Güncelleme Tarihi:
Hasanoğlu, genç psikiyatr olarak 1997’de İsviçre’ye gitti, göçmenlik ve göçmenlerle ilgili çalışmalar yaptı. 12 Eylül sonrası işkence gören, hapis yatan Türkiyeli mültecilerden çok sayıda hastası ve arkadaşı oldu. 17 yıldır burunlarında tüten Türkiye özlemini gidermek için Yunan adası Kos’a gidip Bodrum’a nazır bir tepede rakı içenleri hiç unutmuyor mesela: “Döndükten sonra bir hafta kendilerini iyi hissederlerdi. Depresyonları azalırdı.” Hasanoğlu, Irvin Yalom gibi psikoterapi notlarını kitaplaştırmayı meslek etiği gereği emeklik sonrasına ve 75 yaşına ertelemiş. Hasanoğlu, kitabında olduğu gibi röportajımızda da meslektaşları ve Türkiye’nin psikiyatrik analizini yaptı. Kadınsı ve erkeksi narsizme ilişkin müthiş tespitleri var ama kitabını okumanın, iğneyi kendimize batırmanın sonsuz faydası var.
MİLLETÇE HAYATA KÜSTÜK
Güneydoğu’daki savaş nedeniyle yaşadığı ruhsal travma sonucu Türkiye hayata küstü. TSSB savaş, işkence, tecavüz mağdurlarında, göçmenlerde, ölümle yüzleşen, ölüm korkusu yaşayıp hayatta kalanlarda ortaya çıkıyor. O anın film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesi, bunu anımsatacak bir şey olduğunda; bir ses, tv’de bir sahne, büyük bir kaygı ve korku yaşama, kâbuslar görme gibi belirtilerdir. Bu çok ciddi ve zor bir hastalık. Bir de kişinin böyle ölümcül bir şey yaşamadığı halde hayal kırıklığına uğratan, mutsuzlaştıran gündelik olaylara, karısı ya da koca tarafından terk edilmeye, işten atılmaya, ölümlere ve yaşananlara uzaktan tanık olmaya bağlı olarak gelişen bir şey de var. Buna da ‘Travma Sonrası Hayata Küsme Bozukluğu’ diyoruz. Bugün büyük şehirlerde yaşayan, Güneydoğu’daki savaşı uzaktan izleyen, gazetede okuyanların yanı sıra, köye cenazenin geldiğini gören var. Bu bize, hayattan vazgeçme, hayata küsme olarak yansıdı. Güzel bir akşam, birkaç arkadaşımla Etiler’deki lüks bir restoranda oturuyorduk. Telefonumuza Hakkâri’deki karakola bomba atıldığı, çatışmanın devam ettiği haberi düştü. Askerler ölüyor, Kürtler ölüyor. Biz de buna bakıp içmeye devam ediyoruz. Korkunç bir şey. Birbirimize öfkelendik. Çaresizlik duygusuydu aslında. Hayata küsme bozukluğunun belirtileri bunlar.
TRAFİKTEKİ SIRADAN NARSİZM
Trafikteki agresifliğimiz, sıradan narsizmden kaynaklanıyor. Kimse öfkesini kontrol etme ihtiyacı duymuyor. Bindiğim taksinin şoförü, köprü girişindeki kuyruğa, yandan girdi. Diğer araçların sürücüleri kornaya bastı. Şoför, camı açıp “Senin anana bilmem ne yapmayı bilirdim ama haklısın” dedi. Kendisine ufacık bir tepki gösterilmesi bile narsizmini zedeliyor. İnsan neden bu kadar öfkelenir? Narsizmi ciddi biçimde yaralandığı için. Halk arasında ‘ego yaralanması’ olarak bilinir ama bu, narsistik yaralanmadır. Narsizmin temelinde yatan şey, kişinin kendini çok yetersiz ve değersiz hissetmesi. Bununla başa çıkabilmek için kendini yüceltir, kendini çok yüksekte görür. Her şeye hakkı vardır. AVM’lerde de böyle bir narsist kadın tipiyle sıkça karşılaşıyorum. Hoş, güzel, bakımlı. Elinde cep telefonu var, konuşuyor ve sanki ben AVM kapısını açmakla görevliymişim gibi durup açmamı bekliyor ve geçiyor. Teşekkür de etmiyor. Çünkü hakkı! Bunun erkek muadilleri de var.
KADIN DA ERKEK KADAR ALDATIYOR
Evlilik terapisi, eğitimini aldığım ve verdiğim bir alan. Bir gün yedi kişi oturuyorduk. Üçü evliliğine hep sadık kalmış, diğer üçü de evliliğini sürdürmesine rağmen hep kaçamaklar yapmıştı. Hepsi de karılarının kendisine sadık olduğunu düşünüyordu. Oysa kadınların sadakatsizliği, erkeklerin sadakatsizliğine istatistiksel olarak yaklaştı. Eğer istatistikler yedi erkek için de geçerliyse üçümüzün karısı bizi aldatıyordu şu anda. Artılar eksiler olabilir. Yedi erkeğin altısının karısı aldatıyor ya da hiçbirimizin karısı aldatmıyor olabilirdi. En çok kaçamak yapanlardan biri “Aklımıza kötü şeyler getirmeyelim. Hem ben bilmedikten sonra aldatılsam ne olur?” dedi. Herkes kendisine uygun çözümü bulmaya çalışıyor. Hep erkek aldatır diye genel bir kanı var. Emin olun evli kadınlar da evli erkekler kadar aldatıyor. Bir erkek, karısını bir başka kadınla aldatıyor, o kadın da bir başka birini. Tabii ki maymunla değil başka bir kadınla aldatıyor.
HASTALARIYLA YATIYORLAR
Hastalarını suiistimal eden psikiyatrlar var. Hastalarıyla yatıyorlar! Avrupa’da olsa bırakın meslekten men edilmeyi, hapse atılırsınız. Burada muayenehanesi dolup taşmaya devam ediyor. Psikiyatristlerin kontrol edilmesi ve belli yaptırımlar uygulanması lazım. Devletin yasaları olmadığında insanları dinle korkutuyorlar. Müslümanlık bu kadar çok korku üzerine kurulu bir din mi? Okuldaki kitaplarda böyle değil. Türkiye’de İslam korku yönleriyle anlatılıyor.