Kabakulak

Güncelleme Tarihi:

Kabakulak
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2006 00:00

SYD BARRETT

Barrett

(EMI Kent)

SYD Barrett’ın ölüm haberini aldığım günün akşamı, her sevdiğim müzisyen öldüğü zaman yaptığım gibi kendimce küçük bir ayin düzenledim. Az ışık, bir kadeh içki ve Syd Barrett’tan şarkılar... Pink Floyd’u ve genel manada günlük hayatı dışarıda bırakacak şekilde kapılarını kapatarak efsane olmuştu Syd Barrett. Canına kıymadı, sadece çekildi. Kullandığı maddeler yüzünden veya pek çok nedenin bir olup karşısına dikilmesinden dolayı delirdiğine inananlar çoğunluktaydı. Açıkçası bütün bu şehir efsaneleri, rock mitologyasının alışık olmadığı bir durumu anlamlandırmak için uydurup uydurup ipe dizdiği hikayelerden öte bir anlam taşımadı benim açımdan. Neyse ya; uzatmanın manası yok. Ölümünün ardından Barrett’ı tanımak isteyenler için ideal sayılabilecek bir albüm var elimizde, biz ondan bahsedelim... "Baby Lemonade", "Gigolo Aunt", "Effervescing Elephant" var, "Waving My Arms In The Air", "Maisie" gibi şeyler var. Syd Barrett’ı daha önce dinlememiş olanlar için enteresan ve kendi içinde zorlukları olan bir dinleme süreci başlatabilir. Bonus parçalarla beraber 19 şarkı var. Prodüktörümüz Gilmour... Kayıp vatandaş Syd Barrett bir şeyler söylemeye çalışıyor; kulak kabartan çıkacaktır... Albümün eleştirilecek yanı yok. "She Took A Long Cold Look At Me" benim en sevdiğim Syd Barrett şarkısıdır. Belki bana kalsa (Tabii canım, albümü hazırlayanlar da zaten Kanat gelse de şarkı eklese diyordur!) onu da eklerdim ama isteyen onu da bulup dinler. Ne güzel şarkıdır...

FREDDIE MERCURY

Lover of Life, Singer of Songs

(EMI Kent)

BRIAN May, kaybettiği dostu için dikilen anıta, albüme adını veren bu cümleyi yazmış: "Lover of Life, Singer of Songs..." Freddie Mercury herkes için başka şeyler ifade edebilir fakat bu cümleye kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum. Freddie Mercury’nin solo çalışmalarından (kimilerinin farklı kayıtlarına da yer verilmiş) derlenen albüm, rock müziğin en ünik seslerinden birini yeniden, farklı bir yönüyle görme imkanı tanıyor. Freddie Mercury’nin solo çalışmaları, açık konuşmak gerekirse Queen sound’unun dışında alanlarda gezdiği türdendi. Zaten Mercury de, Queen tayfasını karıştırmadan "Ben böyle bir şeyler yapıyorum, panik yapmayın kendi adımı koyacağım" diyerek yapmıştı bütün bunları. Mercury’nin solo çalışmaları çıktıkları dönemde koyu Queen hayranlarını hafiften titreten yapıdaydı. "Living On My Own"u ilk kez dinleyen Queen fanatiği bir arkadaşımın "Disko yapmış... Disko yapmış... Di-ro-de-de filan diyor ya!.." diye ellerini yüzüne kapatıp neredeyse ağladığını hatırlıyorum da şimdi; hey gidi günler!.. Zaman kalplerde yumuşatıcı etkisi gösteriyor. Albümü yazmadan önce dinlerken "Living On My Own"a o yıllardaki kadar gıcık olmadığımı fark ettim. Ama yine de hemencecik "The Great Pretender"a kaçtım. Freddie Mercury’nin o berrak, eşi benzeri bulunmayan sesini özleyenlere ilaç gibi gelecektir. Yine de "Freddie’yi özledim, sesini duymak istiyorum ben" diye isyan eden ruhların ilk tercihinin Queen albümleri olacağını düşünüyorum. Ne ses ama, ne ses!..
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!