Kanat Atkaya
Oluşturulma Tarihi: Nisan 04, 2008 00:00
NICK CAVE & THE BAD SEEDS
Dig!!! Lazarus Dig!!!
(Mute)
Sanatçının üretim ishaline tutulması genelde çok fena neticeler veriyor.
"Kaşımı kaldırmadan bir proje yaparken, dilimi burnuma değdirerek diğer bir projeyle uğraşıyorum... Bir yandan da klip, sahne, mezbaha işlerim var... Romanım çıktı, te cetveline alternatif geliştirdiğim tze (peltek) cetveli de tasarım harikası..." illetine tutulan ve ciddiyetini kaybeden sanatçı modelinden bahsediyorum.
*
Nick Cave’in "Dig!!! Lazarus Dig!!!"ini (Bundan donra DGD yazacağım, üşeniyorum!) böyle bir endişeyle bekledim.
Hem solo işler hem Grinderman projesi,
film işleri, müzikaller derken yeni bir Nick Cave & The Bad Seeds albümüne girişmek pek akıllıca gelmemişti bana açıkçası.
Artık Blixa da yok... Hoş, Kötü Tohumlar’ın iyi müzisyen sıkıntısı yoktur. Blixa yoksa Warren Ellis var, olmadı Mick Harvey zaten müdahale eder, Jim Sclavunos var...
Albüm başladığı anda endişelerin tamamı silindi.
"Moonland", "Hold Onto Yourself", "Jesus of the Moon", "More News From Nowhere", "We Call Upon The Author" 11 şarkılık albümden ilk etaptaki favorilerim oldu.
Nick Cave, Birthday Party’den itibaren kalbimize gönlünce saray inşa etmiş bir şahıs.
Objektif olmak gibi bir endişem de yok. Fakat abartmıyorum, sertlik bakımından Grinderman’in izlerini taşıyan bu albümde yine harikalar yaratmış.
Nick Cave bir yandan "50 yaşında oldum, imdat!" şokuyla uğraşırken bir yandan da
aslan gibi bir albüm çakmış.
Din ve kutsal metinlerle, aşkla, şiddetle, karanlıkla ve insanın ruhunda kuytu sandığı yerlerle ilgili şarkılar yazıyor ve Kötü Tohumlar’la beraber cayır cayır çalıyor.
50 yaş için mızmızlanan bir albüm yerine böyle bir "Ne var lan?" albümü yapmak da ancak babaya yaraşırdı.
İzindeyiz Nick Abi!..