Kadının soyadı yok

Güncelleme Tarihi:

Kadının soyadı yok
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2006 00:00

Neden bir erkek evlendiğinde soyadı/kimliği değişmez, kütüğü olduğu yerde kalır, boşandığında soyadı da sapasağlam durduğu için, ne faturalarında, ne kredi kartlarında, ne pasaportunda ya da başka bir evrakında değişiklik yapmak için tatlı canını sıkmak, değerli zamanını harcamak zorunda değildir? Peki kadınlar neden evlenip boşandıkça babalarının soyadlarından kocalarının soyadlarına, o kütükten bu kütüğe koşturup durmak durumundadır?

Neden kredi kartını, pasaportunu, ehliyetini vesaire vesaire vesaire değiştirmek için devlet dairelerinde, bankalarda sürünürler? Hele bir de eski soyadlarıyla "tanınmış"larsa... Yeniden kendini tanıtma çabasına girmek neden sadece kadınlara özgü bir sorundur? Asuman Bayrak, bu soruları sorduğu ve asıl olarak "doğduğu soyadıyla ölmek istediği" için bunların hiçbirini yapmadı. 14 yıl önce evlendiğinde kimliğini değiştirmedi, eşinin kütüğüne uğramadı, tüm evraklarını da siz deyin "kızlık", biz diyelim "baba" (Üçüncü seçenek var mı?) ya da hep birlikte diyelim ki "doğum" soyadıyla düzenledi. Taa ki geçen yıl bir hırsız cüzdanını çalana kadar... O günden bu yana, elinde eski -ve işe yaramaz- bir kimlikle kalakalmış durumda. Ne kredi kartı var, ne bankaya gidebiliyor, ne pasaportunun süresini uzatabiliyor, dolayısıyla yurtdışına çıkabiliyor, ne de ehliyetini yenileyebiliyor. Ciddi bir kariyer sahibi, çevresinde tanınan başarılı bir işkadını olmasına rağmen, bir yıldır "adı yok" yaşıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Avukat Ayten Ünal Tekeli’nin başvurusuyla verdiği soyadı kararı, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in olumlu yöndeki son açıklamaları ve kadın örgütlerinin bastırmaları gösteriyor ki, bu konudaki yasanın acilen değişmesi gerekiyor.

Asuman Bayrak, 1964 doğumlu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu, ekonomist. 1993’ten bu yana Marjinal Reklam’ın Genel Müdürü. 14 yıllık evli. Ancak bu 14 yıl boyunca eşi Abdurrahim Sönmez’in soyadını almadı, taşımadı. Nedeni çok çok basitti: Bugüne kadar kendini Asuman Bayrak olarak bilmişti, okulda, dost çevresinde, iş hayatında da bu adla tanınmış, bu adla röportajlar verip randevular almıştı. Kadınların evlenince, ayrılınca, ikinci veya üçüncü evliliklerinde farklılaştırılarak kişiliksizleştirilmesine itiraz ediyordu. Kısaca, doğduğu soyadıyla ölmek istiyor, bunun da en doğal hakkı olduğunu düşünüyordu.

SOYADIM BENİMLE BİR BÜTÜN

"Geçenlerde ortaokulu ve liseyi birlikte okuduğumuz bir arkadaşım iki gün üstüste not bırakmış. Kim olduğunu çıkaramadım. Sonra yıllardır görmediğim arkadaşım olduğunu farkedince ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anladım. Arkadaşımı tanıyamamın nedeni yeni (evlendikten sonraki) soyadını kullanması. Ve beni bunca yıl aradan sonra bulabilmesinin tek nedeni Google’a girip adımı soyadımı yazması. Çok basit ama gerçek. Soyadımın peşine düştüm çünkü soyadım benimle bir bütün" diyordu.

O doğal hakkı olduğunu düşünüyordu, güzeldi de Türkiye Medeni Yasası buna izin vermiyordu. 187. madde, -o da son düzeltmeyle birlikte- "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir" diyordu. Yani ancak kocanın soyadıyla birlikte olursa, eski -yani babasının- soyadını kullanmasına izin veriyordu, tek başına asla! Bugüne kadar ne çok kadın evlilik öncesi soyadlarını kullanma talebiyle mahkemelere başvurmuş, hepsi reddedilmişti.

DERDİ EŞİNİN SOYADIYLA DEĞİL

Peki o ne yaptı da eski soyadını kullanabildi? Yine çok basit: Evlendikten sonra kimliğini değiştirmedi, yaşadığı yerin muhtarı evliliğin kütüğe işlenmesini ısrarla istemesine rağmen, nüfusunu da ailesinin bulunduğu yerden almadı. Nüfusta evli göründü, kimliğinde bekar. Evliliği iki kişi arasındaki özel ilişkinin nikah memurunun önünde atılan bir imzayla resmiyet kazanması olarak kabul ediyordu ve bu imzanın bir kadın olarak hayatında yapabileceği değişiklikleri -yüzük, değişen soyadı vs.- umursamamıştı.

