Ayşe ARMAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 2003 21:43
Siz bu imzayı biliyorsunuz, bu adamı tanıyorsunuz. Seneler öncesine gidelim, Gırgır'a, Türkiye'nin en çok satan mizah dergisine... Çizdiği siyasi kapakları, portreleri hatırlarsınız. Kendinizi biraz daha zorlarsanız (!) o nefes kesen kadınları da.
Altındaki imza hep aynı: Ergün Gündüz. Bir karikatüristten çok, çizgi romancı o. Türkiye'de çizgi romanın kabul görmesi için göbeğini çatlatan kahramanlardan biri. RR, Joker,
Akrebin Gölgesi hep onun ve arkadaşlarının eseri. Ve bu macera bitmiş değil. Ağustos ayında Turgut Yüksel'le birlikte yeni bir çizgi roman albümü çıkaracak. Bu röportajın yapılma sebebi ise çizgilerinin Sprite kutularına taşınmış olması. Aynı zamanda Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Ergün Gündüz'ün benim için mana ve ehemmiyeti daha derin tabii. Gençliğimin 6 yılı kadar derin!
Bu ülkedeki ‘‘kadını en güzel çizen adam’’ siz misiniz?
- En güzel çizenlerden biriyim desek daha iyi! Sadece ideal kadını değil, ‘‘zamanın kadını’’nı da güzel çizdiğimi düşünüyorum. Modasıyla, fiziğiyle, tavrıyla. Bugün hangi ayakkabı giyiliyorsa, benim kadınlarımın ayaklarında da onlar vardır. ‘‘Trendy’’ bir durum da söz konusu yani...
İyi de sizin çizdiğiniz bütün kadınlar seksi! Nedir bunun sebebi? Siz bir seks manyağı mısınız!
- Benim çizdiğim kadınlar bir resim, bir sembol aslında. ‘‘Popo’’ her zaman ön plandadır. Öyle de olacak. Bu, benim fetiş bakışım. Dünyadaki en seksi şey bence kadın poposu. Çizerken duyduğum keyfi anlatamam. Yani Tinto Brass'ı, Serpieri'yi çok iyi anlıyorum... Sapıklık meselesine gelince, bilmiyorum. ‘‘Sapık’’, zarar verenlere yakıştırılan bir sıfat mı, yoksa fantezilerle yaşamını canlı ve diri tutan, onlarla beslenen birine verilen unvan mı? Tabii ki bu söylediklerim, zorlamayı, sömürüyü kapsamıyor. Toulouse Lautrec, fahişelerle yaşamını canlı tumuş ve hepsini resimlerine yansıtmıştır. Gauguin de öyle. İyi ki varlar!
Kendinizi 5 cümleyle tanımlasanız...
- Doğumundan beri çizip boyayan... Bir deniz feneri kadar yalnız olduğuna inanan... Hayatı, kadınlarla paylaşmaya bayılan... Salaklık derecesinde duygusal olan... Ölse de yaşayacağına inanacak kadar kendisine güvenen bir adamım...
Başınıza gelen ilginç olaylardan birini anlatır mısınız?
- E sayfanın yarısı dolar...
Peki neden o bitmez tükenmez ilginç şeyler hep sizin başınıza geliyor?
- Çünkü çağırıyorum onları! Benim olaylara karşı yarattığım enerji, beni o öykülerin önüne itiyor ya da onlar benim önüme geliyor. Zaten ne zaman biriyle tanışsam (kadınlar) ‘‘İşteeee! Yeni bir öykü daha başlıyor’’ diyorum. Her zaman mutlu sonla mu bitiyor? Hayır. Ama yaşanması gerekiyor. Yaşarken de fark ediyorum ki, ben aynı zamanda bir izleyiciyim. Derslerim burada yani!
Hayatta başınıza gelmesini en ummadığınız şey...
- Bir bebeğimin olması ve beni çok mutlu etmesi...
Bir daha evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Evlilikten uzak durdum, çünkü yaşamıma uymuyordu, kimseyi üzmek istemedim. Dominant bir adamım ben. Olmasam nasıl üretebilirim ki? Ama bakarsın, zaman isteklerimin karşılığı olan kadını getirir ve evlenirim. Artık evlilikten korkmuyorum.
BENİM İÇİN HAYATIN TEK ANLAMI HEYECAN DUYMAK
Aşkta da, zevkte de, işte de...
