Güncelleme Tarihi:
Hani ‘fosforlu kedi gözlü artist’ cümlesi kurmuş gibi olmak istemem ama galiba Kadıköy Belediyesi’ne nazarım değdi!
Şöyle ki: Kadıköy Belediyesi’nin sosyal medyadan sorumlu genç ekibiyle hafta başında röportaj için randevulaştığımızda, ortalık henüz sütlimandı (Bkz. Milk Port). Belediyenin tüzelkişiliği gibi hizmet veren, esprili, yardımsever, sıcakkanlı, son derece kültürlü, haza İstanbul beyefendisi ve karizmatik mi karizmatik Twitter hesabının, başta Kadıköylüler olmak üzere, ülkenin her yerinden, ‘belediyeyle ciddi düşünen’ kızlı erkekli bir hayran kitlesi edinmiş olması, dikkatimizi çekmişti.
Öyle bir resmi belediye hesabı düşünün ki, kendilerine iletilen, ilçeyle ilgili her türlü şikâyet ve soruya 7/24 anında cevap verip çözüm üretmeye çalışmakla kalmıyor; kendisine sevgilerini ileten, hatta ilan-ı aşk eden, kahve içmek üzere ziyarette bulunup sarılmak isteyen takipçilerini “Biz de size karşı boş değiliz” şeklinde yanıtlıyor!
Velhasıl, yola çıkarken aklımızda bambaşka bir söyleşi vardı. Ne güzel, kahvemizi höpürdetip iki satır geyiğin belini kırarız derken, Kadıköy’ü birbirine katan olaylar yaşandı. Mecburi revir hizmeti sunan Süreyya Opera Binası’nın, polis tarafından basılıp, gözaltıları müteakip karakola dönüştürüldüğü gecenin sabahı, sosyal medyadan sorumlu ekibi temsilen görüştüğümüz Ulaş, 48 saattir uyumamıştı. Haliyle lafa geçmiş olsun diyerek ve geçtiğimiz iki geceyi nasıl yaşadıklarını sorarak girmek durumunda kaldık.
“Kadıköylüler’de şaşkınlık var. ‘Hizmet eve geldi’ esprisi yapılıyor!” yanıtını aldık: “Biz kriz merkezi gibi çalışıyoruz; kimse zarar görmesin, acil bir duruma müdahale edebilelim diye. Bahariye Caddesi’nde her taraf kapalı olduğu için yaralanma gibi durumlarda ambulans giremiyordu; bu yüzden Süreyya Opera Salonu ilk yardım merkezine döndü. Ambulanslar oradan yaralıları alıp hastaneye taşıyorlardı. Gazın yoğun kullanımı çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Moda semti yaşlı nüfusun yoğun yaşadığı bir yer. Devamlı uyarıda bulunup neler yapmaları gerektiğini söylüyoruz. Ayrıca sokak hayvanları için de kaygılandık. Sokaklara yer yer girilemediği için Kadıköylüler’den yardım istedik. Zaten dayanışmacı bir yapı olduğu için herkes seferber oldu. Bu tür durumlarda bilgi kirliliğini engellemek için de ‘kesin bilgi’ler paylaşıyoruz. Hiçbir Kadıköylünün zarar görmesini istemeyiz.”
Sosyal medya ilişkilerini yürüten, dört kişilik, ‘okumuş etmiş çocuklardan’ mürekkep bir ekip ve anonim şahsiyetler olarak kalmaya niyetliler. Bu hesabın sanal, tek bir kişi olarak var olmasını istiyorlar. Ayrıca, fotoğraf vermeye de yanaşmıyorlar; maazallah; “Sarılma talepleri bıçak gibi kesilebilir”miş!
ASLINDA AKADEMİK BİR DENEY
“Kadıköy Belediyesi hesabı, bir kişi” diyor Ulaş Bey – ki röportajın ilerleyen satırlarında, onu Kadıköy Belediyesi, yani kısaca KB şeklinde anacağız: “İnsani tepkiler veren bir kişi; üzülen, sevinen, yardımcı olan, şaşıran, bilgi veren, özür dileyen bir insan nasıl tepkiler veriyorsa, hesap da öyle tepkiler verebiliyor. Eğer insanlarla iletişim kurmak istiyorsanız, aynı dili kullanmanız gerekiyor. Laubali olmadan da samimi olabilirsiniz. Biz insanları ciddiye aldığımız ve saygı duyduğumuz için sıcak bir dil kullanıyoruz. Özel bir strateji değil bu dil ve üslup.”