Evli ve mutluydu. Derdi eşinin soyadıyla değil, onun bu ülkede Asuman Bayrak olarak bir kişiliği olduğuna inanmayan yasaylaydı. 14 yıl eşi ve bu düşünceleriyle mutlu mesut yaşadı Bayrak. Ta ki bir yıl önce işyerine Türk Telekom memuru kılığında giren bir kişi, odasından içinde ehliyeti ve kredi kartlarının da olduğu cüzdanını çalana kadar... İşte ondan sonra her şey değişti: Ehliyetini çıkartmak için trafik şubesine gitti, nüfus cüzdanının yenisini çıkarttırmadan, yani kimlik numarasını yazdırmadan vermeyeceklerini söylediler. Bunu yapmak üzere Nüfus Müdürlüğü’ne başvurdu, kimliğini ancak yeni (!) soyadıyla alabileceğini bildirdiler. Yani kendisine dayatılan kuralları umursamayıp doğduğu adla yaşama pratiği bir anda yerle bir oldu. Üstelik söylediğine göre, nüfus memuresinin, korkunç aşağılamalarına maruz kalarak...

O günden bu yana resmi olarak herhangi bir yerde görünemiyor. Bankalar da yeni kimlik olmadan işlem yapmadıkları için, bankaya da gidemiyor. Pasaportunun süresini uzatamadı, yurtdışına çıkamıyor. Ehliyetini yenileyemiyor. Ama eski soyadını taşıyan eski kimliği hálá elinde. Zaten onun için mücadele veriyor.

KOCASI LEHİNE TANIKLIK ETTİ

Kendi soyadına sahip olabilmek için dava açtı. Avukatı Halit Akalp dava dilekçesinde, Asuman Hanım’ın Bayrak soyadını, yanında eşinin soyadı olmadan taşımayı talep ettiğini belirtti. Ancak mahkeme onlara yine aynı yasa maddesini gösterdi ve reddetti. Karara itiraz eden Bayrak, şimdi Yargıtay’ın kararını ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in yapılacağını söylediği değişikliği bekliyor. Elinde "eski" ama "kendi" soyadını taşıyan, işlevsiz bir kimlikle.

Meraklısı için not: Bütün bunlar olurken eşi ne mi yaptı? Onu destekledi. Hatta soyadı için açtığı davada lehine tanıklık yaptı ve "Eşim soyadıyla o kadar bütün ki bana gelen davetiyeler bile Abdurrahim Bayrak olarak gelebiliyor" dedi.

Meraklısı için ikinci not: Asuman Bayrak-Abdurrahim Sönmez çiftinin çocuğu yok. Peki ya olsaydı, kimin soyadını taşıyacaktı? Bayrak cevap veriyor: "Çocuk, karı- kocanın karar verdiği aile soyadını taşımalı."

YENİ DEĞİŞİKLİK NASIL OLACAK

Asuman Bayrak gibi pek çok kadın devletin mahkemelerinde dava açtı bugüne kadar, mahkemeler hepsini reddetti. Aslında Medeni Yasa değişmişti, ailede erkeğin reisliğini kaldırmış, kadının da eşit düzeyde aileyi temsil ettiğini teslim etmişti. Ancak yine de mahkemeler hayır dedi, Medeni Yasa 187 yüzünden. Bir kadın, İzmirli Avukat Ayten Ünal Tekeli, bunu da kabul etmedi, AİHM’e götürdü reddedilen davasını; AİHM onu haklı buldu. "Kadınların sadece eski soyadlarını kullanmalarına izin vermemek ayrımcılıktır, Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelere aykırıdır" dedi ve Türkiye’yi dava masraflarını ödemeye mahkum etti. Tekeli, tam bir yıl, Türkiye bu karara uygun bir değişiklik yapsın diye bekledi, olmayınca Nüfus Müdürlüğü’ne başvurdu ve eski soyadına dönüş işleminin yapılmasını talep etti, bekliyor.

AİHM tüm evli kadınlar için kapıyı bu şekilde aralayınca, onun gibi herkes değişikliği bekledi, çünkü Anayasa’nın 90. maddesi, "Türk mevzuatı uluslararası sözleşmelere uygun değilse, sözleşmelerde yazılanlar geçerlidir" diyordu. Ancak Adalet Bakanı Cemil Çiçek daha geçenlerde bir açıklama yaptı ve kadınların evlendiklerinde, doğum soyadlarını tek başına alabilmeleri konusunda çalışma yaptıklarını söyledi: "AİHM kadının kocasının soyadını alma mecburiyetini, sözleşmenin ihlali diye kabul etti. Kocanın soyadının önünde kendi soyadını taşımasını da yeterli bulmadı. Bir alternatif kendi kızlık soyadını da müstakil olarak alabilir."

Peki bu değişiklik nasıl olacak? Daha önce Ceza Yasası’nın kadınlarla ilgili ayrımcı maddelerinin değişmesini de sağlayan 38 kadın örgütü ve 200 kadının imzasıyla TBMM Adalet Komisyonu’na gönderilen önerilere göre şöyle olmalı: Mesela nüfus kütükleri erkeğin kaydına göre tutulmamalı, evlenmeyle değiştirilmemeli, kişisel nüfus kütüğü sözkonusu olmalı. Batıdaki kimi örneklerde olduğu gibi, eşler dilerse sadece evlenmeden önce sahip oldukları soyadını, dilerlerse sadece eşlerinin soyadını ya da ikisini birlikte kullanabilmeli. Çift soyadı kullanıldığı durumlarda, sırasını da diledikleri gibi belirleyebilmeli.

Ya çocuğun soyadı?

Medeni Yasa’nın 321. maddesi ise şöyle diyor: "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin, evli değilse ananın soyadını taşır." Kadın örgütleri ise bu düzenlemenin annesinin soyadını taşıyan çocukların "evlilik dışı" diye damgalanmasına neden olacağına dikkat çekiyor ve şunu öneriyorlar: "Ebeveyn evli olsa da olmasa da çocuk tercihe göre annenin/babanın ya da her ikisinin birden aile adını alabilmeli."
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!