyi ve mutlu hissetmiyor. Ama çıplaklığı sergileyen yaratıcılar, sanatçılar kadar ona bakan göz de çok önemli. Bakan göz de eğer kendini tanıyorsa, bu konuda bir takım şeyleri aşmışsa, çıplaklığın gerçekten büyülü bir şey olduğunu düşünüyorum.
Peki ruhen çıplak kalmak?
O biraz daha zor. Bütün ideolojik gözlükleri çıkarıp hayata baktığınız zaman çıplak olabilirsiniz. O çok zor birşey ve ne zaman, hangi dönemde gerçekleşir bilinmez. Ama biz hayata pek çok ideolojik gözlük takarak bakıyoruz. Bu da bizi kısıtlıyor gerçekten.
Peki siz hiç bir erkeğin yanında ruhen çıplak kaldığınızı hissettiniz mi? Bunu yakalayabildiniz mi?
Karşılıklı bir ilişkinin sonucunda zaman zaman böyle anlarım oldu elbette. Epey uzun sürenleri de oldu. Ama insan değişken. Bunun sürekli olabileceğini düşünmüyorum, çünkü bu insanın tek başına karar verebileceği birşey değil. Ruh çıplaklığı değerli. Ama bu insanın kendisiyle ilişkisinden de kaynaklanabiliyor. İnsan kendini birtakım maskelerin altında gizlemiyorsa, birtakım duygularını bastırmıyorsa, o zaman zaten kendine karşı çıplak kalmış oluyor. Bir başkasına örtünmesine gerek kalmıyor o zaman. ‘‘Böyle olmalıdır’’ diyemiyorum. Çünkü o gün öyle olur, ertesi gün bir nedenle -bir laf duyar, bir şeye sıkılır- kapanır. Savunma duygusudur bu. Savunma mekanizması da müthiş birşey.
Kendinizi hangi cinsin karşısında daha şeffaf hissediyorsunuz? Kadın arkadaşlarınıza karşı mı, erkek arkadaşlarınıza karşı mı?
Maalesef cinsiyete göre belirleyemem, kişiliklere göre değişiyor. Bir erkek arkadaşımla da oldu bu, bir kadın arkadaşımla da. Ama çok büyük iddiada bulunmadan, bu böyle olmalı demeden şu kadarını söyleyebilirim; insan elbette kadın arkadaşlarına karşı daha şeffaf oluyor. Çünkü ortak duygular var, belki kadınlıktan gelen bir paylaşma, kodlaşma gibi bir şey. O çok hoş.
l Kadın dostluklarına ne kadar inanıyorsunuz?
Kadınlar birbirlerinin bedava terapistleri diye düşünüyorum. Çünkü canınınız sıkkın bir gününüzde, bir kadın arkadaşınızı görüyorsunuz ve onu yakalayıp didik didik anlatıyorsunuz. Bu belki bir yanıyla tehlikeli de birşey. Çünkü bunu anlatırsınız, bir profesyonel olmadığı için yöntemiyle sizi ters etkileyecek birşey söyleyebilir. Fakat ben 'Bir Yudum Sevgi' filmi için gecekondu kadınlarının günlerine gittim ve şaşırıp kaldım. O kadar eğleniyorlar ve her konuyu o kadar rahat konuşuyorlar ki. Kocasının dün gece nasıl olduğunu anlatıyor mesela.
Sormadan edemeyeceğim. Siz Ahmet Özhan'la iki kere nikahlandınız. O muhafazakar bir yol seçti, tasavvufla ilgileniyor. İkinci nikahı yapabilecek kadar ikinizi bir arada düşünmek çok zor. Yıllar sonra siz ona nasıl bakıyorsunuz, o size nasıl bakıyor acaba?
Ahmet'le uzun yıllardır görüşmüyoruz elbette. On küsur yıl oldu biz ayrılalı. Ahmet'le bir filmde tanıştım. Son derece zeki, çok parlak ve çok yetenekli bir insandı. Aşık olduk. Kariyerimin başındaydım ve evliliği düşünmüyordum. Ama biz evlendik. Ahmet son derece iyi niyetli bir insandı ve biz aynı zamanda arkadaştık. Fakat sonra yollarımız ayrıldı. Ben tamamıyla sinemaya konsantre oldum, o da kendi alanında, tasavvuf müziği falan derken kendi inandığı yolu seçti. O inanç yolunda gideceği zaman biz bu ilişkinin olamayacağına karar verdik. Ayrıldık. Ama o kadar üzüldük ki, birbirimizi seviyoruz ve arkadaşız ama yollarımız ayrı. ‘‘Bunu bir kere daha deneyelim’’ dedik. Ama ikincisi çok kısa sürdü. Benim o yıllardan hiç acı tat yok ağzımda. Ahmet gerçekten klasik müzik alanında Türkiye'nin en iyi sanatçılarındandır.
Şimdi Murat Belge gibi sağduyu sahibi bir entellektüelle birliktesiniz. Bir kadının hayatına giren erkeklerin ortak noktası yoksa, bu ne demeye gelir?
İnsan hep ortak özellikleri olanlarla birlikte olsa rutin bir hayat olurdu. Klonlama gibi, tatsız bir şey. İnsanların hayatlarının çeşitli evreleri var. O evrelerde insan zaten değişmiş oluyor. O değişmeyle birlikte beğeni de değişiyor. Biz eskiden birbirlerimizin defterlerine beğendiğimiz erkeklerin tipini tarif ederdik. Sarışın, yeşil gözlü. Hayır, çekiciliğin bunlarla alakası yok. İnsanlar konuşarak ve deneyim geçirerek anlaşırlar. Bir anda, yıldırım aşkına da inanmıyorum. Ben insanı konuşarak yakışıklı bulmaya başlıyorum. Benim istediğim şekilde de konuşması şart değil. Bambaşka bir şeydir o, ama onu çekici bulabilirim.
Hale Soygazi tiyatro sahnesinde ilk kez
Üç dört yıldır ortalıkta gözükmeyen Hale Soygazi’yi şimdilerde tiyatro sahnesinde görüyoruz. Antoine Saint Exupery’nin Kemal Kocatürk tarafından oyunlaştırılmış ‘Küçük Prens’inde oynayan Hale Soygazi, tiyatro sahnesine ilk kez çıkıyor. Nihat İleri ve Ozan Bora ile beraber her cuma ve cumartesi İstanbul Tünel’deki Ada Kültür Merkezi’nde sahneye çıkan Soygazi tiyatrodan çok keyif aldığını, seyirciyle karşılıklı alışverişten çok mutlu olduğunu söylüyor. Şimdilik İstanbul’da sahnelenen oyun, önümüzdeki aylarda İstanbul dışında da oynanacak.