KB, ekibin farklı ilgi alanları olduğunu anlatıyor: Hem Kadıköy’ü hem de belediyeyi iyi bilen; sahaflarda dolaşmayı, Moda’da çay içmeyi, Caddebostan sahilde çimlere uzanmayı, operaya gitmeyi, bisiklete binmeyi seven gençler...
Okumaksa okumak: Felsefe, siyaset bilimi, kültürel çalışmalar, tarih... Akademik çalışmalar yapıyorlar, birçok konuya ilgililer. Sivrisinek şikâyeti sırasında “Foucault mu, Derrida mı?” diye tartışıyorlar. Siyaset, katılım, kent yönetimi tartışırken de kaldırım şikâyetlerini yanıtlayan, bir yandan tam zamanlı çalışıp bir yandan yüksek lisans tezlerini yazan hoş çocuklar...
“Bu yaptığımız çalışma da aslında akademik bir deney; iletişim, yerel yönetimler ve sosyal medya üzerine” diyor KB: “Fakat yaptığımız işi profesyonel bir PR çalışması gibi değerlendirmek de yanlış. Tüm kurumlar insanlarla iletişimde değişimi göz önüne alarak iş yapmalı. İletişim değişmektir; iki yönlü bir değişim... Biz sadece bu değişimin aktığı mecrayız. Hem belediye, hem Kadıköylüler, karşılıklı ciddi düşünüyorlar diyelim...”
‘EV BAKIN GELİYORUM’ MESAJLARI
Tamam, bir yandan şirinlik muskası bir muhabbet sürüyor ama hesabın salt bir goygoy kanalı gibi yürüdüğü de düşünülmesin. ‘Ağaçta kedi kaldı’ çağrılarından altyapı sorunlarına, her sorunun çözümü için ciddi bir alaka gösteriliyor ve işin ilginci, hesaba bakınca görülüyor ki, şikâyeti ileten takipçilerden kısa süre sonra, teşekkür iletileri geliyor! Belediye bünyesinde, nasıl bir çalışma metodu yürütülüyor?
“Maskelerimiz var, kimse kimseyi tanımıyor” diye gülüyor KB: “Şaka maka Kadıköy’de ne oluyorsa neredeyse hepsiden haberimiz oluyor. Gece yarısı uyandırdığımız müdür çok oldu. Biz arıyorsak önemlidir diye düşünüyorlar. Bu sayede hızlı bir çözüm üretilebiliyor. Daha öncelerinde şikâyet için insanlar daha agresif bir tutumla iletişim kurarken, şimdi daha farklı bir şekilde muhabbet ediyoruz. ‘Kadıköy Belediyesi, seni seviyorum ama kaldırım çalışması ne zaman bitecek onu da söylersen daha çok seveceğim’ diyor insanlar. Her gün binlerce kişi Kadıköy’e taşınmak istediğini söylüyor. ‘Ev bakın geliyorum’ diyorlar. Türkiye’nin her yerinden, sevgi ve ilgi mesajları geliyor. Klasik olacak ama Kars’tan Edirne’ye takip ediliyoruz. Birine cevap veremeyince küsüyor, ‘trip atıyor’. Belediyenin etrafından geçerken fotoğraf çekip hal hatır soruyor; ‘Nasılsın belediyecim’ diyorlar. Artık diyaloglarımız karşılıklı sevgi dolu. Bu çok güzel bir şey. Yalnız şube talepleri geliyor, ne yazık ki yardımcı olamıyoruz.”
Şimdi söylemek doğru olmazmış ama “hiç bu şekilde düşünmemiştik dedirtecek” sürprizleri de olacakmış yakınlarda. “Bari tüyo verin” deyince, “Renkli bir şeyler diyelim şimdilik” diyor en fazla.
Zaten merdiven boyama mevzuu başlamadan çok evvelden beri sürmekte olan Yeldeğirmeni Canlandırma Projesi sayesinde, Kadıköy’ün duvarları, apartman cepheleri, sanatçıların duvar resimleriyle bezenmiş durumda. Kadıköy’de renklenmedik yer kaldı mı ki, diye soruyorum.
“Aaa olur mu” diyor; “Daha yapacak çok iş var; bu daha başlangıç.”