Bir atölye kurdum. Adı: Hayal-et. Burada uzun süre ara verdiğim çizgi
film çalışmalarıma yoğunluk verdim. Genel olarak reklam sektörüne üretimde bulunmamıza rağmen, kendimiz için de animasyonlar yapıyoruz. Üç boyutlu ve iki boyutlu çizimleri bir arada kullanıp, oldukça şaşırtıcı çizgi filmler ortaya çıkarıyoruz. Benim ideallerimin arasında uzun metrajlı bir animasyon film var. Yine Hayal-et'te illüstrasyonlar, çizgi kitaplar, dergiler ve tasarım yapıyoruz. Sektöre dışarıdan hizmet veren küçük, yaratıcı, eğlenceli bir dükkan bizimki...
AH KEŞKE
Keşke İstanbul Belediyesi her yıl ‘‘billboard’’lara genç ressamların resimlerini baskı halinde yerleştirse. Şahane olmaz mı? Renkli ve yaratıcı görüntülerden oluşmuş bir yerleşim yeri olur burası. Halk bir gün anlamazsa, ikinci gün yırtarsa, üçüncü gün bıyık yaparsa... Dördüncü gün fark edecek ki, evine yürürken, arabayla geçerken... Aslında hoş da görünen resimler bunlar... Sonunda bu resimlerle yaşamaya alışacak ve tekrarından hoşlanacak. Sanatçısından daha iyisini isteyecek. Ve çok daha iyi sanatçılar ortaya çıkacak!
YILDA 12 FARKLI ALBÜM
Çizerleri bekliyoruz
Ağustosta, kalemine çok güvendiğim Turgut Yüksel'le birlikte Epsilon Yayınevi'nden bir çizgi roman albümü çıkaracağız. Bu çizgi roman daha önce çizilmiş, basılmış bir şey değil. Sadece bu albüm için çizildi. Okuyucusuyla ilk defa buluşacak. İstanbul mistisizmi içinde günümüzde geçen seri cinayetlerin öyküsü bu. Bir çizgi-edebiyat kitabı. Yılda 12 albüm planlayan yayınevi, bu sorumluluğu da bana verdi. İlgilenen çizerleri bekliyorum.
DUYGUSAL BİR PROFESYONELİM Sprite kutularında çizgileriniz yer alıyor. Bir çizer için yaygın mecrada olmak nasıl bir duygu?
- Oluşturduğum şey, her ne olursa olsun, yayıldıkça ve kitleleri etkiledikçe ben mutlu oluyorum. Bu bir ego. Egomu karşımdakini ezmeden, onu bastırmadan dibine kadar yaşayabiliyorsam ne álá. Ben çizdiklerimin beğenilmesiyle yaşıyorum. Duygusal bir profesyonelim yani. Popüler sanatın ilk dönemlerinde kutular resimde kullanılmıştı, bugün kutular tuval oldu. Tabii ki hoşuma gidiyor...
Bu bir yenilik mi?
- Evet. Artık Gültepe'deki gençlik de, New York'taki de, Madrid'deki de, Roma'daki de aynı anlayışı yaşıyor. Taklit olmasının bir önemi yok. Estetik, dünya içinde gittikçe gelişiyor ve genişliyor. Hele yeni nesiller için! İçtiği içecekte resimler var, sokaklarında geçmişe göre çok daha güzel billboard’lar, outdoor’lar var. Televizyonunda en son tekniklerle yapılmış yerli yabancı klipler var...
Peki entelektüel faaliyet olarak algılanan bir şeyin, bu kadar yaygın bir biçimde kullanılmasının insanlara getireceği bir fayda var mı?
- Olmaz mı? Sanatın, ‘özel bir kitle içindir’ anlayışından çıkması gerekiyor. Daha fazla insana ulaşabilmeli. O zaman, ‘‘Benim sanatımı anlamıyorlar’’ muhabbetinden de kurtulacağız. Beceriksizliğin savunması bu olamayacak!
Sprite neden sizi seçti?
- Bilmiyorum. Rusya'daki Sprite kutularını bir Rus, Yunanistan'dakiler bir Yunanlı çizer tasarlamış. Sanırım bu grubun dünya konsepti bu. Her ülkeden bir çizer... Türkiye için de bana geldiler. Sebebini onlara soracaksınız.
Bir meşrubat kutusunda insanın çizgilerinin yer almasından daha öteye ne olabilir?
- O oooo! Her şey. Bir orijinal alıp evinde sergilemiyorsun ki, zaten bu koleksiyoncunun işi. Pop-art yani popüler sanat tüketmek üzerine kurulmuş. Ama ben ancak bu yolla sanatla insanın iç içe olabileceğini düşünüyorum. Artık çizgi cep telefonlarında... Telefon kartlarında... Ne güzel! İnşallah daha da yaygınlaşır.